Eğitimci - Yazar Celalettin Tutkun'un röportaj konuğu: Yazar Aksel Tanrıverdi
Kısa süre önce beşinci eseri Mühürlü Kalpler’i kitapseverlerin beğenisini sunan Yazar Aksel Tanrıverdi ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.Yazıyı, konuşmaktan sonra en doğal iletişim aracı olarak gördüğünü ifade eden değerli yazarımızla yaptığımız söyleşimizi keyifle okuyacağınızı umuyorum.
“BANA GÖRE KİTAP VE İNSAN BİRBİRİNE ÇOK BENZER. İKİSİ DE EVRENSELDİR VE İKİSİ DE İÇİNDE BİR HAYAT BARINDIRIR.”
Aksel Hanım röportaj teklifimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Okurlarımızın sizi daha yakından tanıyabilmesi adına kendinizden bahseder misiniz? Aksel Tanrıverdi kimdir?
Öncelikle beni bu güzel söyleşiye davet ettiğiniz için onur duydum. Asıl ben teşekkür ederim. 1980 yılında İstanbul’da doğdum. Aslen Artvinliyim. 2002 yılında 19 Mayıs Üniversitesi Muhasebe Bölümünden mezun oldum. Evliyim ve İstanbul’da ikamet ediyorum. Üç kardeşiz. 2018 yılından beri aktif olarak kitap yazıyorum. Okumayı, gezmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seviyorum
Sizi yazmaya sevk eden nedir, ya da yazmasaydınız hayatınızda ne değişirdi?
İlkokuldan beri okumaya ve yazmaya meraklıydım. Özellikle kompozisyon derslerinde başarılı bir öğrenciydim. Çevremde gördüğüm beni etkileyen hayatları kaleme almak istedim. Bunu yazarken benim de özel ve bazı aileleri ilgilendiren bir hikâyem olduğu için kendimden yola çıkarak ilk kitabım Gülümse kaderine’yi otobiyografi olarak okuruma sundum. Eğer yazmasaydım kendimi ifade edemez ve benimle aynı kaderi paylaşan okurlarıma ulaşamazdım.
Yakın zamanda beşinci kitabınız “Mühürlü kalpler” yayınlandı. Son kitabınızı sormadan önce bu eserinizden önce kaleme aldığınız kitaplar hakkında bilgi verir misiniz? Neden yazıldılar, bir mesajları var mıydı?
Evet, bütün kitaplarımda verdiğim bir mesaj vardı.
“Gülümse kaderine” aslında çocuğu olamayan aileler için yazılmış pozitif bir kitaptır. Bu durumu yaşayan birçok aile maddi ve manevi olarak fedakârlıkta bulunurken özellikle gençliklerini ve hayat enerjilerini kaybederler. Bu kitabım hayatta başınıza ne gelirse gelsin yaşamaya ve kendinizi sevmeye devam edin mesajı veren bir kitaptır.
“Ayaz yürekler” kitabımın kahramanları tamamen hayatımda var olan, yalnızca isimlerini değiştirdiğim çilekeş köy kadınlarıdır. Kız çocuğu doğurduğu için hor görülen gelinleri, erkek çocuk için getirilen kumaları, para için yapılan berdelleri, çocuk gelinleri ve daha nice zor hayatları kaleme aldım. Seher karakteri ile bunca zorluğun üstesinden gelen kadınların zorluklarla nasıl mücadele ettiklerini sembolize ettim.
“Aşk-ı yekta” ilk polisiye kitabımdır. Severek yazdığım bir aşk hikâyesine vurulan bir bıçak darbesini anlatır. Avukat olan Aylin karakterinin sevdiği adamın katilini bulmak için karşısına çıkan tüm engellere ve engellemelere göğüs gererek hedefine ulaştığı bir romandır.
“Pembe çiçekli manolya” hayatta herkesin ikinci bir şansı hak ettiğini ve düştüğü yerden daha sağlam kalkılabileceğini çeşitli hayat örnekleri ile anlattığım, içerisinde Aşk-ı Yekta kitabımdan karakterlerinde olduğu bir seri romandır.
Öncelikle hayırlı uğurlu olsun, yeni bir kitap yeni bir heyecan içerisindesiniz, son eseriniz “Mühürlü kalpler” okura ne söylüyor?
Güzel temennileriniz için teşekkür ederim. Her yeni kitap yazar için yeni bir başlangıç ve yeni bir heyecandır. Son kitabım “Mühürlü kalpler” okura sevgiyi ve sabrı anlatırken hırsın insanları nerelere getirdiğini, kendi yükselişleri uğruna kaç hayatı feda ettiklerini anlatan, yan rollerin aslında başrol olduğu bir romandır.
Şu sözü çok duyuyoruz: ‘Hayatımı yazsam roman olur’. İnsanlar yaşadıklarını çok mu abartıyor, yoksa herkesin romanı yazılabilir mi? Bir romancı olarak ne dersiniz?
Benim ilk kitabım kendi hayatımı kısmen yazdığım gerçek bir yaşanmışlık hikâyesidir. Kitabımı okuyan birçok kişiden benim de hayatımı yazar mısın şeklinde geri dönüşler aldım. Evet, bence herkesin hayatında anlatabileceği bir hikâyesi ve onda kendini bulacak bir okur kitlesi vardır. Ancak otobiyografi yazmak yalnızca bilgi değil bunun yanında duygu işidir. Kimse kimsenin hayatını gerçek anlamda kaleme alamaz ama herkes kendi hayatını yazabilir.
Yazmak başlı başına cesaret ve özgüven isteyen bir meşguliyet midir, ya da şöyle sorayım herkes yazar olabilir mi?
