23 Ekim 1961de Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan eden Ord.Prof.Dr. Ali Fuat Başgil bu durumda kendisinin nasıl ölümle tehdit edildiğini hatıralarında şöyle anlatır:
Ölümle tehdit edilen bir Cumhurbaşkanı adayı
23 Ekim 1961de Cumhurbaşkanlığı adaylığını ilan eden Ord.Prof.Dr. Ali Fuat Başgil bu durumda kendisinin nasıl ölümle tehdit edildiğini hatıralarında şöyle anlatır:
Kendisini görüşmeye çağıran Generallerin ordu içinde hâkim olamadıkları bir cuntadan söz ederek kendisini ölümle ve seçimleri iptal edip meclisi kapatmakla tehdit ettiklerini yazan Ali Fuat Başgili, nasıl caydırdıklarını anlatanlardan biri de General Sıktı Ulaydı. Senato Başkanlığını teklif ederek adaylıktan vazgeçmesini isteyen Generaller, ret cevabı alınca, kendisini doğrudan tehdide başlayan Sıtkı Ulay: Seçildiğiniz anda Cumhurbaşkanı töreni için toplarınız atılmayacaktır. Sizi Cumhurbaşkanlığı arabası alıp Köşke götürmeyecek, aksine bir cipe bindirilerek Etlike götürüleceksiniz; orada yeriniz hazırlanmıştır. Belki de Etlikte gömülebilirsiniz Dedi.
Bunun üzerine Paşalar, siz hiç harp gördünüz mü? Harpte savaştınız mı? diye soran ve sorduğu soruya;Hayır cevabını alan Ali Fuat Başgil: Paşalar! Ben Kafkas Cephesinde dört sene savaştım. Savaşın ne olduğunu bilirim. Harp sırasında ölüm akla gelmez. Ben şu anda canımı değil, milletimin geleceğini düşünüyorum Diye direnince, Sıktı Ulay kısaca: Cemal Gürsel Paşanın karşısında başka bir adaylığa asla müsaade edemeyiz Biz size cuntadan aldığımız emri tebliğ ediyoruz. Kabul edip etmemek size aittir. Lakin kabul etmezseniz sizin hayatınızı garanti edemeyiz. Bunu açık söyleyelim. Netice bununla da kalmayacak. Meclis açılmadan dağılacak, seçimler iptal edilecek, partiler kapatılacak ve askeri idare devam ettirilecektir. Siz bir hukukçu olarak bu neticeyi istemezsiniz sanırım Şeklinde konuştu ve bazı kaynaklara göre tabancasını çıkarıp masanın üzerine koydu.
Kararını veren Ali Fuat Başgil ise ölümle tehdit edildiği için değil,seçimlerin iptal edilerek meclisin dağıtılacağı, demokratik kazanımlardan geriye gidileceği endişesiyle: Yanlış yoldasınız paşam. Dürüst bir seçimden sonra tutulacak yol bu değildir. Siz demokrasi yolunda yürüyeceğinizi söylediniz. İktidarı kazanana bırakacağınızı belirttiniz. Ben de bunun üzerine kalktım Cenevreden buraya geldim. Sizlere yakışan verdiğiniz sözü tutmaktır Arz ettiğim gibi ben, Cumhurreisliğine adaylığımı hod-be-hod koymuş değilim. Halkın arzusu ve milletvekillerinin talepleri üzerine koydum. Fakat buna söz verdim. Hatta yalnız söz değil, yazılı bir beyana imza ettim. Ben verdiğim sözden dönen ve imzasını yalayan namertlerden değilim. Adaylığımı geri almama imkân yoktur. Fakat benim yüzümden, memleketin söylediğiniz akıbetlere sürüklenmesine de gönlüm razı olmaz. Bu vaziyette bana düşen bir iş kalmıştır, o da yarın alessabah senatörlükten istifa ederek evime dönmektir Dedi ve gereğini yaptı.
Ali Fuat Başgilin çekilmesinin ardından 26 Ekim 1961 günü ise Cemal Gürsel, tek aday girdiği Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, asker tarafından kuşatılmış olan Meclisten 434 oy alarak, dördüncü Cumhurbaşkanı sıfatıyla 7 yıllığına Çankaya Köşküne çıktı.
Bir milletin kaderini darbelerle belirlemeye çalışanlar kendilerinden sonra gelenlere kötü örnekler bıraktılar. Onların ardından gelip milleti ve demokrasiyi hiçe sayanlar her on yılda bir darbe yapmayı gelenek haline getirdiler. Böylece güzel ülkemiz her on yılda 50 yıl geriye gitti. Darbe yapamadıkları dönemlerde ise sivil iktidarları kardeş kavgaları ile yıpratmaya çalıştılar. İşleyişi adeta kilitlediler.