Tevfik Ünsi(Yazı dizisi - Tercüman 1961) Spor yazarı
Ona Yaşar Doğu derlerdiİsveç’te bir saat hırsızlığına adı karışan Ali Yücel boykot kararı almıştı. Yaşar Doğu ile o yıl yapılan şampiyonada konuşurken bu bahse temas etmiştik. Yaşar Doğu ekseriyet olduğu gibi gözleri uzak bir noktada sabit vaziyette şöyle konuştu:
—“Yazık... Çok yazık... Bir şampiyon eşi emsali az görülen bir güreşçi kaybettik diye söylemiyorum. Ali kabahati varsa kendine yazık etti, memleket hesabına yazık etti inanmak istemem söylenenlere yazık... Bir şampiyon kaybettiğimiz için değil, bu memleketten göreceksin daha nice şampiyonlar yetişir ancak insan yetişmesi güçtür”
Yaşar Doğu’nun görüşü doğru çıktı. Ali Yücel’den sonra aynı sıklette
2 defa olimpiyat 3 defa dünya şampiyonluğu kazandık... Şampiyonlar yetişti. Bugün Yaşar Doğu’yu kaybettik. Bu memlekette daha nice şampiyonlar yetişecektir. Ama Doğu gibi dini imanı bütün minder hayatını şan ve şeref içinde kapatacak, dünyada kuvvet ve kudret timsali olarak tanınan ömrünü güreşe vermiş bir güreş ilahı güreşçi ve temiz insan vasıflarını bir araya toplamış güreşçi az gelir.
1952 olimpiyat oyunları münasebetiyle Helsinki’deyiz, Finlandiya Türkleri ile karşılaştığımda ilk sualleri merakla şu oldu;
Doğu geliyor mu? Doğu geliyor mu?
Sonra iftiharla şu sözler ilave edildi:
O mindere çıktığı zaman Türk olarak iftihar ediyoruz. Kuvvetliliği Mertliği ve yenilmezliği ile bizi gurur veriyor.
Yalnız Finlandiyalı Türkler mi? O günlerde bütün güreşte iddialı milletlerin tek merakı Yaşar’ın güreşip güreşmeyeceğiydi, evvela profesyonelliğin ileri sürülmesi, sonra kayıta geç kalındığından dolayı Helsinki ye kadar geldiği halde, güreşemeyeceği anlaşılınca rakipleri rahat bir nefes aldılar; Fakat bir yandan da üzülmüşlerdi. Koca şampiyonu minderde göremeyecekler, bir kuvvet ilahına yenilmeyeceklerdi. Çünkü onunla güreş tutanlar, ona bir iki dakikadan fazla dayanmış olmakla iftihar ederlerdi. Helsinki’de onun sadece idmanını seyretmiş olanlar bile kendilerini bahtiyar addettiler.
Milli takım bir şimal turnesinden dönmüştü antrenör Hüseyin Erkmen’den en çok kimin alkışlandığını sormuştum. Erkmen tereddütsüz cevap verdi.
— Yaşar! Halk Doğu, Doğu diye tempo tuttu.
Hâlbuki Yaşar artık güreşi bırakmış idareciliğe başlamıştı. Fakat İsviçreliler hala onu unutamamışlardı.
Son olarak Yaşar Doğu ile dünya şampiyonası sırasın da Tahranda beraber bulunmuştum, Namlı Cihan pehlivanları yetiştirmiş olan İranlılar, hala onun etrafında hayran hayran dolanıyorlardı. Hâlbuki pehlivan bir millet olan İran’ın iri yarı güreşçileri Yaşar Doğu’nun karşısında birkaç dakika bile dayanamıyor dağılıp gidiyorlardı.
Ankara Güreş Kulübünün kurt güreş antrenörü Faik Hoca kendisine takdim edilen ufak tefek yüz hatları gayet munis delikanlıyı dikkatle süzdükten sonra sordu:
— Adın ne, nerelisin aslanım?
Esmer delikanlı künyesini okur gibi cevap verdi:
— Samsun Kavak Kazasının Karlı köyündenim Adım Yaşar Doğu 1913 doğumluyum
Faik Hoca ağır ve tane tane konuşan bu Anadolu çocuğunu sırtını okşadı. Haydi, soyun bakalım aslanım da bir idman'a gir. Faik Hoca bu çalışmayı minder kenarından hiç müdahale etmeden seyretti.
