Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşma metinlerini yazan Başdanışmanı Hüseyin Besli, hükümet-cemaat savaşıyla ilgili olay açıklamalar yaptı.
17 ve 25 Aralık operasyonlarının asıl amacının"Fethullah Gülen'i sistemin başına getirmek" olduğunu söyleyen Besli, cemaatin niyetinin Oslo görüşmeleri sonrası deşifre olduğunu söyledi.
UYKUYA YATACAKLAR!
Devletin içindeki paralel yapılanmanın temizlenmesinin güç olduğunu söyleyen Besli, "İşin içine takiye girdi mi problem büyük. En kötüsü de uykuya yatmaları" diye konuştu.
Habertürk gazetesinden Balçiçek İlter'in sorularını yanıtlayan Besli'nin açıklamalarından önce çıkan bölümler şöyle:
EŞİNE AZ RASTLANIR DARBE GİRİŞİMİ!
17 ve 25 Aralık... Sadece Türkiye'de değil, dünyada çok az rastlanacak darbe çeşididir. Bu kadar açık ve net söylüyorum. Bizim açımızdan okursanız.
Mütedeyyin, İslamcı, muhafazakâr... Bakın ta Osmanlı'dan beri uğraştığımız bir karşı taraf olmuştur. Hep ötekidir, dışarıdadır, kendimizden olmayandır. Ama ilk kez kendi dilimizi kullanan, kendimiz gibi yaşayan, aynı mahallede oturan, aynı camiyi paylaşan insanlar sözkonusu.
EN BÜYÜK ZARARI BİZE OLDU
Bunların hedefi Devlet de olsa, Devlet nihayetinde kendisini korur, rehabilite eder. Aslında bu hareketin en büyük zararı bize oldu. Öyle bir tablo ortaya çıktı ki... Bir anlamda idealize ettiğiniz bu camianın da içinden böyle şeyler çıkabiliyor, nasıl bunu telafi edeceğiz? Çok zor bir soru... Nasıl temizleneceğiz?
TEMİZLİK NASIL YAPILACAK?
Temizlik bitmedi ve hiç bir zaman da bitmez. Bu yapıların kökü kazınmaz. Paralel içinden bile paralel çıkar. O da var, pratikte karşılaşıyoruz. Sürekli listeler dolaşıyor. Biri birine liste götürüyor, "Bunlar paralelci" diye... Bir araştırıyorsun, listeyi götüren kişi kendi paralelci. İşin içine takiye girdi mi problem büyük. En kötüsü de uykuya yatmaları... Tarihte örneğini gördük...
UYKUYA YATACAKLAR
Evet, uykuya yatacaklar. Uygun zamanı kollamak adına. Yapabilecekleri tek şey bu.
ERDOĞAN'A NASIL ZARAR VERDİ?
Bu tür suçlamalarda hiç gerçek barındırmayan şeyler sabun köpüğü olur. Ama eğer içinde ufacık kırıntı da olsa, gerçeklikler vardır. Zaten olmasa karşılığı olmaz. Doğrusu buradaki niyete bakmak lazım.
Yokmuş gibi değil kuşkusuz ama onu ikinci ya da beşinci mesele olarak görerek. Ama bir mesele olarak görür. Evet bu bir meseledir ve uygun zamanlarda uygun zeminlerde mutlaka o meselenin de konuşulup halledilmesi gerekir. Ama asıl niyet gözden kaçırılmamalıdır. Niyet darbeydi. Bunun tartışması yok. Evren'in de gerekçesi vardı. Ertuğrul Özkök yıllarca söyledi "12 Eylül'ü destekliyorum çünkü kan akıyordu" diye. Bu anlamda bu tip işlerde o gerçeklikler, kırıntı da olsa vardır. Ufak da olsa gerçeklik vardır.
CEMAATİN ASIL HEDEFİ NEYDİ?
Bütün kurumlar kontrol altına alınacaktı. Bir gün Fethullah Gülen'i helikopter ya da uçakla getirip sistemin başına oturtma girişimiydi bu yapılanlar. Ha o kadarına müsaade ederler miydi bilemiyorum tabii. Ama niyet buydu.
CEMAAT NE İSTEDİ?
