Budva, Adriyatik Denizi kıyısında, “Karadağ’ın Miami’si” olarak anılan, 19.218 nüfuslu bir şehirdir.
BUDVA
Budva, Adriyatik Denizi kıyısında, “Karadağ’ın Miami’si” olarak anılan, 19.218 nüfuslu bir şehirdir. 2500 yıllık tarihi ile Adriyatik Denizi kıyısındaki en eski yerleşim yeri olma özelliğini gösteren şehir; Budva Rivierası olarak adlandırılan kıyı bölgesi, iyi korunmuş Orta Çağ duvarlı kenti, onyedi plajı ve çeşitli gece ha-yatı ile bilinen Karadağ turizminin merkezidir.
Budva şehrine ait ilk arkeolojik kalıntılar M.Ö. 5. yüzyıldan kalmadır. Sayısız efsanelerde Budva’nın ilk olarak bir İlirya şehri olduğu geçmektedir. İlk sakinlerinin ise Thebes'ten sürüldükten sonra buraya gelen Yunanistanlı Kral Cadmus ve Kraliçe Harmonia olduğu belirtilmektedir. Fakat şehrin bu dönemlerine ait efsaneler dışında resmi bir kayıt bulunmamaktadır.
Resmî olarak Adriyatik’teki Yunan kolonizasyonu, Budva bölgesinde bir Emporium'un kurulduğu M.Ö. 4. yüzyılda başladı. M.Ö. 2 yüzyılda Budva böl-gesi, Roma İmparatorluğu hâkimiyeti altına girdi. Roma hâkimiyetinde geçirdiği yüzyıllarda şehrin etrafında ticaret gelişmiş ve yerel halk zeytin yetiştiriciliğine başlamıştır. Roma İmparatorluğu’nun yıkılması ve Doğu ve Batı Roma olarak ikiye bölünmesi üzerine şehir 6. yüzyılda, Doğu Roma yani Bizans hâkimiyetine girmiştir. Bu bölünme ve Bizans hâkimiyetine giriş, daha sonra bu şehrin tarihi ve kültürü üzerinde kalıcı bir etki yarattı.
7. ve 8. yüzyılda Slavlar ve Avarlar, yerli Roma nüfusu ile karışarak böl-geye ulaşmaya başladı. Orta Çağ'ın başlarında Budva, Sırp Krallığı’nın hâkimiyeti altına girdi. Çar Duşan zamanında en büyük şehirlerden birisi oldu.
1200’lü yıllardan sonra Latinlerin hâkimiyetine giren şehir, 1420’den 1797 yılına kadar dörtyüz yıl Venedikliler tarafından yönetildi. Bu dönemde Roma Katolik Piskoposluğuna bağlı olan şehir, 1442 yılından sonra Osmanlılar ve Venedikliler arasındaki mücadelenin ortasında kalmıştır. Venedikliler tarafından yapılan baskıların yanı sıra Budva’yı ve çevresindeki bölgeleri fetheden ve Venediklilerle de savaşan Osmanlılar, bu bölgede hâkimiyet kurmaya çalışmıştır.
1797 yılına kadar Venedik dilini konuşan şehir, bu tarihte Venedik Cumhuriyeti'nin yıkılmasıyla Avusturya - Macaristan hâkimiyetine girmiştir. Avusturya – Macaristan hükümdarlığında, Birinci Dünya Savaşı’nı geçiren şehrin Avusturya - Macaristan monarşisinden kurtuluşu 1918 yılında gerçekleşmiştir. Yine de bu tam bir kurtuluş olmamış ve İkinci Dünya Savaşı’na kadar sadece bir duraksama dönemi yaşanmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı 1941 yılında İtalya tarafından işgal edilen Budva, 22 Kasım 1944’te kurtarıldı ve Karadağ Sosyalist Cumhuriyeti'ne dâhil oldu.
Günümüzde şehir nüfusunun artmasıyla birlikte eski şehrin dışına taşmıştır. Eski Şehir ya da ilk kurulan şehir, Budva’nın güney ucundaki kayalık bir yarımada üzerinde yer almaktadır. Bu eski yerleşim yerinde İlirya, Yunan ve Roma kalıntıları bulunsa da şehir surlarının ve binalarının çoğu Venedik yönetimi sırasında inşa edilmiştir. Savunma duvarları ile çevrili olan bu alan; kuleler, mazgallar, müstahkem şehir kapıları ve bir kaleden oluşmaktadır.
İlk başlarda bu surlarla çevrili şehrin dört tarafında kapı vardır. Yıllar boyu deniz tarafında olan kapıları kapalı olan şehrin, batıdaki ana giriş kapısının ismi Porta di Terra Ferma'dır. Bu kapıdan girdiğinizde şehrin ana caddesi olan Njegoşeva Caddesi'ne adım atmış olursunuz. Şehrin diğer kapıları; Kuzey duvarında Porta Pizana 1, Porta Pizana 2 ve Porta Pizanella ana kapıları ve güneybatıda Ricardova Glava Plajı’na açılan küçük kapıdan oluşmaktadır.
Budva’nın bu eski yerleşim yeri kabaca dik bir düzendedir. Sadece yaya trafiğine müsait olan dar sokak ve caddelerden oluşan şehir, ana kapılara çıkan labirent bir yapıya sahiptir. Arnavut kaldırımlı bu dar sokaklarda restoranlar, kafeler, barlar ve dükkânlar yer almaktadır.
20. yüzyılla birlikte şehre gelen turist sayısındaki artış karşılanamadı. Bunun üzerine eski şehrin dışında, gelen turistleri ağırlayacak yeni otel kompleksleri inşa edilmeye başlanmıştır. 1980 yılına kadar yapılan bu binalar, Slovenska Plaza Plajı’na paralel olarak ve düzensiz bir şekilde konumlandı. Komünist Yugoslavya'nın dağılma sürecine girmesi, şehirdeki emlak piyasasına olan yüksek talep ve devletin kentsel planlamayı zorlayamamasının bir birleşimi olarak; 1980'lerin sonunda ve 1990'ların başında şehirdeki plansız büyüme devam etti. 1990'ların başında Budva şehrinde sıkça görebileceğiniz küçük müstakil konutların yerini yüksek binalar aldı. Bu eğilim 2000'li yıllara kadar sürdü ve emlak fiyatları Karadağ'ın bağımsızlığını takiben hızla arttı. Emlak piyasasının baskısı ve şehir planlamasının ihmal edilmesi; kronik ve ciddi park alanı eksikliğine ve yaz aylarında sık sık trafik sıkışıklığına neden oldu. Su ve elektrik tedariği bile 2000'li yıllarda turizmdeki bu inanılmaz büyümeye ayak uyduramadı fakat o zamandan beri bu sorunlarla başa çıkmak için çaba harcanmaya devam edilmektedir.
Ülkenin 2006 yılında Sırbistan’dan ayrılması ile şehir, birincil turizm merkezi haline geldi.
Turizm şehri olan Budva tek başına 2013 yılında 668.931 turist ve 4.468.913 gece konaklama kaydederek Karadağ'a yapılan turizm ziyaretlerinin % 44,8'ini ve gece konaklamalarının % 47,5'ini oluşturmuştur.
Aynı zamanda her yıl çeşitli tiyatro gösterilerinin, sergilerin ve konserlerin yapıldığı şehirde Grad Theatre Festivali düzenlenmektedir. Bu dönemde, Eski Budva Kenti gerçek bir sanat şehrine dönüşmektedir.
Araştırmacı-Tarihçi: Eldar Uka