Kurtuluş Savaşı bir milletin yediden yetmişe topyekün seferber olduğu savaşlardan birisidir.
Kadınlarımız Milli Mücadele yıllarında erini evladını cepheye gönderip ardından gösterdikleri destansı kahramanlıklarıyla dünyaya Türk Kadınının güç ve cesaretini duyurdular.
Kitapta yer alanlar isimleri bilinmeyen onbinlerce kahraman kadınımızından sadece birkaçıdır. Onlar gösterdikleri asil mücadeleleriyle “Türk asker doğar ve asker ölür” sözünü bir kez daha tarihe yazdırdılar.
Elde edilen zaferde Türk kadınının kınalı elinin rolü büyüktür. Mermi yaptılar, kazak ördüler, omuzlarında cephane taşıdılar. Yara sardılar. Velhasılı savaşın her alanında yer aldılar. Savaş sona erdiğinde ne rütbe ne de makam istediler. Vatanın kurtuluşunu en büyük rutbe bildiler.
Ülkemizin düşmanlar tarafından dörtbir yandan karanlığa gömülmek istendiği günlerde bahtı kara maderinin yüzünü güldürmek için cephelerde eri ve evladıyla omuz omuza savaşan Türk Kadını unutulabilir mi?
Vatan sevgisiyle arkalarına bakmadan yollara düşen, huduttan hududa yol bulup cepheye koşanlar hiç unutulabilir mi?
Dağ taş aşıp, düşmanın üzerine şimşek gibi çakan, seller gibi coşarak koşanlar hiç unutulabilir mi?
İleri atılıp sellercesine, göğsünden vurulup tam ercesine, bir gül bahçesine girercesine şu kara toprağın bağrına girenler hiç unutulabilir mi?
Elbette unutulmaz.
Sen Ey Türk evladı onları unutma ve unutturma! Onlarla daima gurur duy. Her biriyle ne kadar övünsen haklısın. Yolunu yolun, derdini derdin, sevdasını sevdan bil.
Bize canlarıyla hür bir vatan bırakarak hürriyet zevkini taddıranların her birini rahmet minnet ve şükranla anıyoruz.
Verdikleri mücadelelerle ruh dünyamızda bıraktıkları izlerin daima taze kalabilmesi ümidiyle…