Târihî vasfıyla, hem dînî ve hem de millî bir hüviyet taşıyan bu câmimizin, halkımız nezdinde de ne kadar önem arzettiğini yakından biliyorum.
Târihî vasfıyla, hem dînî ve hem de millî bir hüviyet taşıyan bu câmimizin, halkımız nezdinde de ne kadar önem arzettiğini yakından biliyorum.
Bu vesîleyle; Olay Gazetesi'nin 02 Kasım 2010 tarihli sayısının onuncu sayfasında yayınlanan "OPERA DURAĞI MI, BÜYÜK CÂMİ DURAĞI MI?" başlıklı yazımdan bir bölümü tekrar nakletmek istiyorum:
"Maksadımız; hiç kimseyi rencîde etmek, aşağıda-yukarıda, yanda-kıyıda...görerek, töhmet altında bırakmak değil; aksine, tamamiyle, ciddî bir müşâvere"ye mâtûf'tur.
Asla ve asla, bu ismi koyan arkadaşları / dostları üzmek düşüncesinde de değilim. Sâdece, bir gerçeği ortaya koyarak mes'elenin çözümüne yardım etmek istiyorum.
Zîrâ; biliyorum ki, bu "opera" ismini koyanlar, bunu, enine-boyuna düşünmüşler, kendilerince "mâkul" sebepler de bulmuşlardır ki, buna da hürmetimiz vardır. Ve yine biliyorum ki, bu dostlar, en azından benim kadar "millî mevzûlar"da hassastırlar.
Ancak; düşüncemi îzâh ve "mekân"ı târif edebilmem için, yine, "Vâlide Câmii" diye anılan "Büyük Câmi"den başlamak zorundayım. Bu durum bile, mes'elenin "çözümü" için yeterlidir sanıyorum.
Her insan gibi, yabancılar da, kendi târihî ve kültürel değerlerinin öne çıkarılmasından hoşlanır, haz alır ve gurur duyarlar. Ammâ, bir şartla ki, onlar, "asıl"ları olacaktır. Sun'i (yapma) târih, bozulmayı dâvet eder.
Bu "bozulma", tek yönlü bir bozulma olarak tezâhür etmez. Geriye doğru, ileriye ve yanlara doğru tesir sahalarını genişletir. Çünkü, sâdece, bir millî cemiyetin sınırlarıyla tahdit edilmiş değildir.
(...) Şimdi, biz, kalkmış yediyüz senelik mâzîsi ulunan bir câmimizin ismiyle anılan durağa "opera" ismini veriyoruz. Bunu, benim aklım almıyor! Gönlüm hazmetmiyor! Târih şuûrum kabûl etmiyor!
Kaldı ki, opera'nı, içinde bulunduğu binanın üzerinde, koskocaman "Atatürk Kültür Merkezi" yazıyor. Öbür tarafında da, târihî'Saathâne Meydanı ' var.
Bu şehri gezmeye gelenler için hangi isimler daha cezbedicidir, acaba? Lütfen, bunun çâresini hemen düşünelim ve uygulayalım! Lütfen!
Vakit geçirmeyelim!"
Bunları söylememizin üzerinden dört seneyi aşan bir zaman geçmiş, değil mi? Fakat, Türk millî kültürü adına, kimseciklerden hâlâ hiçbir ses yok! Niçin?
"BÜYÜK CÂMİ DURAĞI" yerine OPERA DURAĞI" denilmesinden hiç mi rahatsızlık duyulmuyor?
"ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ DURAĞI" veya "SAATHÂNE DURAĞI" demek , hangi sebeplerle mâkul görülmüyor?
T(ı)ramvayda yolculuk yapan yerli- yabancı herkes duyacak: "Bir sonraki durak BÜYÜK CÂMİ DURAĞI" diye... Bu söz, kulağa da, gönle de, dile de ne güzel geliyor değil mi!
Ve ayrıca; hüviyetimizi de ifade ederek, duyanlara "nerede bulundukları da" târihî ve kültürel bir vesîkayla da bildirilmiş olacaktır.
"EĞİTİM FAKÜLTESİ DURAĞI"nın adı, "GÜZEL SANATLAR DURAĞI" olarak değiştirildi. Demek ki, değiştirilebiliyor!
Bu münâsebetle, şâhit olduğum bir hâtıramı nakletmek istiyorum:
Geçen sene (2014) Mecidiye Caddesi'nde yürüyordum. Yanlarında geçerken, iki hanımefendinin konuştuklarına ister istemez kulak misafiri oldum. Yâni, elimde olmadan bir dinleme bu!
Biri, diğerine:
- Opera Durağı nerede? diye sordu.
Diğerinin cevabı ise, tam arzu ettiğim cevaptı. Dedi ki:
- Büyük Câmi'nin karşısında!..
Kendi kendime dedim ki: "Bir mekân, başka bir mekân ile târif ediliyorsa, ora, asıl değildir, adres değildir!"
14 Mayıs 2015