COVİD19 LA UÇUP GİDEN HAYALLER
Covid19' la başlayan süreç tüm dünyayı etkisi altına alırken, dünyada da değişime dönüşüme neden oldu. Bu kapsamda en büyük değişim eğitim-öğretim de oldu dersek yanlış olmaz. 13 Mart itibariyle Milli Eğitim Bakanlığı tüm birimleriyle seferber oldu ve çok hızlı bir şekilde uzaktan öğretimi başlattı. Özellikle öğretim diyorum, çünkü eğitim kelime anlamı olarak öğrencide davranış değişikliği demektir ki bu da ancak yüz yüze olabilir. Ekran karşısında ise ancak işin öğretim bölümü gerçekleşebilir. Uzaktan öğretimde gerek devlet okulları gerek özel okullar ve öğretmenleri iyi bir sınav vererek takdiri sonuna kadar hak ettiler.
Aradan geçen 9 ayda virüsün yıkıcı etkileri havaların soğumasıyla birlikte kendini gösterdi. Artık gün geçmiyor ki yakın çevremizden birinin hastalandığını veya virüsten dolayı vefat ettiğini duymayalım. Bilim insanlarının açıklamalarını dinlediğimizde görüyoruz ki; mutasyona uğrayan virüsle beraber, dünyamız bu ve benzeri sorunlarla daha sık karşılaşacak. Tüm bunların ışığında dijitale olan dönüşümü de düşünürsek bundan sonra HİBRİT bir sistem olacak. Ancak her ne olursa olsun okullarda yüz yüze eğitimin ise vazgeçilmez olduğunu da hep beraber gördük.
Pandemi olmadan çocuklarımızı ve gençlerimizi önce ekranlardan uzak tutmak için gayret ederken şimdi ekransız olmuyor. Bilgisayarın hayatımıza girmesiyle hayal kurmayı yavaş yavaş bırakan çocuklarımız, gençlerimiz, virüsle beraber az olan hayalleri de dört duvar arasında sıkıştı ya da hayalleri uçup gitti. Biliyoruz ki her şey hayalle başlar. Yıllar önce uzaya gitme hayalini birileri kurdu ve sonra uzaya yolculuk başladı. Yine çocukluğumuzun çizgi filmi Jetgiller ailesi uçağa benzemeyen bir araçla gezerlerdi. Biri hayaletti çizdi ve şimdi hava taksileri gündemde.
Hal böyleyken ivedilikle gençlerimize, çocuklarımıza yeniden hayal kurmayı öğretmek gerekecek. Biten hayalleri canlandırmakta, öncelikle her şeyin bir hayalle başladığını bilen öğretmenlerimize düştüğü kanısındayım. Öğretmen yüz yüze eğitim yaparken öğrencileriyle karşılıklı empati kurabiliyordu. Branşı ne olursa olsun öğretmen gerek rehberlik çalışmalarında, gerekse teneffüsler de öğrencisiyle ilgilenerek hayatlarına ve hayallerine katkı sağlıyordu. Ancak yüz yüze empati yapma yeteneğiyle dünyaya gelen insan, ekran karşısında empati yapamıyor. Sözün özü;virüs can almakla kalmadı hayalleri de aldı.
Tam da bu noktada öğretmenin, dijital dili geliştirmesine, belki de dijital pedagoji bilgisine, belki de yeni becerilere ihtiyacı olacak. Yani her öğretmen psikoloji bilgisini, koçluk becerilerini geliştirmek durumunda kalacak. Geliştireceği yeni becerilerle okulda yaptığını ekrana taşıyarak öğrencilerin hayallerinin canlanmasında etken olabilecektir. Bunun için öğretmenlerin gerekirse sınıfına özgün planlar yaparak rehberlik başarısını ekrana da taşımayacağına inanıyorum. Sözün özü öğrencilerimizin yeniden hayallerine dönmesi için, derslerde hayal çalışmalarına yer vermek gerekecek.
Çünkü biliyoruz ki; her şey hayalle başlar. Hayal umudu tetikler ve kişi böylece hayatını coşkulu yaşar. Bunu bilen öğretmenlerimiz derslerin bir bölümünde uçup giden hayalleri ya da dört duvar arsına sıkışan umutları canlandırmak için gerekeni yapacağına inanıyorum. Bunu yaparak ideallerinden uzak sönüp gitmekte olan gençliği yeniden canlandıracaklar. Gerekirse hayal eğitimleri başlatılmalıdır. Çocuklarımızın, gençlerimizin hayallerini umutlarını canlı tutmak hepimizin boynunun borcudur.
17-01-2021
Bilsen ŞAHİN
Eğitimci-Yazar
Eğitim Danışmanı