HAFTANIN RÖPORTAJ KONUĞU: ŞAİR-YAZAR SEMRA İPLİKÇİ

RÖPORTAJ Haber Girişi : 03 Temmuz 2021 21:29
HAFTANIN RÖPORTAJ KONUĞU: ŞAİR-YAZAR SEMRA İPLİKÇİ
Değerli dostlar bu haftaki röportaj konuğum Eğitimci, Şair, Yazar, Güftekâr ve Sunucu Semra İPLİKÇİ. Kendisi ile yaşamını, eserlerini, yazmayı, hayata neler bıraktığımızı konuştuk. Bu dolu dolu sohbeti keyifle okuyacağınızı umut ediyorum.

“HAYAT BİR SAHNE VE BİZLER BİRER OYUNCUYUZ ASLINDA. HER BİREY, ROLÜNÜN HAKKINI VERİP, PERDE KAPANDIĞINDA ALKIŞ ALIYORSA NE MUTLU. BURADA KASTETTİĞİM ALKIŞ, DÜNYADA GÜZEL İŞLER YAPARAK, NELER BİRİKTİRDİĞİMİZ VE SONRASINDA GERİDE BIRAKTIKLARIMIZDIR.”

Değerli dostlar bu haftaki röportaj konuğum Eğitimci, Şair, Yazar, Güftekâr ve Sunucu Semra İPLİKÇİ. Kendisi ile yaşamını, eserlerini, yazmayı, hayata neler bıraktığımızı konuştuk. Bu dolu dolu sohbeti keyifle okuyacağınızı umut ediyorum.


Celalettin TUTKUN: Semra Hanım röportaj davetimi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Okurlarımızın sizi daha yakından tanıması için soruyorum, Semra İPLİKÇİ kimdir?


Semra İPLİKÇİ . Öncelikle, bu nazik davetiniz ve bana kendimi tanıtma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim efendim.


Eğitimci, Şair, Yazar, Güftekâr ve Sunucu Semra İPLİKÇİ aslen Malatyalıdır. Trafik Polisi olan babamın görevi nedeni ile Siirt'te dünyaya geldim, Türkiye’nin çeşitli illerinde bulundum.  


Edebiyata ilgim ortaokul yıllarında başladı. Ankara Etlik Ortaokulu Kültür ve Edebiyat Kolu tarafından hazırlanan, aylık ‘Sesimiz’ dergisinde şiir ve yazılarım yer aldı. Eğitimimi Ankara’da tamamladım. Etlik Lisesi Fen bölümünü bitirdim. Anarşi nedeniyle üniversite (Gazi Üniversitesi Fen bölümü) tahsilime devam edemedim. Bu arada iki yıllık sanat okulunu bitirdim. 

Semra İPLİKÇİ bu güne kadar neler yaptı?


On yedi yaşında, çocuk gelin olarak hayata atıldım. Hiçbir zaman ideallerimden, hayallerimden vazgeçmedin. 


Millî Eğitim Bakanlığı’nın açmış olduğu Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü bünyesinde giyim branşı dalında yapılan sınavı kazanarak, öğretmenlik yapmaya hak kazandım. Samsun ilinin Lâdik ilçesinde 1990- 2000 yılları arasında, giyim öğretmeni olarak görev aldım.


1995 senesinde 1, 2 ve 3. sınıf fark derslerini vererek Amasya Meslek Lisesini de bitirdim. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi Yönetim ve Organizasyon bölümünü kazandım ve okuyarak lisans eğitimimi tamamladım ve üniversite hayalimi de gerçekleştirmiş oldum. Diksiyon ve bilgisayar kurslarına da devam ederek sertifikalar aldım. Bazı kurumlarda Halkla İlişkiler Müdürlüğü yaptım. 


2002 yılında, Başkent TV’de bir süre sunuculuk ve TRT’de yayınlanmakta olan ‘Bizim Evin Halleri’ dizisinde bölüm oyunculuğu da yaptım. TRT’nin çeşitli aktivitelerinde, projelerinde yer aldım. TRT’nin ‘Karınca Kararınca’ adlı programına, TRT Türk’e, Kanal B’ye, Dost TV’ye ve çeşitli TV kanallarına şair - yazar olarak konuk edildim.


