Sakarya'da Suriyeli kadını henüz doğmamış bebeği ve 10 aylık çocuğuyla vahşi bir şekilde katleden şerefsizler bir anda kalemi de kelamı da susturdu.
Vahşette sözün bittiği yerdi.
Artık kalem ve kelam bir işe yaramıyordu.
Dil suskun kalem suskun beden suskundu.
Sanki kalemde hokka da mürekkep kurudu.
Kaskatı kesilivermiştik.
Donmuştuk.
İnanın iki gündür ne elim kaleme gitti ne dilim kelama.
Ne diyecektik?
Ne yazacaktık?
Yumruklarımızı, dişlerimizi sıktık.
Şerefsizler diye bağırıp çağırdık.
Sosyal medyada idam sesleri tekrar yükselmeye başlamıştı.
Evet idama bunlardan başlanmalıydı.
Hırsımız hıncımız gider miydi? Gitmezdi.
Bu olay vuku bulurken Türkiye'de şom ağızlılar batılı ağabeylerinin dilleri ile konuşmaya başlamıştı.
Suriyelilere karşı yumruk sıkmaya seslerini yükseltmeye başlamışlardı.
Yahu hiçbir insan kolay kolay memleketini bırakır da gelebilir mi?
Orada bıraktıkları yalnız evi barkı toprakları değil ki?
Anası babası kardeşi?
Neyse.
Bu caniler tuzu kuru vicdan yoksunlarından cesaret almış olabilir mi?
Ulan bu insanlar bir kere bu ülkede misafir.
Bu insanlar orada zulme uğramış bir taraflarını yitirmiş yaralı insanlar.
Ulan bu insanlar Çanakkale'de bizimle birlikte çarpışıp şehit vermiş insanlar.
Aynı durumda kendinizi düşünün.
Yazıyı kısa kesmek zorundayım!
Er Mektubudur görülmüştür...
Yani erbabı anlaşılmıştır.
Of insanlık offf.