Yaşar iki defa eş değiştirmişti; Hala çalışmak boğuşmak istiyordu.
Aferin Yaşar... Artık seni her gün idmana bekliyoruz.
O günden sonra Yaşar her gün idmanda idi Faik Hoca her gün biraz daha fazla yeni talebesini seviyor, onun ilerlemesi için ona minder güreşinin püf noktalarını grekoromen oyunlarını gösteriyordu. Yaşar gayretiyle minder güreşin alışmaya güreşin oyunlarını bellemeye gayret ediyordu.
Kısa zamanda Yaşar Doğu usta güreşçilerin baş edemediği bir pehlivan olmuştu. Askerliği sona erince onu kulübe kaydettirdiler. Ankara’da Zirai Donatım Kurumunda iş buldular ve Yaşar Ankara’da kaldı.
İlk Şampiyonluklar
Ankara bölgesinin güreşçisi olarak Yaşar 66 kiloda Ankara şampiyonasına girdi ilk defa resmi müsabaka yapıyordu.
Ankara Bölgesi Şampiyonu olmak Yaşar için kolay oldu, fakat ilk defa böyle bir şampiyonaya girdiği için heyecanlıydı. Hocasını mahcup çıkarmadığına sevinerek minderden birinci olarak ayrıldı.
1939-1952 Zafer seneleri
Oslo’da ikinci olması bile Türk Güreş Tarihinde yeni bir çığır açmaya yetiyordu
Oslo’da 1939 Nisanının son haftalarında yapılan Avrupa Şampiyonası güreşçilerimizin 1936 olimpiyatlarından sonra girdikleri ve derece aldıkları ilk büyük beynelmilel temas olacaktır.
Yaşar Doğu Oslo şampiyonasında çok heyecanlıydı, grekoromen'in oyunlarına yeni yeni alışıyordu bu yüzden yaptığı müsabakalarda serbest güreşin grekoromende de tatbik edildiği klasik oyunları ve acı kuvvetiyle muvaffak oldu. İlerde tuş makinesi olarak tanınacak olan Yaşar Danimarkalı, Norveçli ve İsveçli rakiplerini ancak sayıyla yenebildi. Rakipleri ondan oyun alamıyorlar her hamlelerinde sanki bir kayaya çarpıyordu. Yaşar ise elenselerle rakiplerini, bastırıyor, yerde meşhur burgularıyla çeviriyor puan topluyordu. Güreşte daha yeni olduğu için tehlikeli oyunlara girmiyordu. Yalnız Estonyalı Toots ile güreşirken cüretkarane yaptığı bir oyun sonunda kendi oyunu ile köprüye gelmiş sonradan puan toplamasına rağmen güreşi bir puan farkla kaybetmiştir.
Bu mağlubiyetle sıkletinin 1. si olacak İsveçli Anderson’u yendiği halde Yaşar 66 kiloda Avrupa ikincisi olacaktır. Bu Yaşar Doğu’nun girdiği beynelmilel müsabakalarda aldığı tek ikinciliktir.
Zafer serisi
Harp yılları beynelmilel temasları sekteye uğratmıştı. Yaşar Doğu için yurt içinde rakip kalmamıştı 1940 ta İstanbul’da yapılan Balkan Şampiyonası Yaşar için bir idman gibi geçti ve Yaşar 66 kiloda bütün rakiplerini bertaraf ederek Balkan Şampiyonu oldu. Ama onun şöhreti Balkan Hudutlarını aşmıştı.
İlk Avrupa Şampiyonluğu
Harpten sonra 1946’da Mısır’da yapılan müsabakalar Yaşar için Avrupa ve Dünya Şampiyonlukları yolunda son provalar oldu. Mısırlılar o tarihlerde Grekoromende çok iddialı idiler ve Orta Doğunun kendilerini ve güreş ustaları sayıyorlardı. Takımımız Mısırlılara ilk ihtarı verdiler ve1947 de Prag Avrupa Şampiyonasında da Mısırlıları geride bıraktılar.
İlk Şampiyonluk
Yaşarın devrinde ilk Avrupa Serbest Güreş Şampiyonası1946’da Stockholm’de yapıldı. Ondan evvelki şampiyonalarda varlığımız görülmemişti. Sadece 1936 Olimpiyatlarında Serbest Güreş’te 79 kilo’da Mersinli Ahmet bize bir 3.lük kazandırmıştı.
