Televizyon, internet derken neredeyse okumayı-yazmayı unuttuk. Peki, bütün dünyada böyle mi? Ya da okumamanın başka nedenleri var mı? Bu konuda söylenecek o kadar çok söz var ki, hepsi de çok önemli.
Televizyon, internet derken neredeyse okumayı-yazmayı unuttuk. Peki, bütün dünyada böyle mi? Ya da okumamanın başka nedenleri var mı? Bu konuda söylenecek o kadar çok söz var ki, hepsi de çok önemli.
Önceki gece, 28'incisi düzenlenen TÜYAP Kitap Fuarı'nda gerçekleştirdiğimiz Genç Bakış'ta bu konuyu ele aldık. İşte okuma ve okumama üzerine söylenenler:
Altan Öymen (Gazeteci, yazar)
- Okumak güzeldir. İnsan okurken aynı zamanda hem eğlenebilir, zevk alabilir, hem de öğrenebilir.
- Ben hiç, okumayın diyen bir başbakan hatırlamıyorum.
Sn. Özal en azından Red Kit okurdu. Gazete de, karikatür dergisi de okurdu. Menderes'in eski Türk Edebiyatı ve de hitabet sanatıyla ilgilenirdi. Böylece güzel cümleler kurar, güzel konuşurdu. Dünyada da okumayın diyen başkan yoktur herhalde. Bu bize mahsus bir şey.
- 1980'de 7-8 bin kitap başlığı varken şimdi bu rakam 28 bin olmuş.
Şimdi daha çok çeşit kitap var. Yani kitap, internet gibi teknolojik ürünlere rağmen varlığını sürdürüyor.
- Okumak dinimizin emri olduğuna göre, Sn. Başbakan'ın da okumayı teşvik etmesi gerekir. Başbakan'ın gazete okumayın demesi belki bir dil sürçmesidir. Yine iyimser olalım, gazete, kitap okumamayı tavsiye eder gibi düşünmeyelim.
- Son kitabım "Öfkeli Yıllar" 1950'lerin ilk yarısına ait bir kitap. O yıllar Soğuk Savaş dönemi ve her yerde öfke var.
- 12 Eylül'den sonra devletin insanları siyasetten uzaklaştırma çabası oldu. O sağ-sol kavgaları okumak yüzünden olmuş gibi bir hava oluşturuldu ve okumamak gençlere ilk o zaman tavsiye edildi.
- Devlet okul kitaplarını bedava dağıtmaya başladı. Fakat bir nokta gözden kaçırıldı. Bu kitaplar Anadolu'nun her tarafındaki kitapçılara giderdi ve oradan satın alınırdı. Bu sayede o kitapçılar kendilerini geçindirirler başka kitapları da satma imkânı bulurlardı. Şimdi birçoğu kapanmaya başladı. Oysaki o kitapçılar kitap okumanın yaygınlaşmasında önemli müesseseler. Buna bir çare bulunması gerek.
Doğan Hızlan (Eleştirmen, yazar)
- İnsanın kendisini, çevreyi, dünyayı tanıması için okumaktan başka çaresi yoktur.
- Okulda ve ailede kitap okumayı aşılamak gerek. Ama halen okul kütüphanelerimiz bile yeterli değil. Çünkü okulların gerekli kitapları alacak paraları yok.
- Kitap her darbede korkulan bir unsur olarak takdim edildi, evde bulunması tekin olmayan bir şey gibi aşılandı.
- Öncelikle liderlerin okumayı aşılaması gerek. Örneğin, hatırımdan gitmeyen bir sahne vardır; merhum İsmet İnönü bir seçimde, seçim sonucunu beklerken, koltuğa uzanmış, elinde "Mitoloji" isimli bir kitap var. Bakın bir lider, en heyecanlı zamanında oturmuş kitap okuyor. Bu unutulmaz bir örnek.