Çeşitli okullarda eğitim, sigaranın zararları ile alâkalı konferanslar ve şiir dinletileri verdim. Türkiye’nin çeşitli illerinde düzenlenen festivallerde şiir şölenlerine katılarak katılım belgeleri aldım. Üniversitelerden, tez konusu olmam ve konferanslar vermem için teklifler geldi. Hayatı bir okul olarak görüyorum. Kitabımı okuyabilenler kadar, okumak isteyip de okuyamayanlara da ulaşabilmeyi gerçekleştirmek adına, kendi şiirlerimi, kendi yorumumla Emek Müzik Yapım’da seslendirerek bu arzumu da gerçekleştirmiş oldum. 2003’te ‘Yıldızlara Doğru’ adlı şiir kasetim çıktı.


‘Yıldızları Arıyorum’ adlı kitabım Mayıs 2002’de Ocak Yayınları tarafından basıldı. Redaktörlüğünü yaptığım 10 adet çocuk klâsikleri kitabı (Polyanna, Robinson Crusoe, Güliver’in Gezileri, Peter Pan, Tom Sawyer, Kip Kardeşler, Arabayla Dünya Turu, Balina Avcıları, Don Kişot, İki Yıl Okul Tatili) 2003 yılında yayımlandı. Polyanna’ya İnat Semranna adlı kitabım Ekim 2004’te Akasya Yayınları tarafından basıldı ve İngilizce çevirisi tamamlandı. 2006’da Sayın Hüseyin YURDABAK’ın (-Her Mevsim İçimden Gelip Geçersin- gibi bestelenmiş eserleri de bulunuyor) hazırladığı Türk Edebiyatında Günümüz Kadın Şairleri kitabında, Atatürk Şiirleri Antolojisi kitabında, Dünden Bugüne Malatyalı Şairler, Samsun Şiir Seçkisi antoloji kitaplarında şiirlerim yayımlandı. Ayrıca 2006’da İstanbul’da yayımlanan Nezihe Tuna’nın Canım Annem, Bakü'de yayımlanan antoloji kitabında da şiirlerim yer aldı. İLESAM’ın hazırladığı ansiklopedide ve ayrıca, Türk Edebiyatçıları ve Kültür Adamları adı altında değerli edebiyatçı - yazar İhsan IŞIK’ın hazırlamış olduğu 10 ciltlik ansiklopedinin beşinci cildinde yer aldım.


Çeşitli gazetelerde, öğretim kurumlarına ait eğitim, kültür ve sanat  dergilerinde, sanat haberlerim yayımlandı.


Hayatı ve paylaşmayı seviyorum. Yazmaya, ömrüm oldukça devam etmeyi düşünüyorum. Çalışmalarıma İLESAM (Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği) üyesi olarak aktif bir şekilde devam etmekteyim. 


ŞU ANA KADAR YAYIMLANMIŞ ESERLERİM:

Deneme, anlatı;

Polyanna'ya İnat Semranna, 

Polyanna' dan Semranna'ya (Semranna Mutluluk Yolunda),


ŞİİR KİTAPLARIM:

Yıldızları Arıyorum, Ürperiş, Ürperti, Sİ 


ÇOCUK HİKAYELERİM: 


Merak Ediyorum serisi, Deniz Kızı ve Siyah İnci (İçerisinde ayrı ayrı 12 hikâye var), Besmele Teyze, Ahiret Ağacı ile Dünya Ağacı, Küçük Çoban Büyük Yürek, Küçük Müfettiş (Resimlerini de kendim çizdim).


Ayrıca, TRT Sanatçılarından udi bestekâr Sayın Naim İlgün Soysev, Sayın Suat Yıldırım ve Sayın Tuncay Yalın tarafından bestelenmiş güftelerim bulunmaktadır.


Şu anda ise, hazırlamakta olduğum şiir kitabımın, çocuk hikâyelerimin, romanımın ve güftelerimin çalışmaları devam etmektedir.


Semra İPLİKÇİ neden yazmaya gerek duydu?