Stockholm’e Serbest Güreş milli Takımımız yepyeni bir kadro ile, müstakbel güreş yıldızları ile girdi.
Yaşar Doğu 1944 den itibaren vücudu geliştiği için 66 kilodan yukarı çıkmış67 kiloyu Celal Atik’e bırakmış, 73 kiloda güreş tutmaya başlamıştı.
Bu şampiyonada takımımız bir fırtına idi. Nasuh Akar, Gazanfer Bilge, Celal Atik, Yaşar Doğu, Mahmut Çeterez, hatta emektar Çoban Mehmet öyle güreş çıkarttılar ki o güne kadar bir takım 6 sıklette birden dereceye girdiğini görmemiş olan Şimalliler, şampiyonada bir silindir gibi geçen güreşçilerimiz için (siyah saçlı kuvvet ilahları) lakabını layık gördüler.
Yalnız kuvvet değil, serbest güreşin bütün incelikleri onlar için bir güreş ziyafeti oldu. Bilhassa onların pek bilmedikleri meşhur sarmalarımız, çangallarımız önüne geçilmez birer oyun oldu. Ancak bu şampiyonadan sonra Avrupa milletleri serbest güreşin sadece kendilerinin bildikleri Grekoromenden bozma oyunlardan ibaret olmadığını anladılar. İsveç gazeteleri Doğu ismini ilk defa hayranlık ve korku ile başlıklarına çıkardılar ve Türk Takımı için aynen (yenilmez bir takım) ve (kuvvet ilahlarının takımı) tabirini kullandılar.
1947 Prag Grekoromen turnuvasındaki seri tuşlar
Milli Takımımızın ilk defa olmak üzere Avrupa Şampiyonluğunu kazanması memlekette büyük bir bayram havası yarattı. Stockholm dönüşü birer kahraman gibi karşılanan güreşçiler gelecek şampiyonalara çalışmaya koyulurlarken birden memlekette yeni yeni kıymetler çıkmaya başladı. Güreşe alaka birden arttı.
1947 Prag Avrupa grekoromen şampiyonası gelip çattığı zaman bütün millet yeni şampiyonlukların ümidi içinde çalkalandı. Fakat o güne kadar böyle şampiyonalarda sadece kuvvet ve bilginin son sözü söyleyeceğini zannediyorduk. Çünkü dünyanın en adil güreş hakemlerine sahiptik ve hakem haksızlığı diye bir şey bilmiyorduk. Bunu da Prag’da gördük.
Serbestçiler yine minderdeydi
Prag kadrosunun tespiti sırasında Stockholm’de serbest güreşte harikalar yaratan güreşçiler hemen ele alındı. Gazanfer Bilge, Celal Atik ve Yaşar Doğu grekoromen imtihanına sürüldü.
Prag’da bu defa rakiplerimiz arasında ilk defa Ruslar da vardı. Mısırlılar büyük iddia taşıyorlardı. İsveçliler en iyi devirlerinde idiler. Fakat şampiyonayı altüst edenler Ruslar oldular. Kadrolarına Estonya, Letonya, Litvanya’nın güreşçilerini de alarak gelen Rusların şampiyonaya asıl tesirleri Demirperde gerisi hakemlerin bir blok teşkil etmeleri oldu.
Bu hengâme içinde Celal Atik ile Gazanfer Bilge hakları olan şampiyonluktan uzaklaştılar. Arkadaşlarının hiç yoktan puan kaybına şahit olan Yaşar ise işi her zamanki temkinli güreşi ile sıkı tuttu.
Yaşar’a hakem oyunu sökmedi
Yaşar Doğu 1939 Oslo Avrupa grekoromen şampiyonasından tecrübe sahibi olmuştu. Grekoromende rakiplerinin nasıl bir puana yatıp galibiyet sağladıklarını aktivite ve ihtarın netice üzerinde nasıl rol oynadığını görmüştü. Her güreşinde tuşu veya açık puan farkını hedef tutarak çalıştı ve galibiyetleri sıralayıverdi. Onun amansız burgularından pek kurtulan olmuyordu. İtalyan Rigamonti 4 dakikada, Polonyalı 3, Mısırlı 14 dakika da tuşa getirildi.
