Karpuz Hayatımın en büyük hediyesi Ramazandı. Oruçluydum. Tanıdığım bir tüccar iftar yemeğimi her gün evinden, hususî otomobiliyle gönderirdi.
Karpuz Hayatımın en büyük hediyesi Ramazandı. Oruçluydum. Tanıdığım bir tüccar iftar yemeğimi her gün evinden, hususî otomobiliyle gönderirdi.
Ben de hapishane kapısının yanındaki ilk tel örgüde yemeğimi beklerdim.
Herkesin deliğine çekildiği o saatlerde bana izin verirlerdi.
Yine böyle beklerken, bir gün ihtiyar bir adam tel örgüye sokuldu. Üstü başı dökülen, amele kılıklı bir İhtiyar
Beni asla tanımadan oğlum, içeride bir Necip Fazıl varmış! Şu karpuzu ona hediye getirdim; Allah rızası için götürüp verir misin? dedi.
Gözlerim, hücum eden yaşlardan yangın içinde ver, baba,hemen götüreyim! dedim ve aldım.
İşte hasbî, her türlü nefs oyunundan uzak, Allah için verilen hediye Bu meçhul Müslümandan tüten edayı ömrümce unutamam!..
Keşke o karpuzu kesmeseydim; hep ona bakıp düşünseydim,İslâm ahlâkını fikretseydim, ağlasaydım, ağlasaydım
Necip Fazıl Kısakürek