HAFTANIN RÖPORTAJI: EĞİTİM DANIŞMANI YAZAR FİLİZ VAROL

RÖPORTAJ Haber Girişi : 05 Şubat 2021 21:21
HAFTANIN RÖPORTAJI: EĞİTİM DANIŞMANI YAZAR FİLİZ VAROL
Kendim yazar olmadığım için sadece yazmayı seven bir birey olarak; yazar olmak isteyene de, gence de yaşlıya tek bir şey söyleyebilirim; “Hayatı okuyabilmeyi başarmalıyız, sadece bu amaç için bu gezegendeyiz.

SAMSUNLU GENÇ YAZAR FİLİZ VAROL İLE EDEBİYATI, KİTABI VE EĞİTİMİ KONUŞTUK. GELECEĞE DAİR HEDEFLERİNİ SORDUK. “SESSİZLİĞİMDEKİ ÇIĞLIK” KİMLERE SESLENİYOR YAZARINDAN ÖĞRENDİK.

KEYİFLİ SOHBETİMİZ SİZLERLE.

 

 

FİLİZ VAROL:

 

“YAZMAYI ÇOK SEVEN VE BUNUN SÜREKLİLİĞİ İÇİN KENDİNİ GELİŞTİRMEYE ÇALIŞAN BİRİ OLARAK KALACAĞIM.”

 

Filiz VAROL kimdir kısaca kendinizi tanıtır mısınız?

 

“FİLİZ VAROL; 30 yıl önce bu gezegene gönderilmiş ve herkes gibi kendini tanımaya çalışan; bu zaman içinde de yaşam koşullarının gerektirdiklerini yerine getiren, çoğu zaman; olmasını istedikleriyle olması gerekenlerin arasında bocalayan, herkesin içinde herkes gibi yaşayan (şiirden alıntı) biri. 23 Şubat 1990 yılında Samsun’da doğdum. İlköğretimimi Sakarya İ.Ö.Okulunda tamamladım. Liseyi Tülay Başaran Anadolu Lisesinde okudum. 2008 yılında yine Samsun’ da 19 Mayıs Üniversitesi’nde Fizik bölümüne başladım. Bir süre sonra bölümümden ayrılıp 19 Mayıs Üniversitesi’nde Fransızca Öğretmenliğinde okumaya başladım. İki yıl önce mezun oldum. Şuan hem eğitim danışmanlığı hem de İngilizce ve Fransızca öğretmenliği yapmaktayım. Kendime ait bir merkezim var ve elimden geldiğince hayata katkı sağlamaya çalışıyorum.

 

Yazı serüveniniz hakkında bize neler söyleyebilirsiniz?

 

Küçük yaşlardan beri, aşırı denilebilecek kadar okumayı seviyorum. Sanırım bu en büyük etken oldu. Aslında yazmak; insana ait bir yetenek tıpkı çok güzel resim yapabilmek ya da çok güzel şarkı söyleyebilmek gibi.  Bu yüzden -bunun çok okumakla ilgisi olmadığını düşünen herkese de saygı duyuyorum ama - çok okumak insanın perspektifini genişlettiği için yazarken de yaratıcılığa katkısı oldukça fazla diye düşünüyorum.

 

Sizi yazmaya sevk eden nedir, ya da yazmasaydınız hayatınızda ne değişirdi?

 

Yazamasaydım eksik olurdum. Yazmasaydım şuan beni tanıyan ve iletişim kurmaya çalışan yüzlerce insanın varlığından mutluluk duyuyor olmazdım.

 

İlk kitabınız olan “Sessizliğimdeki Çığlık” başlığı altında insanlara vermek istediğiniz mesaj nedir?

 

Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi biri bu kitabı eline aldığında “Aslında yalnız değilmişim. Beni de anlayan biri varmış.” diyebiliyorsa veya demiş ise bu benim için her şeye değer.”

 

Peki, bu yolculukta ne zaman “Ben artık yazarım.” diyebildiniz?

