Bir Kitap: Kanlı Sel

Haber Girişi : 12 Ocak 2024 22:14
Bir Kitap: Kanlı Sel

Kanlı Sel Kitap Açıklaması

Dönemsel ve sosyal yaşam olarak günümüzden uzak olan geçmişi, tozlu raflardan indirip vitrinde sunarken, ete kemiğe büründürülen karakterler, karakterlerin kişilik özellikleri, konuşturulan dil, yazarın anlatım şekli...  Neredeyse döneme ve yöreye ait bir kaynak izlenimi yaratıyor. Eserin, titiz ve detaylı bir çalışma sonucu ortaya çıktığı her bir satırda kendini hissettiriyor.  Yazar, bir Cuma günü yaşanan felaketin gölgesine, Anadolu insanının yüzyıllardır yaşadığı geçmişi, koskoca bir tarihi ustalıkla sığdırmayı başarıyor. Kanlı Sel; aşkın, sevginin, dayanışmanın yanı sıra, çaresizliğin, yoksulluğun, geleneksel inançlar ile insanı kıskaca alan geleneklerin iç içe geçtiği bir Anadolu köyünde, beklenmedik bir zamanda kanlı sele kurban giden Dündar ve Canpolat kardeşlerin hikâyesi. 

 

HASAN DİKMEN

 

1984 yılında Havza’da doğan Hasan DİKMEN, 2010 yılında Trakya Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden mezun oldu. 2011 yılında, İstanbul Kasımpaşa'da; İslam Hukuku, İslam Ahlakı, İslam Felsefesi, Mantık, İlm-i Lügat, İlm-i Nahv, İlm-i Beyân İlm-i Kelâm, Emsile, Bina, Maksut, Avamil, İzhar, Kafiye, Metinler, İsaguci, Mektubat-ı Rabbani üzerine dini eğitim aldı. Çeşitli okullarda vekil öğretmen olarak görev yaptı. 2015 yılında AÖF İlahiyat Önlisans Bölümünden Yüksek Onur derecesiyle mezun oldu. 2017’de Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesini bitirdi. Aynı yıl, Rize Müzesi’nde Müze Araştırmacısı olarak görevine başladı. Çalışma hayatına, Samsun Bafra Arkeoloji ve Etnografya Müzesinde, Müze Araştırmacısı olarak devam etmektedir. Şeyma Nurten Dikmen ile evli olan yazar, Aysima ve Hatice Zümra adında iki kız babasıdır.

 

ÖNSÖZ

 

Kaleme alınan hikâye; böğrünü kızıl öğsü dağlayan Gülfidan kadının, imtihanların en çetrefillisi, evlat acısıyla sınanan Pala Zeynel'in, dört çocuğunu, ilk gözağrısını beklenmedik zamanda kara toprağa veren bahtsız Nurbanu’nun, başlamadan biten hayalleri kanlı sele karışan Peri kızın hikâyesidir. Gül suyuna bandırılıp koklatılan acının, kederin, ızdırabın, gözyaşının adıdır. Bu hikâye, dere yatağında son bulan ev ocak olma umudunun, kanlı sele karışan iki genç bedenin adıdır. Hüznün, kederin demlenip insana kızıl şerbet gibi sunulduğunun, koca bir ocağın ortasına umulmadık zamanda düşen ateşin adıdır. Umutsuzluğun, belki acı görünümlü tatlı bir son yolculuğun, Rahmeti Rahman'a kavuşmanın adıdır. Tükenmişliğin son merhalesi, son kalesidir bu hikâye.

 

Her fâni, bedenen yok olmaya mahkûm değil midir? Lakin bedenin hükmü nedir? Gözlerden ırak olan cismimiz, geride bıraktığımız güzel hasletlerimizi gölgede bırakacak kadar hüküm sahibi olabilir mi ki? Peki ya kaçımız güzel fikriyatımızı, yaşantımızı, nesilden nesile aktararak, aktarılmasını sağlayarak bu kısır döngü içinde kalıcı bir iz bırakacağız? Yerimizi dolduranlara;

 

"Şu zât, keşke bir asır daha yaşasaydı da yine tarihten konuşsaydı" dedirtebileceğiz?

