Helena Rubinstenin Büyük İsrail aşkı

Avustralya'ya geldiğinde Chaya'nın parasızdı ve çok az İngilizce biliyordu. Bulunduğu şehirde giydiği gösterişli kıyafetleri ve pürüzsüz teni ile kadınların dikkatini çekmeyi başaran Chaya, gösterilen ilgi üzerine kullandığı özel kozmetikleri bir çanta içinde satmaya başladı. Chaya kullandığı gizli hammaddeyi amcasından temin ediyordu. Amcası koyunların bol olduğu Coleraine isimli bir kasabada yaşıyordu ve Chaya'nın kullandığı gizli malzeme koyunların kırpılırken çıkardıkları ve kimyasal adı lanolin olan bir yağ idi. Chaya, amcası ile arasının açılması üzerine bir süre garsonluk yaptıktan sonra, kendine bir sermayedar buldu ve Melbourne'ün ünlü Collins Sokağı'nda ilk dükkânını açtı. Satışlar o kadar iyiydi ki hemen ardından Sydney'de bir dükkân daha açtı.

 

Artık kendini Helena Rubinstein, oluşturduğu Helena Rubinstein Vakfı ile sağlık ve tıp alanında maddi yardımlarda bulunurken, Amerika-İsrail Kültür Vakfı aracılığıyla da İsrailli öğrencilere burs sağladı.

Rubinstein olarak tanıtan Chaya'nın şirketi beş yıl içerisinde Londra'da da bir şube açacak büyüklüğe geldi. İşin ilginç tarafı 1908 yılında bankaların kadınlara bir kredi vermemesinden dolayı Rubinstein, bütün yatırımları kendi öz sermayesiyle karşılamak zorunda kalmasıydı. 

1908 yılında Helena kardeşi Ceska'yı Melbourne'deki işlerin başında bırakarak Londra'ya taşındı. Böylece dünyanın ilk uluslararası kozmetik şirketi kurulmuş oldu. Aynı yıl Londra'da Amerikalı gazeteci Edward William Titus ile evlenen, bu evlilikten Roy ve Horace adında iki oğlu olan Helena ailesiyle ilk önce 1912 yılında bir güzellik salonu açtığı Paris'e, daha sonra 1915'te ise maceralarla dolu hayatının son istasyonu olan New York'a taşındı. Aynı yıl ise New York'taki ilk dükkânını açtı. 1917 yılında kendi ürünlerinin seri üretimini ve toptan satışını yapmaya başlayan Helena Rubinstein büyük bir başarı elde etti.

İster başarılı bir öngörü, isterseniz de şansın yardımı deyin şirketini 1929'daki Büyük Buhran'ın hemen öncesinde Lehman Brothers'a 7,3 milyon dolara (bugünün parasıyla yaklaşık 90 milyon dolar) satan Rubinstein, Büyük Buhran sırasında yani iki yıl geçmeden, daha sonra milyarlarca dolar değere ulaşacak şirketini, 1 milyon dolara geri aldı.

 

Sanata düşkünlüğü ile de tanınan Helena Rubinstein Salvador Dali'ye portresini yaptırmasının yanı sıra Tel Aviv'de kurduğu çağdaş sanat pavyonu ve Avustralya'da oluşturduğu gezici sanat bursu ile sanatseverlerin gönlünde taht kurdu. 

 

1 Nisan 1965'te New York'ta ölen Helena Rubinstein'ın güzellik üzerine birçok sözü vardır. En ünlüsü ise "Çirkin kadın diye bir şey yoktur, sadece tembel kadın vardır" oldu.