Ozan Arif 1991'de sürgünden dönünce ilk röportajını (yayınladığım 19 Mayıs Haber Gazetesinde) yapmıştım. Kimseye röportaj vermek istemiyordu. Av. Şefik Yazgı benim adıma ısrarcı olunca onu kıramamıştı. Av. Şefik Yazgının Albayrak işhanındaki Avukatlık B
'BU VATAN BU MİLLET BU DİN BU DEVLET İÇİN GELEN HER TÜRLÜ BELA SAFA GELİR HOŞ GELİR'
HAFTANIN KONUĞU: OZAN ARİF (ARİF ŞİRİN)
Röportaj: Ahmet SEVEN
(Kasım 1991)
Kimi vardır ıstırabını dile söyletir, kimi vardır mızrabını vurur tele söyletir. Ozan Arif ıstırabını hem dile hem de tele söyleten bir ozan. On bir yıl zorunlu olarak vatandan ayrı kalmanın hasretini hala giderebilmiş değil. Yurda döner dönmez kendisini seçim çalışmalarının içerisinde bulan Ozan Arifle çok istediğimiz halde görüşme imkânı bulamamıştık. İsmi ülke sınırlarını aşmış bir ozanla söyleşi yapıp okurlarımıza aktarmak istiyorduk. İleride de kendisiyle sohbetler yapabileceğimizi umduğumuz ozanla ilk söyleşimizi siz okurlarımıza sunuyoruz.
-Bize kendinizi tanıtsanız diyoruz?
-Esasında bunu bir şiirimde;
Tevellüt kırkdokuz adım Ariftir,
Soyadım kütükte Şirin bilinir.
Giresun Alucra-Hapu köyünden,
Soyum sopumu sorun bilinir"
Diye başlayarak anlatmıştım. Yukarıdaki dörtlükte belirttiğim gibi 1949 Giresun Alucra doğumluyum. İlkokul ve Ortaokulu Samsunda bitirdim. Öğretmen okulunu Ordu Perşembe İlçesinde bitirerek mezun oldum. Toplam 9 yıl öğretmenlik görevi yaptım. 12 Eylülden sonra 11 yıl mecburen yurdışında ikamet etmek zorunda kaldım. Allaha şükür şimdi vatanımdayım.
-Uzun yıllar yurtdışında kaldınız. Bu sizin için katlanması zor ayrılıktı. Hatta bir şiirinizde (Elin memleketinde elin şartına uya uya Usandım ben bıktım ben ) diyerek ifade ediyordunuz. Hasreti vatan hasretini bir de sizden dinlesek?
-Vatan hasretinin ifadesi çok zor. Hele hele bunu yaşamayan bilemez. Kendisi için değil vatan için doğan bir insanın vatanından ayrı kalması o insan için bir faciadır. Bu sıhhat gibi bir şey kardeşim. Nasıl sıhhatin kıymeti hasta olunca anlaşılıyorsa vatanın kıymeti de ondan ayrılınca daha iyi anlaşılıyor. Allah kimseyi vatanından ayırmasın.
-Dile kolay onbir yıl vatandan ayrı kaldınız. Bunca yıl sonra tekrar vatana dönüş. Gittiğinizde bıraktığınız vatan ve insanlarınız dostları nasıl bırakmıştınız. Geldiğinizde nasıl buldunuz? Yani değişiklik olarak diyoruz. Farklılık var mıydı sizce?
-Çok şey değişmiş tabi. Bazı değişmeler normaldir. Sokaklar yollar binalar vs.
Ancak ölçüler değişmiş, beyinler değişmiş, gönüller değişmiş Bunları çok yadırgadım. Bazen kendimi uzaydan gelmiş bir yaratık gibi hissediyorum.
En çok garibime giden de Ben giderken at sandıklarım eşekleşmiş, kurt sandıklarım çakallaşmış Allah özünü muhafaza edenlerden razı olsun. Onlarda olmasa hepten hayal kırıklığına uğrayacaktım.
-Gurbet size ne verdi ne aldı diye sorsak?