Finalde Rus’un tuşla ezilişi
Final turunda Yaşar’a iki rakip kalmıştı. İsveçli Anderson ve Rus Kozarski… Yaşar gündüz öğleden sonra İsveçli Anderson ile güreşti. Devrinin en usta güreşçilerinden biri olan Anderson Yaşar’a büyük bir mukavemet gösterdi ve Yaşar güreşi bu teknik güreşçiden ustalığından çok acı kuvveti ile aldı. Gece Rus’un, sabah 3 dakikalık bir güreşle galip gelen Rus’un karşısına yorgun çıktı. Rus hareketi ve kaçamak güreşle Yaşar’ı yormak istiyordu. Fakat Yaşar kafa kol aradığı hissini verdikten sonra Rus’un beline dalıp havalandırdı. Rus havada çırpınıp minder kenarına kaymak ve yere çalındığı zaman bir eli dışarıda yere düşmek maharetini gösterdi. Çek orta hakemi düdüğünü çalıp ayakta devam işaretini verdi. Hiddetini belli etmeyen Yaşar güreş’e öyle bir girdi ki ani bir el ense ile Rus’u yere yıkıp üzerine kapaklandı.
Yaşar artık neticeyi sağlayacağını anlamıştı. Rus’u yaydı ve sağdan soldan o amansız burgusunu aramaya başladı ve burguyu da taktı. Bütün güreşçilerimiz ve idareciler artık Yaşar’ın tuşunu yapmasını minder kenarından sevinçle bekliyorlardı. Yaşar’ın gözü kenardaki 79 kilonun Muhlis Tayfur’una takıldı.
Bu sırım gibi acı kuvvetli delikanlı o gün oyundan kurtulmak isterken Rus güreşçisi tarafından az daha boğuluverecekti. Gözleri yerinden fırlamıştı. Yaşar biraz da Muhlis Tayfur için güreşecekti. Altındaki Rus’u ileri doğru kaydırdı. Köprüye dönmesine meydan vermeden alnını yüzünü mindere bastıra bastıra sürdü. Rus’un alnı şakakları evvela zımparalanmış gibi oldu. Sonra kanadı. Rus artık sadece köprü için çabalıyordu ve nihayet köprüye geldi. Yaşar’ın bir bastırışı ile sırtı yere de yapıştı.
Bütün şampiyona boyunca türlü haksızlıklara şahit olan Yaşar Rus’u bırakmadan kafasını kaldırıp bir orta hakemine, arkasından yan hakemlerine baktı. Tuşu kabul etmişler Yaşar grekoromende Avrupa şampiyonu olmuş takımımıza tek birinciliği kazandırmıştı
Olimpiyat Zaferi
Prag dönüşü ilk defa kendisi ile uzun boylu konuştuğum Yaşar Doğu bu Avrupa Şampiyonası ve grekoromen güreşi hakkında şunları söylemişti;
— Komünist memleketler güreşe ehemmiyet vermek istiyorlar. Bundan sonra güreşler çetin olacak. Ama evvel Allah, biz yine hepsinden üstün çıkabiliriz. Yalnız hakem dalaverelerinden korkmak lazım. Daha doğrusu hakemlere rağmen şampiyonluğu koparıp alacak durumda olmak lazım… Bizim arkadaşlar hepimiz köyden karakucaktan gelmişiz. Şimdilik grekoromen biraz ters geliyor. Ama güreşçi milletiz onu da kıvırırız.
1948 Londra Olimpiyatları
1936 Olimpiyat oyunlarında güreşçilerimiz ilk defa bayrağımızı şeref direğine çektirmişler. Yaşar Erkan grekoromende 61 kiloda 1.nci Mersinli Ahmet 79 kilo serbestte 3.ncü olmuşlardı. İki olimpiyat arasında güreşçilerimiz beynelmilel sahada bir varlık olduklarını göstermişlerdi.
Harpten sonraki ilk olimpiyatlar olan 1948 Londra Olimpiyat Oyunlarına çok ciddi bir şekilde hazırlanmak icabetti.
Prensip olarak grekoromen ve serbest güreşte iki ayrı takımla iştira kararlaştırıldı. Londra’ya 16 güreşçi gidecekti. Evvela serbest güreşler yapılıyordu. Federasyonda serbest güreş neticelerine göre bazı elemanları grekoromene de sokmak temayülü yine mevcuttu. Yaşar celal Gazanfer gibilerin grekoromende derece alacakları şüpheliydi.
