Anadolu'dan bağlanırken Karadeniz'e, ağaçları yeryüzüne uzanan bir nehir gibi yemyeşil akıp gitmekte olan bir memleketi görürsünüz. Pehlivanlar diyarı bu memleketin toprağının kokusu, sularının çağlayarak akışı, patika yolları, dağlarının yamaçları, havası suyu, kelebeği kuşu bir başka güzeldir.
Kim bulmuş ki; kendi ormanında izini. İz aramıyoruz. Bu memleketin her yeri bizim. Ancak vefasızlığa da kaçmamalı insan. İsmi Kavak olan bu memleketin istisnai örneklerinden birisidir Op. Dr. Yılmaz KARAGÖZ. İsmi anıldığında hafızalara suyu, toprağı, kanı memleketine çeken, Kavak denilince akla gelen, ömrünü hemşerilerini bir araya getirmeye adamış insan portresi çizer.
Kavaklı hemşerilerinin birlik ve beraberliğini sağlamak için Kavaklılar Dernek Başkanlığı görevini yürüten, ardından Kavaklı tüm dernekleri kucaklayan Kavak Dernekler Federasyonu'nun (KADEF) kurulmasını sağlayan Op. Dr. Yılmaz KARAGÖZ, 1954 yılında Samsun'un Kavak İlçesi Mehmetpaşa Mahallesinde Düriye ve Ali KARAGÖZ çiftinin ilk çocuğu olarak dünyaya gözlerini açar.
Çocukluk ve gençlik yıllarının önemli bir bölümünü rençperlik yapan ailesinin geçimine katkıda bulunmak amacıyla tarla ve bahçelerde çalışarak geçirir. İlk ve orta öğrenimini Kavak'ta tamamlar. Henüz 11 yaşında iken tanışır acıların en büyüğü anne acısıyla.
Bir de gurbetlik eklenir. Eğitimini sürdürebilmek için yatılı okuyacaktır artık. İstanbul'da Kabataş Erkek Lisesinde öğrenir tek başına ayakta kalmayı. Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesinde ise hayatına yön verecek doktorluk mesleğine adımını atar. Hem okuyup hem de öğrenci derneklerinde faaliyet gösteren KARAGÖZ, yaz tatillerinde soluğu yine Kavak'ın tarlalarında alır. Zorlu bir öğrenimin ardından 1978 yılında, tarlalarında ellerinin yumuşaklığını yitirdiği Kavak?a doktor olarak döner.
Kavak?ta hükümet tabibidir artık. Mahmutlu, Mehmutbeyli demez köy köy hastaları dolaşır. Gönlünü ise Kavak Yaşar Doğu Lisesi Fen Bilgisi Öğretmeni Müberra öğretmene kaptırmıştır. Evlenirler. İlk çocukları Gürcan 1 yıl sonra 1979 yılında dünyaya gelir. 1981 yılında Sinop - Erfelek İlçesi Sağlık Ocağı tabipliğine atanır. Bir yıl sonra Sinop İli Sağlık Müdürlüğüne getirilen Karagöz'ün ikinci çocuğu Tuba 1982 yılında burada dünyaya gelir. 1984 yılında atandığı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 8 yıl görev yapar. Nihayet 1992 yılında çok özlediği memleketi Samsun?a Genel Cerrah olarak geri döner. Halen Samsun Eğitim Araştırma Hastanesinde Genel Cerrahi Uzmanı olarak çalışan Karagöz, bir yandan işini başarılı bir şekilde yürütürken diğer yandan onbinlerce üyesi olan Kavak Dernekler Federasyonu'nun başkanlığını sürdürmekte.
Peki "Karagöz'ü dinmek bilmeyen bir enerji ile Kavaklı hemşerilerinin birlik ve beraberliğini sağlamak için yılmadan çalıştıran şey ne? Niçin bu mücadele?"
Kafadan girilen soru karşısında şaşıracağını zannettiğimiz Karagöz, herkesin bildiği sakin ve saygılı tavrı, yükselmeyen sesi, sadece dudaklarındaki değil gözlerindeki gülümseyişi ile cevap veriyor; "Mücadele etmeden yaşamanın da bir yolu var. Zambaklar çiçekler gibi. Mücadele etmeden sadece var olarak. Ama biz bunun için eğitilmedik"
Tam tersini hedeflerken şaşıran maalesef biz olmuştuk. Karagöz ise, dumura uğrayan halimize aldırmadan insana huzur veren sakin tavırları ile devam etti, "Bugün kim olduğumuz dünkü tercihlerimizin sonucu değil mi? Zamanında türlü çileler çekip okumasak bugün doktor olabilir miydik? O halde yarın kim olacağımız de bugünkü kararlarımızın sonucu olacak değil mi? Demek ki geleceği bu günden ön görmek, hatta planlamak şart. Kavaklılar olarak bizim mücadelemizin aslını da bu oluşturuyor. Biz gelişen ve değişen Samsun istiyoruz. Ama neyi nasıl planlayacağız? Kuşkusuz Kavak'ı sevmek, Samsun'u sevmek, Türkiye'yi sevmek önemlidir. Ancak niçin, nasıl, hatta ne şekilde sevip geliştireceğimiz, daha çok önemlidir. Çünkü bu dünya da içeriği belirsiz kavramlar kadar aldatıcı bir şey yoktur.
