BAYRAM MI? YA SONRASI NELER OLUYOR?
Bilsen Şahin
23 Nisan derken önce bir tarihçesine göz atmakta fayda var. Birinci Büyük Millet Meclisinin açılışından tam bir yıl sonra yani 23 Nisan 1921 de Milli Bayram kutlanmaya başlandı. Atatürk bu bayramı 1929 da çocuklara armağan etti. Böylece 23 Nisan 1929 itibariye Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. 27 Mayıs 1935 tarihinde çıkarılan kanunla Ulusal Egemenlik Bayramı olarak kutlanmış. Yine 20 Nisan 1983te yapılan değişiklikle Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya devam etmiştir. İlk kez 1979 da UNESCO nun Çocuk Yılı olarak ilan etmesiyle TRT 32 Nisan Çocuk Şenlikleri 6 ülkenin katılıyla yurt içinde ve dışında kutlamalar başlamıştır.
Bu süreç zarfında TBMMden başlayıp tüm üst makamlara yarım saatliğine çocuklar oturtulur. Geleceğin büyükleri olacağı temsilen canlandırılmış olur. Evet onlar bu günün küçükleri ama geleceğimizin büyükler. Çocuklar o koltuklara yarım saatliğine oturuyor da ya sonrasında? Sonrasında okulda olması gereken çocuk dilendiriliyor. Sonrasın uçurtma uçurması gereken çocuk dayak kurbanı. Sonrasın da çocuk gelinler. Sonrasın da cinsel istismarlar. Sonrasında kaçırılan çocuklar yada servis de unutulan yada başka bir ihmalde can veren ana kuzuları. Sonrasında evinde sevgi ve ilgi görmeyen çocuklara köşe başında türlü sevgi gösterisi yapan karanlık insanların avı. Bu gerçekleri bir tokat gibi çarpıyor gazetelerin 3 sayfa haberlerinde.
Oysa biz evlerin arasında oynar susayınca en yakın evden su içerdik. Hafta sonları da okul bahçelerinde oynardık. Arkadaşımızın evine gitmek sıradan, orda yemek yemek ise olası durum. Hatta en güzel yemek komşu teyzenin yaptığı fasulye olurdu. O da yetmez kış günlerinde arkadaşın evinde saatlerce oynardık. Çok gürültümü yaptık arkadaşın babası hepimize toptan fırça atar olmadı bir ceza, elimiz 30 cm lik cetvelden nasibini alırdı. Sıkıysa git evdekilere söyle. Anneniz babanız direk cevap verir. Yaramazlık yapmasaydınız oh iyi etmiş. Bu cevabı çok iyi bildiğimiz için eve gidince gıkımız çıkmazdı. Valla o cetveli yedik mi travma mıravna yaklaşmazdı bize.
Biz böyle güvenli ortamlarda büyümüşken şimdi çocuklara bırakın güveni, güvensizliği aşılar olduk. Anne babalar çocuklarını altın kafeste besler oldular. Parklara ana babalar gözetiminde gider oldular. Anneler ev alırken site içi olsun çocuk rahat oynasın diyerek güvenli ev arar oldular. Çocuk yine dışarı çıkmıyor. Çıksa biraz sesli oynasa birileri uyarır oldu. Ya da çocuklar kendi aralarında tartışsalar büyükler devreye girmeye başladı. O da yetmedi büyükler kavgayı devam ettirir duruma geldiler. Ya da çocuğun çocuk olduğunu unutup anneye şikayet etmeler başladılar. Bazı aileler işi abartılar Çocuğum travma geçirecek demeye başladılar.
Kimsede bi bırakalım şu çocukları demiyor. Oyun çocuğun en değerli öğrenme aracıdır. Birbiriyle oynarlar, oyuncaklarıyla oynarlar. Bir küser bir barışırlar. Ama oynarlar ama öğrenirler. Oyunda biraz düşseler, biraz küsseler , biraz tartışsalar bir şey olmuyor. Travma yaşamaları öyle kolay olmuyor yani.
Tüm okurlarımın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınızı kutlarım.