Dün Atatürk'ü zehirleyenler bugün Türkiye'ye savaş açtı.
Aslında biz; Türkiye'nin bugün verdiği ikinci bağımsızlık mücadelesinin karşısında duran cepheyi deşifre etmek için geçmiş bağlantıları, ittifakları, ilişkileri, kanlı suikastleri, vesayetçi şer ittifakının sırlarını, geçmişten bugüne Türkiye'yi nasıl kontrol altında tuttuklarını, CHP'nin karanlık tarihini ortaya koyuyoruz. Böylece Türkiye'nin yüz yıl sonra nasıl bir çokuluslu cephede mücadele ettiğine dair toplumsal hafızayı uyandırmaya çalışıyoruz.
Geçmişin kamburlarından, kirlerinden, günahlarından arınamayan Türkiye'nin bu büyük mücadeleyi kazanması çok zor. Bugünkü şiddetli direnç, örgütler, cemaatler, sermaye çevreleri üzerinden yürütülen, mezhep ve etnik kimlik gibi bütün farklılıkları çatışmaya dönüştürmeyi amaçlayan Türkiye karşıtı operasyonlar, işte o geçmişin kirli ittifaklarının bugün hala devam ettiğinin göstergesidir.
Atatürk neden "Türk hekimleri" istedi?
DHKP-C'yi sokaklara süren irade sadece Alman istihbaratı değil, içerideki vesayetçi iktidar odaklarının ortaklığıdır. Kürtlerle barışı sabote etmeye çalışanlar yine onlardır. Türkiye'nin ekonomisini çökertme şantajı yapanlar onlardır. Türkiye'yi bütün coğrafyada hareket edemez hale getirenler onlardır. Türkiye'yi içeride bunaltarak başını kaldırıp dünyaya bakamaz hale getirmeye çalışanlar onlardır. Gezi ve 17 Aralık müdahalesini planlayıp uygulayanlar onlardır. Seçim öncesi üçüncü büyük oyunu kuranlar ve uygulama hazırlığı içinde olanlar onlardır.
Bugün Yeni Şafak'ta, Cumhuriyet'in kurucu lideri olan Atatürk'ün nasıl zehirlenip öldürüldüğüne dair belgeler göreceksiniz. Kimse "bu belgeler sahte" tezi işlemesin açığa düşer. Yabancı doktorlar, İsmet İnönü, mason teşkilatı içinde kümelenen yapıların Atatürk'ü öldürmek için nasıl planlar yaptıklarını, nasıl bir iktidar kavgası yaşandığını, hangi doktorlar üzerinden ne tür ilaçlar kullanılıp onu gün gün zehirlediğini siz de öğreneceksiniz. Neden "Beni Türk hekimlerine emanet edin" dediğini şimdi anlayacaksınız. Yarın, bu zehirle suikast operasyonunu kimlerin yaptığına dair belgeleri, yazışmaları yayınlayacağız.
Menderes'i asanlar da onlar
Bu büyük sırrın nasıl gizlendiğini, Atatürk'ü zehirleyenler ile Menderes'i asanlar arasındaki bağı keşfedeceksiniz. O dönem oluşturulan yapının Menderes ve arkadaşlarını idama götüren hazırlıklarını da belki daha sonra açıklayacağız. Menderes'i asan ihtilali planlayanlar ile ihtilali besleyen sermaye grupları arasındaki görüşmeleri, pazarlıkları, rüşvet ilişkilerini de öğreneceksiniz.
Bugün aynı koro, aynı cephe, aynı koalisyon yine Türkiye'nin karşısında ve aynı rolü oynuyor. Eskiden askeri darbe ile işlerini yürütürlerdi, şimdilerde sokak terörüyle, sermaye hareketleriyle, ekonomik şantajlarla, devlet içinde yapılanmış grup ya da cemaat görünümlü yapılarla iş yürütüyorlar.