Emirgan korusundaki kampa geniş bir güreşçi kadrosu davet edildi. Güreşçileri yine Nuri Hoca çalıştırıyordu. Yazın en sıcak günlerine ve Ramazana rastlayan bu çalışma devresinde bütün güreşçiler büyük bir feragatle çalışılar. Çok çetin geçen seçmelerden sonra Milli takımlar tertiplendi ve Londra’ya uçuldu.
Fırtına Takım
Londra’da serbest güreş müsabakaları arifesi bir şampiyonadan daha heyecanlı geçti. Yaşar, Celal ve Gazanfer’in son ana kadar atamadıkları fazla kiloları bir dert oldu. Uxbridge kampındaki Fin hamamının adını güreşçiler Cehennem makinesi takmışlardı. Yazın en sıcak günlerinde bu hamamda Yaşar, Celal ve Gazanfer fazla kilolarını adeta vücutlarından kopararak verdiler.
Hele tartı sırasında Celalin durumu yürekler acısı idi. Son fazla gramları üzerinden atabilmek için Nuri Hoca ile Fin hamamında eşofmanla boğuştu., saçlarını kırptırdı. Kantardaki tozları Nuri Hoca elleri ve soluğu ile temizledi. Nihayet serbest güreş takımımız eksiksiz olarak Empres Hall’deki güreş minderine çıkabildi. Halit Balamir, Nasuh Akar, Gazanfer Bilge, Celal Atik, Yaşar Doğu, Adil Candemir, Muharrem Candaş ve Sadık Esen’den müteşekkil takımımız güreş minderlerinin o güne kadar görmediği bir başarıyı kazanacaklardır. 1948 Olimpiyatlarından sonra da ancak 1960 Olimpiyatlarında serbest takımımız bir kere daha 4 altın madalya kazanacaktır.
Güreşlerin final turları gelince Empres Hall’deki 3 güreş minderinin üzerinden aynı zamanda 3 Türk güreşçisinin çıktığı görülmeye başladı. Yaşar Doğu’da birbiri peşi sıra tuşlara başlamıştı.
İlk güreşişinde kendi tabiri ile horoz gibi bir pehlivan ile güreşmişti. Saçlı-sakallı hatta kurdeleli Hint güreşçi Eharzam’ı yakalayıp yere indirince 2.58 dakikada tuşu yapmıştı. İkinci güreşinde sonradan 1952 Olimpiyatlarında Yaşar’ın yokluğunda güreş minderlerinde haraç kesen İranlı Zandi’yi 4.05 dakikada hakladı. Mısırlı Mustafa 7.39’da tuşa geldi. Macar Savori 7.04 de aynı akıbete uğradı. Amerikalı Merill ise müthiş atletik meziyetleri sayesinde tuştan kurtuldu. İttifakla yenildi. Nihayet Avustralyalı Gerrard şampiyonluğa dayanmış Yaşar’a 6.45 ‘te tuş oldu ve Empress Hall’deki Türkler “Dağ başını duman almış” marşı ile 4.cü Olimpiyat şampiyonumuz Yaşar’ı omuzlarında doya doya taşıdılar.
Bayram ile beraber Londra’daki Türkler ikinci bir bayram yaptılar. Ertesi günü Wembley Stadında 4 defa üst üste İstiklal Marşımız çalındı.
Londra gazeteleri bunun üzerine; “Dün Wembley’de Türk günü kutlandı” başlığını verdiler ve üst üste çalınan İstiklal marşları üzerine bir seyircinin “Başka marş yok mu?” diye yaptığı espriyi ajanslar olduğu gibi geçtiler.
Yurda dönüşŞampiyonlarımızın yurda dönüşünde İstanbul yerinden oynadı. Otomobillerden müteşekkil zafer kafilesinin Yeşilköy’den Taksim’e gidişi umumi bir tatil günü manzarası yarattı. Bölge balkonundan güreşçiler belki 40 defa mahşeri kalabalığı selamladı. Bilahare şampiyonlar için Dolmabahçe Stadında bir tören yapıldı.
Bu yurda dönüş Yaşar için unutulmaz bir gün oldu. Zafer sedaları arasında Yeşilköy’de bir oğlunun dünyaya gelmiş olduğunu öğrendi ve oğluna Zafer adı verildi. Şampiyonlar otomobillere binerken birkaç kişi de sürahi sürahi buz gibi ayran sundu. Zira şampiyonluktan sonra ilk defa kana kana su içerken Yaşar Doğu’nun “En fazla soğuk ayranlarımızı özledim” dediğini gazetelerine Londra muhabirleri bildirmişlerdi.
