Samsun Yazarlar Derneğinin kongresinde başarılı çalışmalarından dolayı birkaç arkadaşımızı plaketle ödüllendirmiştik.
Bunlardan bir ikisi yönetim kurulu üyemizdi.
Kısa bir süre sonra seçimlere gittik.
Ödül verdiğimiz arkadaşlarımızı biraz dinlenin anlayışıyla yönetime dahil etmedik.
Yani listeye almadık.
Tabi içlerinden bu duruma üzülenler olmuştu.
Değerli dostum ağabeyim Ali Kayıkçı ki nezaketi edebi davranışıyla takdir ettiğimiz bir yönetim kurulu üyemizdi.
Listede ismini göremeyince bize sitem etti.
Kendine göre haklı olabilirdi.
Bizim kendisine karşı herhangi bir kastımız yoktu.
Sadece yönetimi gençleştirmek istemiştik.
Hepsi bu.
Fakat hiç unutmam bana ne söyledi biliyor musunuz?
"Başkanım keşke ödül vermeseydin de yönetimde bıraksaydın. Bir ödül verdin yönetim dışında bıraktın. Anladım ki ödül alanlar yönetim dışı kalıyor. Bir yandan ödüle sevinirken öte yandan üzülüyor"
Burada bana göre önemli bir gerçeğin de altını çizmişti.
Sakın ödül aldım diye sevinmeyin.
Önce ödülü verirler sonra güle güle derler.
Genel de de böyle olmuyor mu?
Dışarıdan bakıldığında hoş görünüyor.
Ancak bunun bir de içyüzü var.
Yani ödül hoşça kal dostça kal demenin bir ifadesi anlamını taşıyor.
O zaman tebessüm etmiştim.
Sonra anladım ki bu yalnız bizde öyle olmuyormuş.
Birçok kurum bunu böyle yapıyormuş.
Ödül sen hep burda kal demek değil.
Bugüne kadar burada kaldığın için teşekkür ediyorum.
Şimdi seni kalacağın yere iade ediyorum anlamı taşıyormuş meğer.
Bu durum şaka gibi görünüyor.
Fakat her şakanın içinde bir gerçek yattığı gibi bu da bir gerçek.
Şimdi ödül alanlara bakıyorum da,
Değişen pek bir şey göremiyorum.
Hayırlı yolculuklar!