Samsun garip şehir. Burada Samsunluyum diyene pek rastlayamazsınız. İnsanlar hep ait oldukları kilometrelerce ötelerdeki memleketleriyle övünür durur.
Samsun garip şehir. Burada Samsunluyum diyene pek rastlayamazsınız.
İnsanlar hep ait oldukları kilometrelerce ötelerdeki memleketleriyle övünür durur.
Cenazelerini bile bu şehre defnetmek istemezler.
Aidiyet dediğimiz duygu gelişmemiştir.
Çoğu burayı doyduğu memleket olarak görmekle yetinir.
Samsun onlara yine verir. Ekmek verir aş verir iş verir...Makam mevki rütbe...
Yine de itibarı burada kazanıp başka yerlerde harcamaya kalkışırlar.
Resimler bile bir acayiptir.
Her ilde o şehre dair aidiyet bilinci oluşmuştur.
Halbuki Samsunda yaşayanlar bize her yer Samsun demekte zorlanırlar.
Kendi memleketlerini söylerler.
Tamam baba ocağıdır anladık...Fakat bu ocak neden tüttürülmek istenmez?
Yıllar önceydi Düzce'ye sonradan yerleşmiş bir bürokrata nerelisin dediğimde
Düzce'liyim demişti.
Ben onun Düzceli olmadığını biliyordum.
Ardından devam etti Düzce'de yaşan herkes Düzcelidir. Ve bunu gururla söyler...dedi.
Samsunu düşündüm. Burada tam tersiydi.
Samsunda yaşayanlar Samsunluyum demeye çekiniyor, 40-50 yıl evvel göçüp geldikleri memleketlerini söylüyorlardı.
Samsun ah Samsun. Varsın olsun.
Çoklarını adam ettin. Fakat o adamlar senin kıymetini hala bilemedi.
Varsın bilmesin. Ne demişler kul bilmezse Halik bilir.
Sanatta düşüncede de durum farklı değildir.
Dili biraz çözülen, palazlandığına inanan ilk iş olarak Samsunu beğenmemeye başlar.
Yumurtadan çıkıp ta kabuğunu beğenmeyen civciv misali.
Ne söylenirse söylensin, size her yer ne olursa olsun, Samsun güzel şehirdir.
Ne söylenmişse samimiyettendir. İyi niyettendir diyoruz.
Bilmeyenler ne bilsin seni bilenlere selam olsun.
***
Şimdi şu resme dikkatlice bakın.
Yazı güzel de, o resim oraya yakışmamış.