Allah'ın ilk emri " Oku" diye başlar. Yüce Yaradan her zerreye büyük büyük puntolarla yazmış. Bizlere düşen, satır aralarına da dikkat edip, öncelikle kâinatın kitabını okumaktır. Bunları yaparak, kendi içimde içsel bir yolculuk yaptım, özüme inerek kendimi tanımaya ve tanımlamaya başladım. İlk keşfim "Dik Oturmak, Görmek ve Bakmak" adlı okuma parçalarıyla ilkokul üçüncü sınıfta başladı. Dik durmayı ve bakarken görmeyi öğrendim. Ortaokula gelince, edebiyat kulübü olarak, Sesimiz Dergisini çıkartmaya başladık. Orada şiirlerim, makalelerim yayımlandı.   Bunun ardından empati yapma yeteneğim daha da arttı. İnsanların yerine kendimi koyup onları anlamaya çalıştım. Kendi yaşadıklarımla, herkesin yaşadıklarının sadece şekil değiştirmiş olarak aynı olduğunun kanaatine vardım. Çünkü Yüce Yaradan herkesin kaldıracağı kadar yük verir. Herkesin sınavı farklı farklıdır. Fakat sınav salonu aynıdır. O da ahiretin tarlası olan dünyadır. Bendeniz de bu dünya salonunda üzerime düşeni yapmaya gayret gösterdim. Bana bu zorlu yolculukta kalemim eşlik etti. Acılarımı, hüzünlerimi, sevinçlerimi kalemim ve kâğıdım ile paylaştım. Çok kayıplarım olmuştu. Annem ve babam çok ağır hastaydı. Ablamların trafik kazası… Eniştemi, değerli büyüğümüzü, biricik yeğenimi bu kazada kaybedişim... Acısıyla geride kalan ablama ve hasta olan anneme babama benim bakmakta olduğum çok zorlu bir süreç başlamıştı. Daha sonra onları da kaybettim. Fransa'da Doktor olan kardeşimin de bir tren kazasına kurban gitmesi bendenizi derinden etkiledi. Ardından dayılarım, teyzelerim, amcam birer birer ahirete intikal ettiler.


Kısacası sırtımı sıvazlayacak bir dost eli kalmamıştı. Ben de bunu kalemimle paylaşma yoluna gittim. İlacı değil kalemi tercih ettim. Fransız yazar Jean Paul Sartre'ın da dediği gibi, "Hayat tercihlerden ibarettir." 

Bu süreçte yazmaya devam ettim. Yazdıklarım bir yayın evi tarafından basılmaya lâyık görüldü ve kitap haline dönüştü. Polyanna'ya İnat Semranna kitabım böylece okuyucusu ile buluştu çok şükür. Bu, hayatı acısıyla tatlısıyla paylaşmaktı. Buna tecrübe de eklenince yol gösterici de olabiliyor. Hâl böyle olunca, yaşadıklarınızı aktarmak, ihtiyaç haline gelebiliyor. Paylaşılmayan bilgi ve tecrübe insana yüktür. Öğretirken siz de öğreniyorsunuz böylece.


Yazmak nasıl bir duygu?


Yazı yazmak benim için bir aşk.

Yazılarımı yazarken, kalemim her defasında bir orkestra şefi gibi kâinat konçertosuna eşlik eder gibi bana eşlik etti. Bazen tuvaldeki fırça olup, doğanın renklerine dokundu âdeta. Yeri geldi sevgi yağmuru olup yıkadı ruhumuzu, yeri geldi güneş olup ısıttı içimizi. Bazen tatlı bir esinti, bazen de sırttaki dost eli. Bu kalemin dost eli bana da dokundu… Yıllarca bana yarenlik edip, kâğıdıma bir şeyler fısıldadı. Bendeniz de o fısıltılara kulak verdim. Birlikte bazen nağme olduk, bazen iç ses. Bu iç sesimi sizlerle paylaşmaya karar verdim. Yıllarca süren çalışmalarımız can bulsun diye.

Böyle anlarda âşık oluyorum hep bana güzel şeyler yazdıran kalemime...