Yazmak öncelikle bir gönül işidir. Gerçekten bu işi severek yaparsanız yazdıklarınız okura ulaşır. Çocukluğumdan beri yazı benim için her zaman en iyi iletişim aracı olmuştur. Bu yüzden yazarken zorlanmadım. Bir yazar yazmak istediği konuyu öncelikle hissetmeli, karaktere bürünmeli ve onu yaşamalıdır. Yazarken konudan kopmamak, dilde akıcılık, tekdüzelikten çıkarak sürekli gelişmiş halde devam etmek okurda memnuniyet teşkil eder ve bu sizin kaleminizi daha da kuvvetlendirir.
Türk ve Dünya Edebiyatında sizi etkilemiş yazarlar, eserler, akımlar oldu mu?
Beni etkileyen çok fazla eser ve tarzını beğendiğim hatta örnek aldığım yazar var. Birkaçını ele alacak olursak Türk yazarlardan; Ayşe Kulin, Sinan Akyüz, Reşat Nuri Güntekin, Zülfü Livaneli, Sabahattin Ali, İskender Pala. Yabancı yazarlardan; Dostoyevski, Jack London, Agada Cristian, Sarah Jio. Hem kalemlerini hem de verdikleri mesajları ve hikâyelerini sevdiğim yazarlardan bazılarıdır.
Kitap okuma alışkanlığının halen toplumumuzda yer edinemeyişini nasıl yorumluyorsunuz? Bu toplum ne zaman kitaplarla barışacak?
Kitap okuma alışkanlığımızın olmaması ve gitgide bu konudan uzaklaşılması aslında toplumsal bir yaradır. Ben bir yazar olarak kitabı sayfalarına dokunarak ve kâğıt kokusunu koklayarak okunmasını sever ve tavsiye ederim. Yine de gençlerden bu teknoloji çağında ümitliyim. Sosyal medya hesaplarından kitap paylaşımı yaparak örnek olanların sayısı da az değildir. Ama bu yeterli mi derseniz gün be gün okumaktan uzaklaşan nesil için asla yeterli değildir. Ailelerin bu konuda daha bilinçli olarak gençlere örnek olmaları gerekmektedir. Okumayan ve örnek alamayan bir nesilden farklı bir şey bekleyemezsiniz. Bizler bu konuda sonuna kadar yazarak destek olmalı ve umutla beklemeliyiz.
Yeni projeleriniz, geleceğe yönelik hedefleriniz var mı? Yakında kaleminizden neler okuyacağız?
Yeni projem henüz adını koymadığım taslak aşamasında olan 6. kitabım ile okur karşısına çıkmak. Gerek fuarlarda gerekse söyleşilerde onlarla bir araya gelmek ve yalnızca kitaplarım hakkında değil onların da hayalleri hakkında hasbihal edebilmek.
Şu aralar neler okuyorsunuz? Kimlerden istifade ediyorsunuz?
Şuan Yılmaz Gürbüz’ün “Mustafa Kemal’in Romanı” isimli 5 ciltlik eserini okuyorum. Dili çok akıcı, olayları yumuşak bir dille anlatımı, aralara kattığı kurgular, betimlemeler ve hiç bozmadan yazdığı Selanik şivesi okurken sizi bir anda o yıllara ve mekânlara götürüyor. Merak eden herkesin de okumasını tavsiye ederim.
Bir kültür insanı olarak kitap ve insan hakkında neler söylersiniz?
Diğer sorularınıza haksızlık olmasın ama bu sorunuzu çok sevdim. Bana göre kitap ve insan birbirine çok benzer. İkisi de evrenseldir ve ikisi de içinde bir hayat barındırır. Bir kitabı okurken herkes kendinden farklı bir şey bulur. İnsan da böyledir. Herkesin karşısındakine bakış açıcı farklıdır. Bazen kitaplar dahi insanlar gibi yanlış anlaşılır ve yanlış anlatılır. Her insanın olduğu gibi her kitabin da bir alıcısı vardır. Bazen bir insanı bir huyundan dolayı seversiniz. Bazen de bir kitabı bir paragrafından dolayı okursunuz. Örnekleri o kadar çoğalır ki, kısacası kitap ve insan birbirine aynadır.
Yazmak isteyen gençlerimiz, okurlarımız var, nereden başlamalılar? Onlara neler söylersiniz?
Gerek çevremde gerekse sosyal medya hesabımdan bana ulaşan birçok okurum kendilerinin de deneme yazılarının olduğunu ama bunları hayata geçirmeye cesaret edemediklerini paylaştılar. Sizlerin aracılığı ile o gençlere şunu söyleyebilirim; öncelikle yazmaktan korkmayın. Yazılmış yastık altında bekleyen eserlerinizi mutlaka hayata geçirin. Yazının konuşmaktan sonra en doğal iletişim aracı olduğunu unutmayın. Yazarken ve toplumsal mesaj verirken birilerini kırıp dökmek için değil, gerçekten kendinize ve başkalarına iyi gelebilmek için yazın. Herkes yazmaya hayatını yazarak başlamak zorunda değildir. Yazdıkça ne kadar hafiflediğinizi ve güzelleşen dünyanızı fark edeceksiniz. Kalem her zaman insanı ehlileştirir ve yazdığınız karakterlere bürünürsünüz.
Bu güzel röportajınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum Aksel Tanrıverdi yi busayede daha yakından tanımış olduk Son yazdığı Mühürlü Kalpler adlı eseri büyük bir zevkle okuyorum Yazarımız kutluyorum