Milli Birlik Komitesi ile darbe pazarlığı yapıp iş yürütenler bugünkü kalkışmanın, kaos planlarının yine arkasında. Atatürk'ü öldürmüşler, Menderes'i asmışlar, ülkenin bütün kaynaklarını ellerine geçirmişler, Türkiye toplumunu köle gibi kullanmışlar, yakın tarihin kanlı operasyonlarında yer almışlar.
Stadlar üzerinden kargaşa mı?
Yine yapmaya çalışıyorlar. Seçim öncesi ardı ardına provokasyonlar servis ediyorlar. Toplumu bölmeye, çatıştırmaya, seçimi etkilemeye, varolan siyasi kadroları toplum nazarında itibarsızlaştırmaya uğraşıyorlar. Adliye basılıp savcımızın şehit edilmesi, bu teröre açıktan kendi medya organları üzerinden destek verilmesi, elektrik "sabotajı" daha neler yapabileceklerinin göstergesidir.
Fenerbahçe otobüsüne saldırı yapılıyor ve bu bir anda Türkiye'yi karıştıracak bir senaryoya dönüşebiliyor. Belki de stadlar üzerinden bir kargaşa tezgahlanacak, onun hazırlıkları yapılıyor.
Gezi başarılı olsaydı Türkiye'nin Başbakanı'nı hapse atacaklardı. 17 Aralık başarılı olsaydı yine Başbakan dahil, yüzlerce belki de binlerce insanı hapislere dolduracaklardı.
Kaos bölgeselleşti, Türkiye felç edildi
Ama seçimden de öte bir hesap var. Bu, Türkiye'yi yeniden kontrol altına almaya, yeniden bağımlı hale getirmeye, o büyük meydan okuyuşun hesabını sormaya, büyük yürüyüşün öncülerini yok etmeye dönük bir hesap.
Etrafınıza bir bakın: İran Batı ile anlaştı, sistemin içine çekildi. Tahran Yemen kartı ile hem bu anlaşmayı sağladı hem de S. Arabistan'ın Irak ve Suriye'deki etkisini kırdı, onu Yemen'le meşgul ediyor. Bölünme, iç savaş bütün coğrafyada adım adım sahneleniyor.
Türkiye ve İran dışında hiçbir ülkede istikrar kalmadı. Kaos bölgeselleşti. Böyle bir dönemde Türkiye içeriden felç ediliyor, gözleri körleştiriliyor, başını kaldıramaz hale sokuluyor.
Unutmayın, 7 Haziran sadece bir seçim olmayacak. Bu seçimi, bölgesel kaosu Türkiye'ye servis etmek için bir bahane olarak kullanacaklar. Asıl hedef Türkiye'nin kendisidir ve dolayısıyla seçim Türkiye'nin parlamento değil, gelecek seçimi olacaktır.
Türkiye'nin yanındayız, ya siz neredesiniz!
Herkese teyakkuzda olması, basiretini ve sağduyusunu kaybetmemesi çağrısı yapıyorum. En büyük hesap Türkiye'dir ve en büyük mücadele Türkiye için olacaktır. Bugün bu hesaplaşmanın tam merkezindeyiz. Çakal sürülerinin, siyaset ve medyadaki servis elemanlarının zihninizi karıştırmasına asla izin vermeyin. Türkiye Mısır olmadı, önlendi. Ukrayna olmadı, önlendi. Türkiye, Suriye veya Irak da olmayacak, emin olun. Bu toprakların basiretli insanları bu son oyunu da başlarına geçirecektir.
Atatürk'ün zehirlenmesinden Menderes'in asılmasına ve sonrasında gelen müdahalelere kadar hep sahnede olan şer ittifakı bugün yeni şeyler deniyor. Artık onları biliyoruz. İsim isim, hangi misyonları üslendiklerini biliyoruz. Nasıl medya operasyonları yaptıklarını, neleri finanse ettiklerini, terörle nasıl bir kirli ittifak kurduklarını, İslami değerleri kalkan yapanların bu şer ittifakı içindeki ilişkilerini biliyoruz.
Biz, bu büyük hesaplaşmada Türkiye'nin safındayız. Ya siz neredesiniz!
YENİŞAFAK 06.04.2015