 

Eline kalemi alan herkes “yazar” sıfatını taşımamalı diye düşünüyorum. Önümde çok uzun ve zorlu bir yol var ve bunu gerçekten hissediyorum.” Sabahattin Ali, Dostoyevski ya Stefan Zweig’ın kitaplarının yanına, kitaplığın herhangi bir rafında benim kitabımın denk gelmesi bile çok büyük bir sorumluluk. Yazmayı çok seven ve bunun sürekliliği için kendini geliştirmeye çalışan biri olarak kalacağım.

 

Kitabınızı ne kadar sürede yazdınız?

 

Kitabın taslağını hazırlamam 5 ayımı aldı. Yayın evinden çıkması 2 ay kadar sürdü. Ancak toplamda 7 ay gibi gözüken bu süre; ruhumun bu gezegendeki 25 yıllık bir gözleminin küçük bir yansımasıydı.

 

“Sessizliğimdeki çığlık” isimli deneme türündeki eserinizi genç yaşta henüz üniversite öğrencisi iken kaleme aldınız. Kitap ismiyle bile çok anlam çağrıştırıyor. Nedir “Sessizliğimdeki çığlık’ın vermek istediği mesaj?

 

Eğer gezegene, ruhunuzu tanımaya, geldiğiniz, bulunduğunuz ya da gideceğiniz yere karşı bir merak içindeyseniz ya da sadece keyifli bir zaman geçirmek derdindeyseniz, bir arkadaşınızla karşılıklı konuştuğunuz bir ortamdaymış hissini yaşamak istiyorsanız kitabımı okuyabilirsiniz.

 

Eserlerinizi yazdığınız yer sizin için önemli mi?

 

Bu bana çok sorulan bir soru. Bazen uyumak üzere iken, bazen arkadaşlarla alışverişte iken, bazen araba kullanırken aklıma bir cümle gelebiliyor ve o cümle ile birlikte gerisi geliyor. Yani her an her yerde bir şey yazma dürtüsüne sebep olabiliyor.”

 

Yazmak yetenek işi midir? Öğrenilebilir mi?

 

Bu bir insanın sesinin güzel olması ya da çok güzel resim yapabilmesi gibi bir dışa vurma durumu bana göre. Ben kendi adıma konuşurken kendimi çok net ifade edemediğimi ama yazarken daha özgür ve konforlu hissettiğimi söyleyebilirim.

 

Edebiyatımızın dünü, bu günü ve yarını hakkında kişisel görüşlerinizi alabilir miyiz?

 

“Edebiyat” sözcüğü oldukça geniş bir yelpazeyi içine alıyor. Ancak biz burada Türk Edebiyatı’ndan bahsedecek olursak; diyebilirim ki dünü adına oldukça şanslıyız. Edebiyatımız; defalarca okusam da doyamadığım isimlerle dolu bir düne sahipken, popülarizm’in gölgesi altında, okuyucuya hiçbir katkı sağlamayan, çabuk tükenen ve zaman kaybı eserlerle dolu bir bugüne sahip ne yazık ki…

 

Türk Edebiyatı ve Dünya Edebiyatı eserlerinden en çok beğendiğiniz karakter kimdir?

 

“Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf”  adlı romanında Müzeyyen’i kaybeden Yusuf’un acısını kaburgalarımda hissetmiştim.

Ancak tek bir cevap hakkım olsaydı; kesinlikle Dostoyevski’nin ‘Suç ve ceza’ isimli muhteşem eserindeki ‘Raskolnikov’u söylerdim. Yolda karşılaşsak tanırmışım gibime geliyor. J

 

Şuan ki çalışmalarınız nelerdir?

 

Bir süredir Güncel Sanat ve Edebice dergilerinde yazıyorum. İkinci kitabım için çalışmalara başladığımı söyleyebilirim. Ama ne zaman nokta koyacağımı kestiremediğim için ne zaman çıkacağına dair yorum yapamıyorum.

 

Günümüzde gençlerinin sosyal medyada çok zaman geçirmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Neticede orada da bir okuma durumu var. Bir eğitimci olarak görüşleriniz nedir?