Kanımca Oslo'da koptu işler. Bu yapının Devlet'i ele geçirmek gibi bir niyeti olduğu gibi, nasıl bir Devlet olacağı tasavvuru vardı. Oslo sürecini o tasavvur edilen Devlet'i dönüştürmeye ya da bozmaya yönelik bir şey gördüler. Anlaşılıyor ki, Kürt barışını istemiyorlardı. Oslo'yla bunun bozulacağını gördüler.
Bilinseydi. O tedbir alınırdı. Hatta tam tersine bölgede okullarının açılması sürece destek olur gibi bir okuma yapılmıştı. Yanlış bir okumaymış. Kişisel olarak, bu tür açık olmayan yapılara teorik olarak karşı birisiyim ve hiç bir dönem sıcak bakmadım, mesafeli durdum bütün cemaatlere. Ama dostlarım var içlerinde. Bu uzaklığın verdiği avantajla bu gidişin kaçınılmaz bir çatışmaya gittiğini görenlerdenim. Ve bunu da dillendirenlerdenim.
BAŞBAKAN'I UYARDI AMA...
Başbakan Erdoğan'ı da cemaat yapılanması konusunda teorik olarak uyardığını söyleyen Besli, karşılığında "Hayır, arkadaşlarımız bizim gibi düşünüyorlar, aynı kıbleye bakıyoruz..." yanıtını aldığını açıkladı.
ERDOĞAN PİŞMAN MI?
Bu cümleden değil, insanların bunu istismar ettiğini görmemiş olmaktan pişmanlık duymuştur. Ben de bu boyutta bir şey beklemiyor, ummuyordum. Ama tabii bir şey yapmaya niyet ettiyseniz yaparsınız. Pensilvanya dediğimiz yer eski Cizvit papazlarının yeridir. Bunlarla aynı bakış açısı... Onların da temeli eğitim ve gizlilikti. Eğittikleri adamları aynen şimdiki gibi bir takım kurumlara yerleştirip onlara ''Sen bizimle irtibat kurmaya çalışma biz zamanı gelince seninle kontağa geçeriz. Belki de hiç gelmeyiz'' derlerdi. Aynı durum. İşte bu yüzden bu yapının temizlenmesi zor. Alttan alta o damar uykuya yatar.
FETHULLAH GÜLEN ETKİLEYİCİ AMA PARANOYAYA KAYAN BİR YAPISI VAR
Ona da çok ilgi var. Bu tür kişilikler sıradan değildir. Vücut dilleri, konuşmaları sıradan insanlar gibi değildir, etkileyicidir. Bazılarının alay konusu yaptığı ağlamalar birçok insanı da uçuruyor. Yani bu tipler bir zaman sonra yaptıkları tırnak içindeki ''olağanüstü şeyler''e kendileri de inanmaya başlıyor. O zaman bir kavim toplumuna dönüşüyorlar ve besleniyorlar. Gülen, gençliğinden beri etkileyici ama biraz da paranoyaya kayan bir yapısı var.
Mesleğim değil ama yakınlarından duyduğum şeylere dayanarak söylüyorum. "Ben peygamberden sonra seçilmiş kişiyim, benden sonraki seçilmişlerin listesini de yazabilirim" diyorsa eğer, buna inanıyor demektir, artistlik olsun diye yapmaz. Çünkü bu tipler ancak kitlesel anlamda etki yaratabilir.
ERDOĞAN'I EN ÇOK NE ÖFKELENDİRDİ?
Hakan Fidan'ın alınmaya çalışılması sanırım. Ve 25 Aralık... 17 Aralık demiyorum bakın, 25 Aralık... Ailesini işin içine soktular çünkü. Hedef kendisi ve çocuklarıydı.
HÜSEYİN BESLİ KİMDİR?
1969'dan beri aktif siyasetin içinde. İstanbul Büyükşehir Basın Danışmanlığı da yaptı, partinin Genel Başkan danışmanlığını da, Başbakan'ın konuşma metinlerini de yazdı, milletvekili de oldu. Ayrıca Yeni Şafak Gazetesi'ni de yönetti. Bugün "Başbakan'ın Başdanışmanı" unvanı sürüyor.