- Yaşar Kemal Akdeniz ödülü aldığında Barcelona'ya gittik. Devlet Başkanı, Yaşar Kemal'e kendi yazarlarını anlattı. Cervantes hakkında bilgi verdi. Bizim kaç tane siyasetçimiz, yöneticimiz çıkacak da Türk edebiyatı hakkında konuşma yapacak, Yaşar Kemal'i, Halit Ziya'yı anlatacak?
- Kitapların hepsi çok pahalı değil. Ama ne yazık ki biz ihtiyaç listemizde kitabı en sona koymuşuz.
- Evlerimizde her türlü mobilya var ama kitaplık yok. Mahallelerimizde mahalle kitaplıkları yok. Peki, kitaba para veremeyecek durumda olan insanlar, nerede, nasıl kitap okuyacak?
- Televizyonlarda edebiyat eserlerinin uyarlamaları yayımlanıyor. Bunun iyi yanı şu ki; bu kitaplar satılıyor. Şimdi Aşk-ı Memnu, Hanımın Çiftliği, Binbir Gece çok satıyor. Halit Ziya'nın, Orhan Kemal'in satması çok güzel şeyler.
- Biz sözel bir toplumuz. Birbirimize her şeyi sözle anlatıyoruz, yazmıyoruz. "Söz, uçar, yazı kalır" sözü bizim için pek geçerli değil. Bakın Türkiye'de bugüne kadar kaç lider anılarını yazdı? Tiyatro-sinema dünyasında kaç kişi yazdı? Çok az.
- Biz ders kitabı okumayla, başka kitabı karıştırmışız. Çocuk tatilde kitap okumaya kalktığı zaman birçok aile; bütün kış okudun zaten, git eğlen, denize filan gir diyor. Oysa çocuk, kendini, çevresini, dünyayı tanıyacak, algılayacak kitaplar okumuyor.
- Bizi baştan çıkaran çok şey var artık. Şimdi evde ayaklarımızı uzatıp istediğimiz filmi izliyoruz, 100'den fazla televizyon kanalı var.
- Bir buzdolabını nasıl satıyorsak, kitabı da öyle satmamız gerek.
Deniz Kavukçuoğlu (TÜYAP Genel Koordinatörü)
- Makarna ve çikolata yiyince insanda mutluluk hormonu salgılanır. Ben de aynı durum kitap okurken de söz konusu. Kitap insana mutluluk verir.
- Biz yalnız İstanbul'da değil, birçok ilde kitap fuarları gerçekleştiriyoruz. Seneye Diyarbakır'da ilk kez bir kitap fuarı gerçekleştireceğiz.
- Hayat zenginleştikçe kitaplar da çeşitleniyor. Örneğin, 20-25 yıl önce bilgisayar kitapları, Floransa Gezi Rehberi, köpek bakımı gibi kitaplar yoktu.
- Uzun yıllar yaşadığım Almanya'da o dönemler yönetimde olan başbakanlara baktığımızda, örneğin Willy Brandt'ın 14 cilt kitabı var.
Meclis başkanının yazdığı 7 kitap mevcut. Yani yurtdışında politikacılar ne kadar okuyor değil, ne kadar kitabı var diye soruluyor.
- Bizim eğitim sistemimiz okuma merakını teşvik etmiyor. 70'li yılların ortasından itibaren uyguladığımız test sistemiyle artık çocuk ihtiyacı olduğu kadar, o şıkları bulabileceği kadar okuyor. Farklı kitaplara yönelmiyor.
- Kitap pahalı sözüne çok inanmıyorum. Çok ucuza da çok pahalıya da kitap var. Fuara giriş ücretli sözü de çok doğru değil.
- Varlıklı kesime sorulduğunda maalesef vaktimiz yok, okuyamıyoruz diyor. Ben de onlara diyorum ki; okuyamıyorsanız, okutun.
Özetin özeti: Okumak isteyene bahane çok. İsteyen de ne yapıp edip okuyacak bir şeyler buluyor...