Neler okuyorsunuz?


Sayın Sabri Tandoğan'ın 14 ciltlik GÖNÜL SOHBETLERİ kitabını okuyorum. Tabiî ki takip ettiğim yazarlarımız da var.


Yazmak için özel bir mekâna ortama veya birçok yazar gibi ilhama ihtiyaç duyuyor musunuz?


Yüce Yaradan için zaman ve mekân olmadığından, bizim için her mekân ve her ortam ilham kaynağı olabiliyor. Yeter ki, samimi kalp ile niyet edelim. İlham denilen şey, Allah ile aranızdaki perdenin kalkıp, Yaradanın direk olarak kalbinize fısıldamasıdır. Rabbimdedir kelâm, dil ne söyleye. O nedenle her ortam bendeniz için ilham kaynağı olabiliyor şükürler olsun.


Polyanna'ya İnat Semranna kitabınızı okudum. Bana farklı bir keyif verdi. Kitabınızdan bahseder misiniz? Mesajı nedir? 


Öncelikle belirtmek isterim ki, yazılarımı yazarken, herkesin anlayacağı şekilde sade dil kullanmayı tercih ediyorum. Akıcı olup, merak uyandırmaya, sürükleyici olmasına dikkat ediyorum. Sizin de okurken keyif almanızdaki nedenlerden biri bu olmalı sanırım efendim. Bu kitabım bazı liselerde, "Okumayı Sevdirme Projesi" olarak da okutuldu.  Polyanna'ya İnat Semranna kitabımı daha da geliştirerek, Polyanna'dan Semranna'ya adı altında ikinci baskı olarak çıkardım. Her iki kitabımın da ana fikri şöyledir: Her insanın acı tatlı, hüzünlü hikâyeleri vardır; bendenizin yaptığı, olayları dramatize etmeden, kabullenerek çözüm yoluna gidip, insanın içinde var olan mutlu insanı dışarı çıkartma çabasıdır. Her ne yaşanırsa yaşansın, yaşananlardan ders çıkararak olaylara psikolojik olarak olumlu yönden yaklaşıp, olayları duygusal havada birleştirerek, tatlı bir esinti olarak, insan hayatına dokunuşlar yapıyor ve umut ışığı olmaya gayret gösteriyorum.

Küçük Müfettiş gibi, çocuk kitapları dünyasına da eserler verdiniz. Çocuk kitabı yazmak farklı bir ruh dünyası gerektiriyor değil mi?


Küçük Müfettiş son çıkan çocuk kitabım. Ondan önce Merak Ediyorum serisi, içerisinde on iki hikâye bulunan Deniz Kızı ve Siyah İnci başlıklı kitabım basılmıştı. Bu kitabımın içerisinde bulunan Deniz Kızı ve Siyah İnci adlı hikâyem, Azerî diline çevrilerek yayımlandı. Besmele Teyze, Ahiret Ağacı ile Dünya Ağacı, Küçük Çoban Büyük Yürek adlı çocuk kitaplarını da çıkardım. Bir yayın evine klasik on çocuk kitabının (Robinson Crusoe, Güliver’in Gezileri, Peter Pan, Tom Sawyer, Kip Kardeşler, Arabayla Dünya Turu, Balina Avcıları, Don Kişot, İki Yıl Okul Tatili) redaktörlüğünü de yaptım. Bu benim ufkumu daha da açtı. 


 Çocuk kitapları yazmak bendeniz için büyük bir keyif. Bunda içimdeki çocuğun heyecanları, hayalleri de çok belirleyici oldu. Onların minicik kalplerine dokunabilmek, yüzlerini güldürebilmek aldığım, paha biçilmez en büyük armağan. Siz çocuklara ne veriyorsanız, koşulsuz olarak, onun size geri döndüğünü, anında görebiliyorsunuz. Bu da sonsuz bir mutluluk sizin bizler için. Kültürümüzü unutturmamak, bizlerin en asli görevi olmalıdır. Bu en büyük mirastır. Bendeniz de bunu yapmaya özen gösteriyorum efendim.  

