Osmanlı İmparatorluğunda da güreşe özel önem verilmiş, vakıf niteliğinde olan özerk güreş örgütleri oluşturularak bu sporun örgütlenmesi sağlanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunda da güreşe özel önem verilmiş, vakıf niteliğinde olan özerk güreş örgütleri oluşturularak bu sporun örgütlenmesi sağlanmıştır. Çeşitli bölgelerde kurulan güreş tekkelerinin çalışma yöntemlerinin günümüzde bile geçerliliğini koruyacak kadar ileri ve modern olduğu görülmüştür.
Osmanlı Türklerinde güreşin tekkeler (bugünkü kulüpler) ile yönetildiği, başkanlarına (Şeyh), sporculara (Mürit) denildiği bilinmektedir. Güreş Tekkelerinin merkezi ve en büyüğü İstanbulda Zeyrekte idi. Ayrıca Mekke, Cidde, İskenderiye, Lazkiye, Şam,Maraş, Amasya, Tokat, Ankara, Kütahya, Tire, Bergama, Manisa, Akhisar, Yenice,Üsküp, Gelibolu, İpsala, Usturumca, Avlonya, Diyarbakır, Konya, Bursa,Balıkesir, Urfa, Halep Belgrat, Bağdat, Edirnede de güreş tekkelerinin bulunduğu bilinmektedir. Bu tekkelerde çalışmalar akıl durduracak kadar başarılı olmuş, bugün dahi eşine rastlanmayacak kadar teknik bilgiler öğretilmiştir. Bu teşkilat, Türk pehlivanlığının yıllarca üstün kıvamda kalmasına, bütün Dünyaya ün salmasına yardım etmiştir.
Bugünün en yüksek medeniyetini taşıyan uluslar bile bu teşkilata, bu disipline ve bu tekniğe sahip değillerdir. Bu tekkelerde sporcuların ve başkanlarının aylık ve yemek vakfiyelerinden başka, birer ikişer imareti vardı ki; bu imaretlerde isteyen halkın, gelen seyircilerin, geçen seyyahların (turistlerin) parasız,istedikleri gibi yiyip içtikleri anlatılmaktadır. Bütün bu vakfiyeler; zamanın beylerbeyleri, paşaları, vezirleri, ayanı ve hakanları tarafından yüz binlerce altın hibe edilerek ortaya çıkarılmıştır. Menziller, türlerine göre isimlendirilmişlerdir. Sözgelimi Pehlivan Tekkesi (Güreş Kulübü), Okçular Tekkesi (Okçular Kulübü), Gürzcüler Tekkesi (Kale kapılarını ağır gürzler kaldırarak kıranlar) gibi.
Türk güreş tarihi ile ilgili bir açıklama yapmak gerekirse, bunu üç kısımda ele almak ta yarar vardır: I. Devir: 18. Yüzyılın başına kadar gelen ve daha çok eski tarih kitaplarında kısaca bahsi geçen devre, II.Devir 18. Yüzyılın başından Koca Yusufa kadar (1830-1890) geçen ve daha çok söylentiler halinde bilinen devre. III. Devir; Koca Yusuftan bu yana belgelere dayanılarak bilinen devredir.
Osmanlı saraylarında özel padişah gösterileri için "Hasan Pehlivan Bölüğü kurulmuş; özellikle Sultan IV. Murat ve Sultan Abdülaziz dönemlerinde, ülke pehlivanlarına büyük önem verilmiştir. Padişah huzurunda yapılan güreşlere "Huzur Güreşidenilmiştir.
19. Yy. Padişahlarından Sultan Abdülazizin güreşe duyduğu ilgi sayesinde güreş altın çağını yaşamıştır.
Bu dönemin güreşçileri arasında Koca Yusuf,Adalı Halil, Filiz Nurullah, Kurtdereli Mehmet ve Kara Ahmet bütün dünyada; Kel Aliço, Çolak Molla Mümin, Kavasoğlu İbrahim, Pomak Hasan, Hergeleci İbrahim,Tophaneli Yusuf ve Kızılcıklı pehlivanlardır.
Avrupada ilk defa yabancı pehlivanlarla boy ölçüşen güreşçimiz Koca Yusuftur. 1898 yılında Pariste Fransız Paul Ponsu hiç bilmediği grekoromen stilinde güreşerek mağlup etmiştir. 1899 da da Amerikaya giden Koca Yusuf, Amerikanın en ünlü pehlivanlarını teker teker yenmiştir.
Kaynak: Ahmet Seven Yaşar Doğunun hayatı kitabı