Gurbette kim kazandım derse yalan söyler. Ben gurbet derken hudutlarımızın dışını söylüyorum. Benim çıkış sebebim dünyalık için değildi. Madden bir şey kazandım. Çan seslerinin dibinde haçın gölgesinde ne kazanabilirsiniz. Orada 11 yıl, bizim yaradılışımızdaki insanlar için çile yumağını büyütmek demektir. Fakat bazen çile de kazandırır. Siz benim kazancımı bu şekilde değerlendirebilirsiniz.
Vatana dönüşünüz için toplantılar yapıldı,imza kampanyaları düzenleniyordu. Sizi sevenlerin bu isteği karşısında neler hissediyordunuz. Bu sizde ne gibi bir etki yaptı?
-Vatanıma dönüşüm için beni yalnız bırakmayan bütün gönüldaşlarıma şükran borçluyum. Geldim ve sevgi seline şahit oldum. Allahtan niyazım da bu sevgi ve muhabbet karşısında nefsinin esiri olan kullarından eylemesin. Benim vatanıma dönüşüm seven gönüllerin duasıyla olmuştur. Bunu unutmam mümkün değil.
Milletvekilliğine aday gösterilmiştiniz. Bekliyor muydunuz? Bundan böyle de politikaya devam edebilecek misiniz. Düşünceleriniz nelerdir?
-Ben politika yapmayı hiç aklımdan geçirmemiştim. Türkiyeye geldim, kendimi içinde buldum. Bir görev verildi. Yapmaya çalıştım. İdealist bir insan için politika yapmanın zorluğunu anladım. Çünkü Türkiyede politika ideallere hizmet için değil, nefisler için dünyalık için yapılıyor.
Bana göre politika ideallere hizmet için yapılmalıdır. Gelecekte politikayı düşünür müyüm düşünmez miyim bilemiyorum. Düşünsem bile sevdama hizmet için düşünürüm. Bugünkü anlayışta politika yapmam çünkü bu anlayışla bizde görüyorum ki bizde siyaset karakteri bozuyor. Ya da bozuk karakter siyaset olarak değerlendiriliyor.
-Bizim bilmediğimiz bir Ozan Arif var mı diye sorsak. Yani bilinmeyen yönleriniz. Bunu sizden dinlesek?
-Ben neysem oyum. İkinci bir Ozan Arif yok. Etten kemikten duygudan düşünceden ibaret bir Allahın kulu. Her kul gibi bizim de hatamız sevabımız vardır. Önemli olan her geçen gün iyiye güzele doğru yol katedebilmektir.
-Bundan sonraki hayatınızda ne yapmayı düşünüyorsunuz. Kararlarınız tasarılarınız Nedir diye sorsak?
-Bundan sonra Allah ömür verirse inançlarımız ve ideallerimiz doğrultusunda hizmete devam etmek. Vatanıma kavuştum, hizmet sınırı genişledi. Bir taraftan gurbetteki gönül dostlarıma bir taraftan da vatanda gurbeti yaşayanlara ulaşmaya çalışacağım. Yazılacak söylenecek o kadar çok şey var ki Onları söylemem lazım. Hiç kimsenin şundan şüphesi olmasın: İnandığım prensiplerden ödün vermediğim tavizi bundan sonra da verecek değilim. Ha beni yeni belalar bekliyor olabilir. Bu vatan, bu millet, bu din, bu devlet için gelen her türlü bela sefa geldi hoş geldi
-Teşekkür ederiz.
-Ben teşekkür ediyorum. Esselamünaleyküm.
ARŞİV NOT: Ozan Arif 1991'de sürgünden dönünce ilk röportajını (yayınladığım 19 Mayıs Haber Gazetesinde) yapmıştım. Kimseye röportaj vermek istemiyordu. Av. Şefik Yazgı benim adıma ısrarcı olunca onu kıramamıştı. Av. Şefik Yazgının Albayrak işhanındaki Avukatlık Bürosunda gerçekleştirdiğimiz röportajın tamamını SAMSUN BÜLTEN' de yayınlıyoruz. Gazetenin orjinali Samsun Yazarlar Derneği arşivinde bulunmaktadır. (Ahmet Seven)