Eğitimcilik, şairlik, şarkı sözü yazarlığı ve spikerlik gibi yönleriniz, yetenekleriniz var. Bu konulardan da bahseder misiniz? 


Eğitimciliğe Giyim öğretmeni olarak başladım. O zamanlar kumaşları birleştirerek, bedenleri giydiriyordum. Şimdi ise değişen bir şey yok aslında. Kalemimle, harfleri teyel teyel kelimelerle birleştirip ruhları giydirmeye gayret gösteriyorum. En büyük eğitmen hayat. Bizler de onun birer parçası olarak, buluşma noktalarımızı belirleyip, birbirimize ayna oluyoruz aslında.


Şunu söylemek isterim ki; bu ve buna benzer hasletler doğuştan size veriliyor. Siz bunun farkına vardığınızda da bunu geliştiriyor ve her daim üzerine bir şeyler koyarak ilerliyorsunuz. Bazen de bu yeteneklerinizi karşınızdaki insanlar keşfediyor. Duruşunuz, hâl ve hareketleriniz, diksiyonunuz belirleyici bir unsur olabiliyor. Spikerlik konusuna bendenizi yönlendiren İLESAMA'a, İLESAM Başkanımız Sayın Mehmet Nuri Hocamıza, merhum Sayın Hüseyin Yurdabak Hocama, değerli TRT sanatçımız Kadri Şarman beyefendiye, bendenize her daim kapılarını açan TRT kurumuna, beni ağırlayan, konuk alan birçok televizyon kanalına ve bendenizi destekleyen tüm gönül dostlarıma sonsuz teşekkürler ediyorum efendim. 


Bir dönem, TRT’de yayınlanan " Bizim Evin Halleri" dizisinde de birkaç bölümde rol almam hayata bakış açımı daha da değiştirdi. Çünkü hayat bir sahne ve bizler birer oyuncuyuz aslında. Her birey, rolünün hakkını verip, perde kapandığında alkış alıyorsa ne mutlu. Burada kastettiğim alkış, dünyada güzel işler yaparak, neler biriktirdiğimiz ve geride bıraktıklarımızdır. 


Yaşam nağme nağme, ahenk dolu bir akış içerisinde. Gördüğümüz her nesne, bazen bütün görkemiyle akan, içimizi ferahlatan bir şelâle, bir kelebek, bir çiçek ve buna benzer arştan ferş’e kadar her şey bizlere o kadar güzel şeyler fısıldıyor ki... Bunlar benim, hep ilham kaynağım oldu ve bana hissettirdiklerini kaleme aldım. Bu nağme dolu sözler, değerli bestekârlarımızın da dikkatini çekmiş olacak ki kendilerinden, güftelerimin beste yapılması yönünde teklifler aldım. Güftelerim diyorum çünkü her şiir beste olmuyor. Onun da kuralları var. Burada bendenizi keşfeden, besteleriyle güftelerimi taçlandıran TRT’mizin duayen usta sanatçılarından, bestekârlarından Sayın Naim İlgün SOYSEV, Sayın Suat YILDIRIM ve Sayın Tuncay YALIN hocalarıma ve tüm bestekârlarımıza, sanatçılarımıza sonsuz teşekkürler ediyorum. Şu ana kadar, Sayın İlgün SOYSEV hocamızdan yedi, Sayın Suat YILDIRIM hocamızdan kırk dört, Sayın Tuncay YALIN hocamızdan da iki adet bestelenmiş ortak eserlerimiz var. Bu güfte ve beste çalışmalarımız devam etmektedir.


Bir kültür insanı olarak kitap ve insan hakkında neler söylersiniz?


Kitap ve insan bir bütündür aslında. Kitap demek, hayat demek, yaşanmışlık demektir. Bir kitap sadece kâğıttan, sayfadan, kitap kapağından yazıdan ibaret değildir. Kitap okumayı bir yaşam biçimi olarak görmek gerekir.


İnsanların aynasıdır kitaplar. İnsanı en iyi kitaplardan tanırız. İnsanı insana ve kendisine en iyi kitap yakınlaştırır. Kitapla baş başa kalan, kitapla kendini tanıyan insan, yalnızlığı, korkuyu aşar. Kültürümüzle yaşamayı birlikte öğrenmektir.


