Bu suçlamalar ile bir gazetecinin adının yan yana gelmesi bile aklımın hafsalamın almayacağı bir durumdu.
Veyis Ateş'le ilgili vahim iddialar
Fatih Altaylının yazısı HABERTÜRK 14 HAZİRAN 2021
Dün öğle saatlerinde Dalaman civarında otomobildeyim.
Telefon çaldı.
Tanımadığım bir numara.
Uluslararası arama.
Bir Avusturya numarası.
Tanımadığım numaraları açmayı pek sevmiyorum ama Avusturya kodunu görünce yeğenim orada okuduğu için Belki o arıyordur diyerek açtım.
Bir erkek sesi.
Fatih Bey iyi günler dilerim. Ben Sezgin Baran Korkmaz,numaranızı bir gazeteciden aldım dedi.
Fatih Bey bugünkü yazınızı okudum ve çağrınıza yanıt olarak arıyorum dedi.
Size kirli bir gazeteciyi anlatacağım. Çünkü ben hayatımda böyle utanç verici, böyle rezil bir tehdit görmedim dedi.
Veyis Ateş isimli gazeteci beni 7 Ocak günü aradı diye başladı.
Gerisi utanç vericiydi.
Tehdit, şantaj iddiaları. 10 milyon euroluk talepler, bir ekip adına aracılıklar.
Kriminal nitelikte suçlamalar.
Akıl alır gibi değildi.
Bu suçlamalar ile bir gazetecinin adının yan yana gelmesi bile aklımın hafsalamın almayacağı bir durumdu.
Dahası Baran Korkmaz elinde tüm bu iddialarını kanıtlayabilecek bir bant kaydı olduğunu ve bunu ablası gibi sevdiği bir gazeteciye daha önce dinlettiğini de iddia ediyordu.
Korkmaz'a tanıdığı onca gazeteci varken bunu niye hiç tanışıklığı olmayan benimle paylaştığını sordum.
İstediği kişiye bunu yazdırabileceğini ama benim çağrıma yanıt verdiğini söyledi.
İlginç bir yanıttı.
Sezgin Baran Korkmaz'ın Veyis Ateş'le ilgili iddialarını Habertürk yönetimi ile de paylaştım.
Kendisinden son bir kez bu iddialara yanıt vermesini isteyeceklerdir muhtemelen.
Veyis Ateş'in de bu iddialara verecek bir yanıtı var mı bilemem!
Keşke ilk gün çıkıp, "Bunlar külliyen yalandır" diyebilseydi.
Keşke hem kendisinin hem de kendisine güvenenlerin onurunu koruyabilseydi.
Bu satırları yazmaktan, hiçbir yerinde olmak istemediğim bu işe müdahil olmaktan, hayatımda tanışmadığım birinin iddialarını muhataplarına sormaktan bile utanıyorum.
Keşke başkalarında da bu duygu olabilseydi!
Bir işadamı arkadaşım, birden fazla yerden maaş alan AK Partili bürokrat ve siyasetçilerle ilgili yazıma itiraz etti.
İtirazının nedeni şu:
Bugün orta büyüklükte bir firmanın CEOsunun 100 ila 500 bin dolar aldığı iş dünyasında büyük ve önemli kamu kurumlarının başkanları nasıl olacak da 30-50 bin TLye çalışacak? Bunların da çoluk çocuğu var,gelecekleri var. Bir büyük özel banka Genel Müdürü 2 milyon dolar alırken,kamudaki 50 bin TLye niye çalışsın!
Ben de kendisine şöyle itiraz ettim:
Bu gibi önemli kurumların, bankaların genel müdürlerine elbette iyi maaş verilsin. Nasıl her şeyi bir kararname ile hallediyorlarsa öyle halletsinler. Makama uygun maaş verilsin. Hiç itirazım yok. Ama liyakate de bakılsın. Kuruma odacı olmayacak nitelikteki adamlara siyasi bağlantılarla genel müdürlük verilmesin. Partili olmak dışında hiçbir liyakati, kalitesi olmayan adamlara üç yerden maaş verilmesin. Özel sektörde hangi göreve ne veriliyorsa o verilsin itirazım yok ama özel sektörde beş para alamayacak adamlara burada yüzbinler verilmesin. Derdim o diye anlattım durumu.
O ayrı konu. Makama uygun maaş vermek gerek. Bu kesin. Ama makama uygun adamı da getirmek lazım o da ayrı dedi.
Haklı olmasına haklı da, makama uygunluğun liyakatle değil,tarikatla belirlendiği yerde iş zor.
..............................................................................