 

Tarihten konuşan iyi bir yazar olabilme ümidiyle, her daim hududu aşan hayallerimin peşinden sürüklenip, yaşadığım çevrenin yazarı olma gururunu hissetmek, arkasında tarife sığmayan yaşanılmışlıklar bırakan köy insanının diline, naçizane kelâmım ile bir nebze olsun tercüman olmak, yazarken aynı duygulara kapılıp geçmişi yâd etmek, husul bulduğum köy kültürüne tepeden bakmayıp âtiyi sağlam temel üzerine inşa etmek amacıyla, kaderlerine, kederlerine ortak olduğum kişi ve karakterlerin başından geçen olayları, tüm çıplaklığıyla, samimi bir dille kaleme aldım. Köy insanını gerek sosyolojik gerekse psikolojik açıdan her yönüyle değerlendirmek için çaba sarf ettim. En güzel yıllarını dillendiren, lakin satırlara giydiremeyenlerin diline naçizane kelâmım ile tercüman oldum.

 

Hayal ürünü olmayan, her bir satırında buram buram gerçek kokan olayları, içinde doğduğum kültürün diliyle yoğurdum. Temennim odur ki; naçizane kelâmım, her bir okurumun yüreğine işleyecek, kimileri, kendinden bir parça bulup duygulanacak. Hayat hikâyesi bu merhalelerden geçmeyenler ise köy insanının derdiyle dertlenecek. Yüküne omuz verecek. Bu süreçte desteklerini esirgemeyen Havza Altınbaşak Un Fabrikaları sahibi Dursun Bey ve oğlu Alican İKİZ'e, kapak tasarımında emeği geçen Şule DÖNERTAŞ' a, her daim yüküme omuz veren hayat ortağım Şeyma Nurten DİKMEN'e içten teşekkürlerimi bir borç bilirim.

 

Sürç-i lisan ettiysek af ola.

 

Hasan DİKMEN

Müze Araştırmacısı

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.
  • Savaş Görgülü 14 Ocak 2024 01:24

    Baş koyduğu her şeyi layıkıyla yapan müstesna arkadaşım sayın Hasan Dikmen'i tebrik ederim.

  • Şeref Turgut 14 Ocak 2024 00:35

    Kalemine yüreğine sağlık abi Gerçekten herkesin okuması gereken bir eser Başarılarının devamını dilerim

  • Doç Dr Fatih YILMAZ 13 Ocak 2024 19:52

    Değerli dostum Hasan Dikmen'in bin bir emekle yazdığı bu eserin mutlaka herkes tarafından okunması gerektiğini düşünüyorum. Eser içerisinde kullanılan dil, karakterler, Anadolu insanının unutulmus örf ve adetleri ve hikayeler bizi geçmişe götürüyor.

  • Ramazan ÇALIŞKAN 13 Ocak 2024 19:05

    Kitabı aldıktan sonra 2 veya 3 gün de okudum. Dönemin şartları çok iyi anlatılmış, yapılan tasvirler muazzam gönül rahatlığıyla alıp okuyabilirsiniz. Bazı kitaplar vardır bir heyecan ile başlarsın bir türlü sonunu getiremezsin işte bu kitap onlardan değil... Başlayınca ne demek istediğim daha iyi anlaşılacaktır... Yazar arkadaşımızın kalemine sağlık.

  • Barış 13 Ocak 2024 18:50

    Ön sözü bile muhteşem satırlarla dolu . En kısa zamanda kitabı okuyacağım. Yazarımıza başarılar dilerim. Ellerine sağlık

  • Fatih Eren 13 Ocak 2024 18:00

    Milli edebiyatın en güzel eserlerinden biri. Kesinlikle daha iyi yerlerde olmayı hak ediyor, yazara kariyerinde başarılar diliyorum.

  • EMRE KÖKÇÜ 13 Ocak 2024 14:59

    kadim dostum başarılarının devamını diliyorum

  • Hasan DİKMEN 13 Ocak 2024 08:29

    Öncelikle Samsunbülten'e böyle kıymetli bir paylaşımından ötürü teşekkür ediyorum. Samsun'un en ücra bir köyünde husul bulup yerel kültürle hemhâl olmuş bir yazar olarak, sizleri, uzak diyarlarda yaşayan insanların bilinmeyen dertleriyle dertlendirebilmek, onların yüküne omuz vermenizi istiyoruz. Umarım faydalı olur. Umarım okurumuz bol olur inşallah

  • bir kayıp yoksul 13 Ocak 2024 04:23

    yazari tebrik ediyorum muhteşem bir eser devamını bekliyoruz