Abdullah Gül'den beklediği desteği bulamayan Cemaat'in Cumhurbaşkanlığı adaylığı için Erdoğan'ın karşısına çıkarmayı düşündüğü Haşim Kılıç hükümete çok sert mesajlar verdi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'a hükümet adına ilk tepki Bekir Bozdağ'dan geldi.
Bekir Bozdağ, özetle şunları söyledi;
"Başkan, mahkemenin nezaketine yakışmayacak bir üslup içinde konuştu. Yaptığı konuşma siyasidir. Baştan sona siyasi polemiklerle doludur. Gündemdeki bütün konuları siyasi aktör gibi cevaplandırmıştır. Siyasi polemikleri AYM Başkanı değil siyasi partilerin temsilcileri yapmalıdır. Muhalefet partileri AYM yetkimizi gasp etti diye alınmaz umarım. Mahkemeler kararları ile konuşur. Mahkemenin veya başkanın kararlarını savunması kararlardaki zayıflığı ortadan kaldırmaz. Mahkeme kararları eleştirilemez kutsal metinler değildir.
AYM Başkanı, Anayasaya, kanuna, hukuka bağlı hareketle mükelleftir. Niyet okuma görev ve yetkisi yoktur. Niyet okuyor ve insanları itham ediyorsa objektif ve tarafsız hukuk ilkelerine göre karar verilip verilmediği sorgulanır. AYM Başkanı, konuşmasında AYM'nin yasamanın, yürütmenin yargının üzerinde olduğunu ifade ile "Biz vatandaşların sorunlarını çözmek için hazırız" mesajı vererek, çok güçlü bir alternatif bir iktidar olarak gösteriyor. AYM'nin veya başkanın yasama, yürütme ve yargı üzerinde vesayet organı gibi hareket etme hak ve yetkisi yoktur. Kılıç siyasi bir aktör gibi konuştu."
Cemil Çiçek: Üslup yargı makamına yakışan üslup değildi
Çiçek, açıklamasına, "Gömlek değiştirmek gibi ifadeler siyasi ifadelerdir. Yüksek mahkemenin kuruluş gününde kişisel kanaatiniz bu bile olsa konuşulacak ifadeler değil." şeklinde devam etti.
"Biz kutlama düşüncesiyle oraya gittik. Türkiye'de geçmişten beri bazı günler, toplumda aşırı derece merak ya da endişe günü olmuştur. Geçmişte 1 Mayıs'ta yaşanan üzücü olaylardan sonra -30'dan fazla vatandaşımız, orada hayatını kaybetti, işin içinde, perde arkasında ne vardı, halen tartışıyoruz- her zaman 1 Mayıs'ta ne olacak, ne gibi sıkıntılar çıkacak, 1 Mayıs endişe kaynağı olmuştu. Bugün de bir ölçüde devam ediyor mu etmiyor mu bu endişe, 1 Mayıs'ta göreceğiz. İnşallah sükunet hakim olur.
Emeğin bayramı olarak, barışçıl kutlamalara sahne olur, bu türlü endişeler de artık gerilerde kalmış olur. Bir başka aşırı derece merak ve ertesinde de çok yoğun tartışmalara konu olan başka günlerimiz oldu. Bunların başında, adli yılın açılışları, yüksek mahkemelerin kuruluş günleri, her defasında siyasetçiye yumruk çakmanın, siyasetçiye, siyasete ayar vermenin ve yüksek dozda siyasi mesajların verildiği bir gün olmaya başladı. Adeta orada siyaset suçlanır, her türlü eksik siyasette var, geri kalan her şey Türkiye'de düzgün.
Bugün, buna benzer bir konuşma dinlemiş oldum. Bundan dolayı da üzüntü duydum. Evvela üslup, bir yargı makamına yakışan bir üslup değildi. Kimse oraya haşlanmak için, tokat yemek için, azarlanmak için gitmedi. Hukuk nezakettir. Hukukçuların da çok nazik bir üslupla konuşması gerekirdi. Maalesef bunu bulamadığımızı ifade etmek isterim. Siyaset nezaket, hukuk zarafettir. Hele hele davet ettiğin misafirine karşı."