 

Tüm eğitimcilerden, hatta eğitim ile ilgilenmeyenlerden de bir yıla yakın zamandır duyduğunuz gibi virüs salgını nedeniyle en büyük kötülük çocuklarımıza, yani gelecekteki öğretmenlerimize, doktorlarımıza, avukatlarımıza… oldu.

 

Burada en büyük sorumluluk çocuğa ait gibi gözükse de aslında veliye ait. Bu cümle kesinlikle demek değil ki derslerini siz yapın, ödevlerini siz takip edin. Çok konuşarak ya da yirmi dört saat boyunca yan yana durarak iletişim kurmuş olmuyoruz. Gerçek bir "nasılsın" sorusu çocuğu motive edebilir. Gerçekten çocukların nasıl olduğunu; akıllarında ve kalplerinde olan biteni biliyor muyuz? Çocuk söyleneni değil maalesef gördüğünü kaydediyor hafızasına. Elimizde sigarayla sigara sağlığa zararlıdır diye konuşmamız anlamsız olur. Hiçbir kitabı, gazeteyi elimize almadan kitap oku demek anlamsız olur. Bu örnekler çoğaltılabilir. Çocuklar uzaktan eğitimle zaten bulundukları seviyeyi bile koruyamamışken evde kendi kendilerine ders çalışmamaları büyük bir kayıp olur.

 

Mutlaka çocuğumuzu tanıyabilmeli, hayallerinden, gelecek kaygılarından haberdar olmalıyız. Bir çocuk neden ödev yapmaz? Bunun onlarca sebebi olabilir ama ebeveyn olarak kendi çocuğumuzun sebebini kendimiz keşfedebilmeliyiz. Lütfen çocuklarınızın gözlerine bakın. Yapmasını istediklerinizi önce siz yapmaya çalışın. Çocuklarımız geleceğimiz cümlesi o kadar üzerine düşünülesi ki. Ne yazık ki yedirmek, giydirmek, barındırmak ve çeşitli kurslara göndermek görevimizin bittiği anlamına gelmiyor. Sosyal medyada ne okuduğuyla ilgili olarak ya da interneti nimet olarak mı yoksa vakit kaybı olarak mı kullandığına göre de değişiklik gösterdiğini düşünüyorum. O yüzden bir genelleme yapmayı doğru bulmuyorum.

 

Şu sözü çok duyuyoruz ‘hayatımı yazsam roman olur’.  İnsanlar yaşadıklarını çok mu abartıyor, yoksa herkesin romanı yazılabilir mi?

 

Ben evreni ya da yaratılışı holografik olarak yani bütün olarak algılamamız gerektiği tarafındayım. Çünkü her yaşam, her oluş, her eylem bir şekilde birbirine bağlı ve benim şimdi düşündüğüm bir fikrin ucundan Afrika’daki de Amerika’daki de bir şekilde tutuyor ve frekans olarak bu birbirine bağlı olma zinciri her an yenileniyor. Hani bazen deriz ya; bunu bende düşünmüştüm ama söyleyen o oldu diye. İşte tam olarak bundan bahsediyorum. Toparlayıp soruya daha kısa cevap vermek gerekirse; her yaratılmışın belli bir görevi ve muhteşem bir değeri var. O yüzden doğru ifade edildikten sonra tabi ki herkesin hayatı roman olabilir.

 

Son olarak yazar olmak isteyenlere, özellikle gençlere önerileriniz olacak mıdır?

 

Kendim yazar olmadığım için sadece yazmayı seven bir birey olarak; yazar olmak isteyene de, gence de yaşlıya tek bir şey söyleyebilirim; “Hayatı okuyabilmeyi başarmalıyız, sadece bu amaç için bu gezegendeyiz. Bu yüzden kitaplarla başlayarak evrene doğru esrarengiz okuma yolculuğuna adımımızı atmak için daha fazla vakit kaybetmemeliyiz.”

 

Size ve tüm okuyucularımıza teşekkür ediyorum…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.