87 kiloda Avrupa Şampiyonu olmuştu
İstanbul Spor ve Sergi Sarayının açılışı Türk seyircilerine şampiyonlarımızı bir Avrupa Şampiyonasında alkışlamak imkânını hazırladı. İlk defa kendini gösteren Ali Yücel ile Yaşar Doğu şampiyonanın en alkışlanan güreşçileri oldular. 79 kiloya çıkan Yaşan Doğu; Belçika’lı Lough, Fransız Bruneaud, Mısırlı Hassan ile adeta oynadı. Hiç biri Yaşar’ın karşısında 5 dakika bile dayanamadılar. Yalnız Yaşar’ın eski rakibi Groenberg, tuştan kurtuldu. Böylece Yaşar bir altın madalya daha aldı.
Son Şampiyonluk
Yaşar Doğu’nun son şampiyonluğu 1951 Dünya Şampiyonluğu oldu. Helsinki’de yapılan serbest güreş dünya şampiyonasında Yaşar Doğu 87 kiloda güreşti. Karşısına çıkan Finli Sıppen7i 9.50 de tuşla, Alman Leichter’i 6.57 de tuşla, meşhur İranlı Zandi ile İsveç’li Palm7i ittifakla yenerek şampiyonluğu kazandı. Böylelikle 66, 73, 79 ve 87 kilolarda Yaşar hep altın madalya kazanmış oldu.
Minderden uzaklaşma
1952 Olimpiyat oyunlarına Yaşar Doğu iyi hazırlandığı, Helsinki’ye geldiği halde iştirak edememişti. 1948 Olimpiyatlarından sonra kendilerine yapılan yardım vesilesiyle evvela profesyonellikleri ileri sürülen şampiyonlarımız gibi Yaşar Doğu’nun da kaydı geç kalmıştı. Güreşlere katılamadı.
Bundan sonra Yaşar Doğu’nun rakipleri beynelmilel minderde şampiyonluk yüzü gördüler. Şöhreti bütün dünyaya yayılmış olan Yaşar Pakistan’a davet edildi Bir güreş kahramanı muamelesi gördü. 1954’ten itibaren idareciliğe ve antrenörlüğe başlayan Yaşar 1955 de büyük bir törenle ağır sıklette Yunanlı ile yaptığı bir güreşten sonra faal güreşçi hayatına veda etti.
1956 da milli kadronun İsveç seyahatinde Vanesborg’da bir kalp krizi geçiren Yaşar ölümü o defalık yendi. Kendisine kaydı hayat şartı ile maaş bağlanan koca Yaşar, yine minderden uzak kalmadı, kalamadı. Antrenör, idareci, müşavir ve asil bir ağabey olarak genç güreşçilerin başında bulundu. Birçok kıymetler buldu, yetiştirdi.
Serbest ve grekoromenin bütün inceliklerine vakıf Yaşar Doğu acı bir kuvvete de sahipti. Güreşçi olarak dünyaya gelmişti. Mert bir güreş tarzı vardı. Garantiye güreştiği için mindere çıktığında rakibinin mağlubiyetini peşinen ilan ederdi. Minder dışında munis, az konuşan, dost canlısı, mütevazı, efendi bir insandı.
Son defa onunla geçen sene Dünya Şampiyonası dolayısıyla Tahran’da beraberdik. Şampiyonanın en heyecanlı devresinde kendisine “ Yaşar heyecanlanıyorsun, senin sıhhatine bu heyecan zararlı değil mi “ demiştim. Verdiği cevap şu oldu; “Aldırma, atın ölümü arpadan olsun”
Yaşar güreşten uzak kalınca asıl o zaman yaşayamayacağına inanmıştı. Kendini bildiğinden beri güreşle güreşçilerle haşir neşir olmuştu. Çok sevdiği ve aralarında yaşamaktan zevk aldığı güreşçi arkadaşlarının elleri üzerinde ebedi istirahatgahına tevdi edildi. Nur içinde yat Koca Yaşar.
*Tevfik Ünsi: 1917 yılında İstanbul’da doğan Ünsi, gazeteciliğe 1937 yılında spor yazarı olarak başladı. Çeşitli spor dergilerinde, gazetelerde özellikle futbol ve güreş dallarında eleştiri ve inceleme yazıları yazdı. Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin kurulmasında yoğun çabaları oldu. 2004'te İstanbul'da vefat etti.