Konuşurken adeta bize hayat dersi veren Karagöz, mücadele etmenin insanın yaşamında bitmeyen bir savaş olduğunun altını çizerek devam etti: "Bir savaşı kazanmanın da, kaybetmenin de belki bin nedeni vardır. Birinci nedenleri bulup ayıklayamamışsanız, bir savaşı veya mücadeleyi neden kazandığınızı veya kaybettiğinizi bilemezsiniz. Geçmişe baktığımızda Osmanlı döneminde birçok savaşı kaybettiğimizi göreceksiniz. Peki, biz bu savaşları neden kaybettik?
Meşhurdur. Savaşı kaybeden komutana sorarlar
- Neden kaybettin?
Komutan der ki;
- 100 tane nedeni vardı
- Say o halde
- Bir barutumuz bitti.
- Gerisini saymana gerek yok
İşte bizler gelişen ve değişen Samsun istiyoruz, yerel kalkınma lafı ediyoruz, Samsun'u sevmekten bahsediyoruz, Samsun için el ele sloganı atıyoruz, Samsun'da var Samsun'dan al diyoruz ama tüm bu kavramların içini doldurmak için atılacak birinci adımın ne olduğunu bilmiyoruz. Kavramları açıklığa kavuşturmadan kullandığımızdan anlaşma olanağımız deforme oluyor.
Toplumsal hareketliliği yakalayamıyor, bir ritüel sağlayamıyoruz. Yaşanan hayal kırıklığı sonrası oluşan öfke, tatsızlık ve başka pek çok çatışmalar bizleri olumsuz etkiliyor. Sağlanamayan birliktelik nedeniyle misal Samsunlular, Trabzonluları, Havzalılar, Vezirköprülüleri, Bafralılar Termelileri suçluyor.
Oysaki toplumsal hareketliliğin arka planında toplumsal başarı arzusu bulunmaktadır. Dışarıdan empoze edilerek hareketlilik yakalanamaz. Bu ancak Samsun'da yaşayan insanların talep etmesi, ihtiyaç duyması, mevcut konumunu yetersiz bulması ile oluşur.
Bu şehirde yaşananların ihtiyaç ve problem düzeyinde farkında bulunan Kavaklılar olarak, biz değişimin toplumsal koşullarını oluşturmak için yola çıktık. Bu açıdan bakıldığında bizim mücadelemizin aslını Samsun'u yerel, kültürel ve ekonomik anlamda canlandıracak toplumsal hareket oluşturmaktadır.
Siyasi, ekonomik ve toplumsal gelişimin anahtarı olarak örgütlenmek gerektiğinin farkına varan hemşehrilerimiz oluşturdukları yüzlerce dernek ile sadece Samsun'un değil tüm Türkiye'nin her yerinde bir araya geldi ve KADEF çatısı altında birlikte hareket etmeye başladı. Onbinlerin temsilcisi olan KADEF adı altındaki yapılanma son sürat devam ediyor. Hedef Konfederasyon olmak.
Peki, bizim bu yapılanmamız Samsun'a ve Türkiye'ye ne sağlayacak derseniz, şunu idrak etmek gerekir ki günümüzde ağır askeri yenilgiler bile devletleri yıkamıyor. Ancak kendilerini yenilemeyen, dinamizmlerini yaratıcı yollara kanalize edemeyen toplumlar çözülüp dağılıyor. İşte bu noktada KADEF gibi sivil toplum kuruluşları insanların kültürel adet ve geleneklerini muhafaza etmelerini sağlamakta, toplumsal birlikteliğin çimentosunu oluşturmaktadır.
Tüm bunlar ışığında Samsun'un yerel, kültürel ve ekonomik dinamikleri KADEF gibi örgütlenmelerin çoğalarak, farklılıklara imkan ve fırsat tanıyan bir toplumsal armoni ile harekete geçecektir. Bütünde yakalanacak ahenk için farklılık ve farklılığı oluşturan etkenleri bir arada düşünmek gerekiyor.
O nedenle şehrimizdeki her bir hemşehri grubu tıpkı KADEF gibi örgütlenmeli. Bunu yapabilirsek eğer Samsun ortak paydalarda buluşarak hareket etme kabiliyetine kavuşacaktır. Bu da içeride birbirimize sarılıp, dışarıda güçlenmemizi sağlayacaktır.
Samsun'u her anlamda öne çıkaracak mücadeleyi kazanmanın birinci adımının hemşehri gruplarının örgütlenmesi olduğunu düşünüyor ve hareketimizin şehirdeki diğer hemşehri gruplarını canlandıracağını umuyoruz. O nedenden dolayı KADEF'i bir bütün içerisinde Samsun'un birliktelik hareketi olarak görmek gerekir.
İnsanı en çok hayalleri heyecanlandırırmış. Tarihi geçmişimizin bir hamak değil bir fırlatma tahtası olduğunu gayet iyi bilen hemşehri grubunun temsilcisi olarak Kavak ve Samsun'un gerçek tarihinin henüz yazılmadığını söylemek isterim. Samsun'da bu potansiyel var. Yeter ki içini doldurduğumuz kavramlarla bu şehre hizmet etmek için ele ele verelim. İnşallah bu tarihi hep birlikte yazacağız."
Yılmaz Karagöz'ün bu doyumsuz sohbetinin bu şehirde yaşayan birçok kimseye ilham vereceği kanaatiyle ve bir başka bir röportajda buluşmak dileğiyle hoşça kalın