Öğütler hayat yolumuzun işaret taşları gibidir. Nasihatlerden ders çıkarmayanlar hüsrana uğramaya mahkûmdurlar. İsterseniz bugün bir öğütle açalım sayfamızı. Bir hazine bulmuşçasına ister misiniz; ?
"Bir baba, son günlerinde hasta yatağında iken, beş oğlunu yanına çağırır. Onlara der ki: "Hepiniz aynı boyda ve aynı kalınlıkta ikişer sopa kesip getirin". Oğullar sopaları getirince, baba: "Şimdi sopalarınızın birer tanesini bana verin, diğerleri sizde kalsın." Çocuklar öyle yaparlar. Baba, kendinde toplanan beş sopayı daha önce hazırlattığı bir sicimle büyük oğluna sımsıkı bağlatır ve o bağlı sopaları tekrar eline alır. Oğullarına büyükten küçüğe sırayla elinizde kalan tek sopaları "kırın" der. Oğullar sırayla ellerindeki sopaları kolaylıkla kırarlar. Beşi bir araya bağlanmış sopaları baba, önce en büyük oğula verir: "Şimdi bunu kır!.." der. Büyük oğul kıramaz. Sırayla diğer dört oğul da dener, hiçbiri kıramaz. Baba bu güzel öğretici uygulamadan sonra,alınacak dersi dile getirir: "Görüyorsunuz tek sopalarınızı hepiniz kolaylıkla kırdınız. Ama beşi bir arada bağlı sopaları hiçbiriniz kıramadınız. Siz de tek tek olursanız, sizi kolayca alt ederler. Ama beşiniz birlikte, birbirinize bağlı, tutkun ve birbirinize destek olursanız sizi kimse yenemez. Siz birlikte daima güçlü olursunuz. Birliğinizin harcı sevgi, yardım ve hoş görmektir. Birbirinize kızmayacaksınız, affedeceksiniz. Kimsenin sizin birliğinizi bozmasına izin vermeyeceksiniz. Birbirinizin değerini hep görecek, hep söyleyeceksiniz. Birlikte yücelecek ve mutlu olacaksınız. Birlikten kuvvet doğduğunu herkese göstereceksiniz. Sizlerden son dileğim budur."
Bu hikâyede yaşanan gerçekler aileler için çok önemlidir. Komşular için de. Dostlar içinde. Dostluğun gücü işte bu birliktelikten gelir. Her zaman, bugün dünkünden daha çok birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var demiyor muyuz? İşte bundandır. Bu teklifimiz zayıflamanın hatta zayıf görünmenin endişesinden kaynaklanmaktadır.
Özellikle köylerde yaşayanların 'imece'dedikleri bir usulleri vardır. Herkes aynı işe sarılır ve bitirirler. Biz de sevgide, merhamette, cömertlikte imece usulü ile hareket etmek zorundayız.
Birliğin gücü kasabalar için de geçerlidir. Şehirler için de. Hele ülkelerin vazgeçilmezidir birlik ve beraberlik. Kökleri çözülüp dağılmadan hiçbir ağaç yıkılmaz. Temeli çatlamadan bina yıkılmaz. Kalelerin ele geçmesi surlarının, taşının, kapısının zayıflığından değil, içindeki askerlerin gevşemesindendir. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Eskiden öğüt verenimiz, yol gösterenimiz çok olurdu. Hani Mevlana'nın bir sözü vardır der ki" Gençlerin aynada göremediklerini, yaşlılar bir tuğla parçasında okurlar" Yine şairin "Güzel insanlar güzel atlara binip gittiler" dediği gibi. Geleceği bir tuğla parçasından okuyanlar çekip gidince aynalara baksak ta kendimizi göremez olduk. Sanki birbirimize yabancı gibiyiz. Kalabalıklarda yalnızlık hissine kapılışımız bundan dolayı değil midir?
Yeniden toparlamalı kendimizi, yeniden elde etmeliyiz gücümüzü. Bir başımıza bir hiç olduğumuzu anlamalı. Ancak birlikte olursak güçlü olduğumuzu bilmeli. Artık bunun farkına varmalıyız. Kendimize yeni bir sayfa açabiliriz. Yeniden yola koyulabiliriz. Zira vakit henüz geç değil. Hem de bugün. Şimdi şu anda?