İsrafın ne olduğunu bilen fakat müsriflikte zirve yapan tek ülkeyiz.
Her şeyi tükettiğimiz zaman mı aklımız başımıza gelecek?
Ahmet SEVEN SAMSUNUBÜLTEN
Almanya tasarruf tedbirleri kapsamında gece ışıklandırmalarını askıya aldı.
Yani kapattı.
Bu karara göre enerji tasarrufu amacıyla gece ışıklandırmalarını tamamen kapattı.
Anlayacağınız Federal hükümetin aldığı kararla ayrıca hastaneler dışındaki kamu binaları 19 derecenin üzerinde ısıtılmayacak.
Sebebi ortada: Almanya'da, Rusya'dan ithal edilen gaza bağımlılığı azaltmak ve enerji tasarrufu sağlamak.
Karar doğrultusunda kamu binaları, heykeller, anıtlar ve tabelaların ışıkları yerel saatle 22.00'den itibaren kapatıldı.
Ancak ağır fiziksel işlerin yapıldığı alanlar 19 dereceden daha soğuk olabilecek.
Fuar ve büyük salonlar gibi insanların kalabalık olarak kullandığı alanlar ise hiç ısıtılmayabilecek.
Belediye binaları, yönetim binaları, kütüphaneler ve müzeler gibi kamu alanlarında bu önlemlerden önce minimum sıcaklık 20 derece olarak belirlenmişti.
Ayrıca mağazalarda ısı kaybını önlemek amacıyla kapılar kapalı tutulacak, kira sözleşmelerinde yer alan minimum ısıtma şartı 6 ay boyunca askıya alınacak, halka enerji tasarrufu yapma yöntemleri anlatılacak.
Bugün uygulamaya giren ve 6 ay geçerli olacak bu önlemlerle hükümet gaz kullanımını yüzde 2 oranında azaltmayı amaçlıyor.
Köln'ün şehir merkezinde yerel saatle 22.00'den sonra tabelalar ve kamu binalarının ışıklandırmalarının yanı sıra, binalara estetik amaçla yansıtılan ışıklar ve iş yerlerin vitrinlerinin ışıkları kapatılırken, sadece sokak lambaları açık bırakıldı.
Köln Belediyesinin aldığı bir kararla 9 Ağustos'tan itibaren tarihi Köln katedralinin ışıklandırması kapatılmıştı.
………………………..
Gelelim bize.
Enerji tasarrufundan en çok konuşulan ülke olarak henüz hiçbir kısıtlama yok.
İsraf haramdır diyerek söze başlıyor dört bir yanda israf içinde yüzüyoruz.
Devlet kurumlarında doğalgaz olmasına rağmen odalarda mini elektrik sobaları yakıyoruz.
Bir yandan da pencereyi açıp serinlemeye çalışıyoruz.
Yaz günü her odada bir klima çalıştırıyoruz.
Sabah işe gelirken odamız serin kalsın diyerek klimayı açık bırakabiliyoruz.
Bununla da yetinmiyor her masanın altında bir su ısıtıcı bulundurup keyfimize göre çay kahve yapıyoruz.
Gün ortasında oda ve salonda elektriği söndürmüyoruz.
Salonlara dev gösterişli avizeler takıp onlarca ampul yakmaktan geri durmuyoruz.
Bunun örnekleri öylesine çok ki… Yazıp anlatmakla bitecek gibi değil.
İsrafın ne olduğunu bilen fakat müsriflikte zirve yapan tek ülkeyiz.
Nasıl olsa parasını devlet ödüyor…
Eğer devlet bir kısıtlama getirip bundan ötesini kendi cebinizden ödeyeceksiniz dese sorun kökten çözülür diye düşünüyorum.
Hizmet aracı altında hunharca kullanılan makam arabalarını konuşsak mı?
Herkesin altında su gibi yakıt tüketimine sebep olan resmi arabalar.
…………………..
Hele su israfı.
İsterseniz o konuya hiç girmeyelim.
Yoksa israf ettiğimiz o suda boğulur gideriz.
……………….
Elin Almanı tedbir alıyor.
İşe toplu taşıtları kullanarak gidip geliyor.
Bizde ise bir kişiyi evinin önünden alabilmek için kilometrelerce yol alan servis araçları kullanılıyor.
Emin olun devlete kaybettirdiği, kazandırdığından fazla olanlarla dengeyi nasıl sağlarız aklımız almıyor.
Ben olsam ilk iş olarak nerede avize varsa hepsini kaldırırdım.
Makam araçlarını tamamen kısıtlardım.
Enerji tüketimine çalışanları da ortak ederdim.
……………………
Gıda israfına gelince.
Gözü doymayan keyif olsun diyerek onlarca gıdayı seyredip daha sonra da çöpe atılmasını seyreden bir toplum halini aldık.
Bir lokma aşta, bir yudum su da kimlerin hakkı var düşünebiliyor muyuz?
Eğer bunları gerçekten düşünmüş olsaydık hiç böyle davranabilir miydik?
Cinayet bir varlığın canına kastetmekten ibaret değildir.
İsraf'ta bir cinayettir.
Peki öyleyse:
…………………..
Her şeyi tükettiğimiz zaman mı aklımız başımıza gelecek?