Okuyucuyu anlamak kitap okuyan insanı kazanmaktır. Özellikle kendimizle ilişkilendirip bir bağ kurduğumuzda o kitabın değeri kişi için daha da artmaktadır. Yazarken ne anlatmak istediğimi, okurun değer yargılarını ve duygularını da ön plâna alarak yazmaya çalışıyorum.


Kitabın insan hayatındaki yerini göz önüne alacak olursak, yazarken içimizdeki birikimleri, tecrübeleri aktarıyoruz. Yazmak ve okuyucu ile buluşma adına verdiğim uğraş, insanlara ulaştığı zaman yazdığım kitap, insan hayatında değerli bir yapıtaşına dönüşüyor. Bir yazarın ektikleri yazıları, hasadı ise okuyucusu ile buluşmasıdır. İnsan hayatına hem eğitim hem gelişim hem de yaşam tecrübesi olarak, kısa sürede birçok katkıda bulunuyor. Sadece zaman ayırıp, bunu görmenin gerekli olduğunu anladığımızda karşıdaki insanla empati kurmamız daha da kolaylaşıyor. Kitabın en güzel evrensel dil olduğu bilinci ile hareket ediyor, bütün insanlığı kucaklamayı hedefliyorum. Çünkü hangi coğrafyadan olunursa olunsun, kitap en güzel iletişim aracıdır. Önemini sonsuza kadar koruyacaktır ve kendini bütün zaman dilimlerinde hissettirecektir.


Geleceğe yönelik, plan ve projeleriniz nelerdir?


Yaşam bizlere verilmiş en büyük armağan. Bendeniz de varoluş sebebimizi unutmadan, hizmet anlayışı içerisinde vatanım, milletim ve insanlık adına, elimden gelen bütün gayreti göstereceğim. Her daim bir öğrenci bilinci ile hareket ettim ve öğrenmeye de ömrüm oldukça devam edeceğim. Öğrenmenin sonu yok çünkü. Sayın Ali Fuat Başgil'in " Üşenme, erteleme, vazgeçme" sözü yaşam felsefem olmuştur her daim. Yazmaya ve hayatı paylaşmaya devam diyorum. Ömrüm oldukça da devam edeceğim İnş'Allah. 

 

Son olarak, gençlere, kitapseverlere, dostlarınıza söylemek istedikleriniz nelerdir?


Çok okumayı tavsiye ediyorum tabiî ki. Biliyorsunuz, bilgi olmadan fikir olmuyor. Kelimeleri araştırıp, özüne indiğimizde, çözümler başladığını göreceğiz. İngiliz filozof, bilim insanı ve yazar Francis Bacon, “Yalanlamak, reddetmek, inanmak, kabullenmek, konuşmak, nutuk çekmek için değil; tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku” diye ne güzel özetlemiş bu durumu.


Amaç okumak, okumayı sevmek, sevdirmek, okumayı yaşam biçiminin bir parçası haline getirmek, okutmak olsun. İnsan önemli yapıtları kendisi keşfetsin. Kitap okumanın gerekliliğini ve keyif verdiğini de bilsin.


Konfüçyus, “Düşünmeden öğrenmek yararsız, öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.” demiş. Öyleyse düşünerek öğreneceğiz, öğrendikten sonra düşüneceğiz. Bunun yolu da okumaktan geçer.


Praglı şair ve yazar Rainer Maria Rilke de "İnsanların çoğu yaşanmamış bir hayattan ölüyor." diyor. Eklemek isterim ki, kitapsız bir hayat yaşanmamış, eksik bırakılmış bir hayattır. 


Hayatın öznesi olalım. Yoksa tarihin nesnesi oluruz.


Semra hanım bu güzel röportaj için teşekkür ediyorum, bundan sonraki çalışmalarınızda da sizlere başarılar, mutluluklar diliyorum.


Bendenize bu fırsatı verdiğiniz için sonsuz teşekkürler ediyorum. Saygılarımla. 


SAMSUN YAZARLAR DERNEĞİ RÖPORTAJLAR SERİSİ

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.