Atatürk: Benim ençok sevdiğim spor güreştir
Atatürk’ün spora verdiği önem
Atatürk’ün ölümünde Fransızların ünlü günlük spor gazetesi L’Auto’da yayınlanan makalede, Atatürk’ün spora verdiği önem şöyle anlatılıyordu:
“Dünyada ilk kez beden eğitimini zorunlu kılan devlet adamı o oldu. Yalnızca kâğıt üzerinde, nutuklarda değil, uygulayarak yerine getirdi. Stadyumlar ve çeşitli spor merkezleri kurdurdu. Halk evlerinin spor kollarını şahsen denetledi. Ulusun geleceğine yön verdiği günden itibaren Türkiye’de spor gittikçe artan bir önem ve değer kazandı.”
Atatürk, Florya Köşkü'nde istirahat ettiği günlerde Çoban Mehmet çoğu kez Büyük Mustafa (Çakmak) ile birlikte Florya Plajına gider, orada etraflarını çeviren büyük meraklı topluluğunun ortasında, kumlar üzerinde güreş tutarlardı. Atatürk, Belediye Plajı kumsalında cereyan eden bu güreşi Köşk'ten görür görmez hemen haber salıp pehlivanları yanına çağırırdı. Köşk'te Çoban Mehmet'e takılan, onun zeki cevapları karşsında pek keyiflenen Büyük Atatürk kendileriyle uzun sohbetlerde bulunur, pehlivanlara yemekler çıkarttırırdı. Pehlivanlar Köşkten ayrılırlarken de yaveri vasıtasıyla ceplerine birer zarf koydurtmayı ihmal etmezdi. Zarfın içinden, o zamanlar için pek büyük bir maddi değer taşıyan 50 lira çıkardı en az…
Çoban Mehmet'in Atatürk hakkındaki şu sözleri ilginçtir:
- "Atatürk, güreşten çok iyi anlardı. Buna, bizlere huzurunda yaptırdığı güreşlerde çok şahit olmuşumdur. Biz güreşirken, yaptığımız hataları veya iyi hareketleri anında sezer, bize ihtarda bulunur veya takdirlerini bildiren sözler söylerdi. Onun iltifatlarına nail olmak bizler için sevinç ve gururların en büyüğü olurdu hiç şüphesiz"
Güreş yazan Murat Sertoğlu, güreşten pek hoşlanan Atatürk'ün çoğu kez yanındaki arkadaşlarını güreşmeye teşvik ettiğini, hele iri cüsseli iki yakın dostu Vasıf Çınar ile Refik Koraltan'ı güreştirmekten bilhassa büyük haz duyduğunu yazmaktadır.
Atatürk'ün güreşe karşı olan büyük sevgisini Ferit Celal Güven'in bir yazısından da anlamak mümkündür. Güven bu yazısında diyor ki:
"…Çankaya'da büyük bir salonun ortasında kurulmuş kalabalık bir sofradayız Atatürk, hafızamda bugün gibi canlı kalan sözleriyle Türk milletinin sporculuğunu izah ediyordu:
"Benim en çok sevdigim spor güreştir, dediler ve devam ettiler: Hangi Türk neferini, köylüsünü isterseniz soyup meydana çıkarınız. Dik omuzları, iyi, kusursuz teşekkül etmiş adaleleri, keskin yüz çizgileri, yanık tatlı renkleri, kafa yapıları, insanın ruhuna itimat ve neşe veren bir eser olarak canlanır. Spor yalnız beden iktidarının üstünlüğü sayılmaz. İdrak, zekâ ve ahlak da bu işe yardım eder. Zekâ ve ihatası kısa olan kuvvetliler, zekâ ve ihatası yerinde olan daha az kuvvetlilerle başa çıkamazlar. Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim"
Atatürk, 9 Mart 1930 günü Antalya gezisi sırasında tarihi Aspendos'a giderek orada incelemelerde bulunmuştu. Tarihi tiyatro anfisini pek beğenen Atatürk orada Antalya Müzesi Müdürüne şu direktifi vermişti:
- "Bu tiyatro binasını restore ediniz ama kapısına kilit vurmayınız. Burada temsiller verin, güreşler tertipleyiniz. "
Atatürk'ün güreş zevk ve merakının çocukluk yaşlarından kalma olduğunu, çocukluk arkadaşlarından olan eski Ankara Belediye Başkanı Asaf İlbay'ın şu sözlerinden anlamak mümkündür:
-"Çocukluk yıllarında da şık ve temiz giyinmeyi severdi. Kuvvetli ve cesaretli insanlara hayranlık duyardı. Güreşe bayılır, mahalle çocuklarını sık sık güreştirir, seyrine doyamazdı."
Güreş Federasyonu Basın ve Halkla ilişkiler Müşavirliğini yapmakta olan eski futbol hakemi ve spor yazarı Veli Necdet Arığ, bir süre Güreş Federasyonu Asbaşkanlığı görevinde de bulunan ünlü futbol adamımız Orhan Şeref Apak'tan dinlediği bir anıyı "Atatürk ve Güreş" adlı eserinde şöyle dile getirir:
"Atatürk'ün ölümünden çok az önce idi. 1938 yılının başlarında Cevat Abbas Gürer Güreş Federasyonu Başkanı, ben de ikinci Başkan ve Genel Kaptan bulunuyordum. Serbest stildeki güreş memleketimizde iyice tutunmuştu. Biz o yıllarda Serbest ve Grekoromencilerimizi karşı karşıya getirerek iddialı bir müsabaka tertiplemiştik. Müsabakalar serbest stilde yapılacaktı. Her yönden iddiali olan bu müsabakayı, güreş sporuna büyük ilgi duyan ve güreşçileri her vesileyle koruyan Atatürk de şereflendirmişlerdi.
Halkevi salonunda yapılan müsabakalara rahmetli Yaşar Doğu ile Celal Atik de katılmışlardı. Atatürk'ün huzurunda yapılan ve büyük alaka gören müsabakalar Atatürk'ü çok memnun etmişti. Müsabakaların sona ermesi üzerine yöneticileri ve güreşçileri huzurlarına davet ederek, bütün güreşçilerle teker teker meşgul oldular. İş ve aile yaşantıları hakkında kendilerinden bilgi aldılar. Bize dönerek:
- "Serbest ve Greko-Romen güreşçilerin müsabakalarını izledim. Benim bu husustaki kanaatim. Serbest güreşin bizim bünyemize daha yatkın olduğudur. Bunun üzerine de ısrarla çalışın, göreceksiniz bir gün gelecek şampiyonluklar birbirini kovalayacaktır" dediler.
Yaşar Doğu bir sohbetinde; "Atatürk'ten sonra bize (güreşçilere) sahip çıkan olmadı" demiştir.