Günümüz toplumlarının en önemli sorunlarından biri ailenin önemini yitirmesi. Son 20 yıl içinde aile yapıları incelendiğinde anne, baba ve çocuktan müteşekkil aile sayısında azalma görülürken karışık aile yapılarında artış gözleniyor.
Dünyanın süper gücü ABD’de evlenen her iki çiftten biri ayrılmaya karar verirken, Almanya’da bu durum üçte bir oranında. Pamuk’un verdiği bilgilere göre Türkiye, henüz boşanmaların sık yaşanmadığı bir ülke olsa da 15 yıl önce yüzde 1′i bulmayan ayrılan çift oranı gün geçtikçe artıyor. Psikolog Şeniz Pamuk, “ayrılık ya da boşanma sonrasında, aile yapılarında oldukça büyük bir çeşitlilik ortaya çıkıyor” dedi. Ayrılık ya da boşanma kararı veren eşlerin çok zorlu bir süreçten geçtiğini belirten Pamuk, “Ancak bu karardan anne-babaları kadar hatta onlardan daha fazla
BOŞANMANIN ETKİLERİ SONRA ORTAYA ÇIKIYOR
Çocuklarda anne-baba ayrılığının meydana getirdiği etkilerin boşanmadan sonraki ilk günlerde değil daha sonraki dönemlerde ortaya çıktığını belirten Pamuk’un tespitleri şöyle:
“Çocukların geriye dönüp baktıklarında olumsuz olarak hatırladıkları, anne-baba arasında haber taşıyıcısı olmak, anne ve babalarının birbirlerini suçlamalarını dinlemek, karşı cinsten biriyle samimiyeti ilerlettiklerinde nasıl doğal davranabileceklerini bilememek, ekonomik sorunlar, anne/babadan biriyle ve o taraftan olan akrabalarla bağların kopması gibi durumlar”
Çocuk sahibi olanların sorunları çözmek için ilk başta boşanmayı düşünmediğini söyleyen Pamuk, bazı durumlarda ayrılmanın çok sorunlu bir evliliği yürütmekten daha sağlıklı bir ortam sağladığını dile getirdi. Bir boşanma durumunda çocuğun olaya göstereceği tepkilere neden olabilecek ve bu olayı çocuğun hayatında daha az travmatik hale getirebilecek önemli noktalar olduğunu söyleyen Pamuk’a göre hayatında bu yönde değişiklik yapmayı planlayan her anne-babanın bunlara özen göstermesi gerekiyor. Daha atak, heyecanlı, kolay etki altında kalan, yeni durumlara kolay uyum sağlayamayan çocukların, anne-baba ayrılığı gibi ciddi uyum becerileri gerektiren bir duruma uyum sağlamakta da yaşıtlarına oranla daha büyük zorluk çektikleri görülüyor. Anne-baba ayrılığını küçük yaşlarda yaşayan bir çocuk, bu olaya ilk anda çok büyük bir tepki gösterse de, bu durumu kabullenmesi daha kolay olabiliyor. Buna karşın okul öncesi dönemde, çocuklarda sadakat sorunları ve anne-babayı yeniden bir araya getirme çabaları gözlenebiliyor. Daha ileri yaşlarda, çocuklar kendi sosyal hayatlarını kurmaya çalışırken güvendikleri bir çatının yıkılması, onların kadın-erkek ilişkileri konusunda bocalamalarına yol açabiliyor. Gözlemleyebilecekleri bir kadın-erkek ilişki modelinin olmaması, bu çocukları kendi ilişkilerini oluştururken zorlayabiliyor.
KIZ ÇOCUKLAR İLE ERKEK ÇOCUKLARIN TEPKİSİ FARKLI
Boşanmalara karşı çocukların cinsiyetlerine göre farklı tepkiler verdiğini söyleyen Pamuk, “Kız çocuklar, anneleriyle genellikle arkadaş gibi olurken, erkek çocuklar annelerinin yanında kendilerini evin erkeği gibi hissetme eğilimine girebiliyorlar. Bu nedenle annenin yeni biriyle birlikte olduğu durumlarda kız çocukların bu işten pek de hoşnut olmadıkları, buna karşılık erkek çocukların bir rahatlama hissettikleri izlenebiliyor” yorumunda bulundu.
Baba-kız ve baba-erkek çocuk ilişkileri ise çok fazla incelenmemiş olmasına karşın, babanın görevlerini yerine getirmede yeterli olduğu durumlarda fazla bir soruna da rastlanmadığını söylemenin mümkün olduğunu söyleyen Pamuk’un üzerinde durduğu bir diğer nokta destek sistemleri. Eğer çocuğun hayatında ilişkisinin iyi olduğu bir büyükanne-büyükbaba ya da başka yetişkinler varsa, bu kişiler anne-babanın duygusal anlamda pek verici olamadıkları ortamlarda bu boşluğu doldurabiliyorlar. Çocuğun ekonomik standartlarında ani bir düşüş ya da anne ve babanın ekonomik standartları arasında ciddi bir fark olması çocuğu olumsuz bir şekilde etkileyebiliyor. Çocuğun uyumunda anne-baba arasındaki ilişkinin en önemli etken olduğunu vurgulayan Pamuk, çocukların eşler arasındaki diyalogların kopmadığını ve kendisi hakkında konuşulmaya devam edildiğini görmesi gerektiğini, bunun güven zedelenmemesi için önemli olduğunu söyledi.
ÇOCUK BİRLİKTE YAŞAMASA DA DÜZENLİ GÖRÜŞMELİ
Çocukların bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatabilmesi için gereken şartlardan biri de ayrı da olsa çocuk anne babasıyla düzenli olarak görüşmeleri. Klinik Psikolog Pamuk, “Burada önemli olan faktör, görüşme sıklığı değil, görüşmelerin çocuk tarafından önceden bilinmesi ve tahmin edilebilir olması. Son anda yapılan değişiklikler, aniden yapılan planlar, tutulmayan sözler, çocuk açısından çok büyük hayal kırıklıklarına neden oluyor ve bunların telafi edilmesi mümkün olmayabiliyor” yorumunu getirdi. Ayrılmanın çocuğa nasıl sunulduğunun da önemli olduğunu dile getiren Pamuk, “Bu bilgilendirmeyi anne ve babanın birlikte yapmasında yarar var. Ayrıca, bu kişilerin karı-kocalık rollerinden vazgeçseler bile, her zaman o çocuğun anne ve babası olarak kalacaklarını ve bir işbirliği içinde olmaya devam edeceklerini akıllarında tutmalarında yarar var” diye konuştu.
Ayrılmış yeni bir insanla ilişki kurmuş anne veya babanın bu durumu çocuğuna nasıl anlattığı da üzerinde durulması gereken noktalardan biri. Psikolog Pamuk’un tespitine göre, anne-babasının yanında sürekli yeni birilerini görmek çocuğu kırabilir ve kendi kadınlık ve erkeklik konumuyla ilgili endişeye sürükleyebilir. Bu nedenle de çocuk daha sonraki hayatında hiç bir zaman terk edilmemek için ilk bulduğu kişiye ne pahasına olursa olsun aşırı bağlanabiliyor ya da kimseye fazla bağlanmamak için durmadan eş değiştirebiliyor. Ancak unutulmamalı ki bütün problemlerine rağmen anne ve babası ayrılmış olan çocukların yaşıtlarına göre daha çabuk olgunlaştıkları, hayatın zorlukları karşısında daha rahat pratik çözümler üretebildikleri de ayrı bir gerçek.