Kahramanmaraş merkezli depremlerin ilk gününden itibaren enkaz altında kalanlara ulaşmak ve depremzedelere yardım ulaştırmak için büyük bir çaba ortaya kondu. Emniyet ve Jandarma teşkilatları ile Silahlı Kuvvetler de bu süreçte seferber oldu şüphesiz.
Sahadaki güvenlik gücü sayısı, depremin karayollarında açtığı tahribatın giderilmesi ve yoğun kış şartlarının gevşemesiyle kademeli olarak arttı. Edindiğim verilere göre sahada mevcut durumda, 77 bin Emniyet, 64 bin Jandarma, 38 bin TSK personeli görev yapıyor. Hatta terörle mücadelede aktif rol üstlenen komando birlikleri de yardım faaliyetlerine katılıyor. Bölgede bulundum. Deprem hattında güvenlik güçlerinin varlığı somut bir şekilde hissediliyor.
Bu arada tek gayesi Türkiye’ye, Türk milletine ve devletine zarar vermek olan terör örgütleri, afet dönemlerini saldırılarını artırmak için bir fırsat biliyor. Ben de güvenlik bürokrasisindeki kaynaklarıma Türkiye afete odaklanmışken terör örgütlerinin saldırılarında artış olup olmadığını, terörle mücadele sahasındaki son durumu sordum. Son tahlilde su uyusa da düşman uyumuyor.
Edindiğim bilgilere göre bölgeye gönderilen personelin sevkiyatı özellikle hudut güvenliğinde zafiyet yaratmayacak şekilde planlandı. Afete, yardıma ve bölgede asayişe yoğunlaşan güvenlik birimleri terör örgütlerinin tüm hareketlerini de yakından takip etmeyi sürdürüyor.
Terör örgütü PKK, Türkiye’nin yaşadığı bu afet sırasında hem sınırdan sızma hem de tahkimat ve örgüt içi konsantrasyonu artırma çabasına yöneldi. Depremin hemen ardından bazı saldırı girişimleri oldu. İlk gün hudut birliklerine 2 ÇNRA saldırısı düzenlendi örneğin. Neyse ki can kaybı yaşanmadı. Yapılan karşı operasyonda 13 terörist etkisiz hale getirildi. Bunun dışında yine depremden hemen sonra Suriye’nin kuzeyinde bir nokta operasyon gerçekleştirildi. Kamuoyuna yansımayan bu operasyonda üst düzey bir PKK’lı teröristin etkisiz hale getirildiği belirtiliyor. Önümüzdeki günlerde kimliği açıklanacaktır.
Sızma ve saldırı girişimleri başarısız olan PKK, terör faaliyetlerini -burası önemli- dijital alana taşıdı. Güvenlik bürokrasisindeki kaynaklarım sınır güvenliğinde bir zafiyet olmadığını gören terör örgütünün tüm gücünü sosyal medyada gerçekleştirilen dezenformasyon faaliyetlerine ayırdığını belirtiyor. Buna göre terör örgütü, kirli bilgi, sansasyonel iddia ve dezenformasyonu gündeme taşıyarak, sahte hesaplar üzerinden bu iddiaları yayarak toplumsal barışı bozmaya, yardım faaliyetlerini aksatmaya, devlet-toplum ilişkisini zedelemeye çalışıyor.
Üstelik bunu FETÖ ile işbirliği içerisinde yapmaya çalışıyorlar. 2015 sonrası dönemde, Hendek Olayları sırasında, iki terör örgütünün işbirliği yaptığı, FETÖ’nün devlet içindeki yapılanması vasıtasıyla PKK’ya bazı kritik noktalarda istihbarat sağladığı, bu yüzden operasyonların zarar gördüğü, hatta bazı asker ve polislerin bu yüzden şehit düştüğü o günlerde çok konuşulmuştu. Benzer işbirliği bu kez afet üzerinden dezenformasyon üretilerek yapılıyor.
Daha önce de yazdım. Terör örgütleri dezenformasyon ve kara propaganda faaliyetleri kapsamında Telegram gibi uygulamaları, Twitter’ı, Ekşi Sözlük gibi yaygın kullanıcı sayısına sahip platformları bir araç olarak kullanıyor. Sahte hesaplar üzerinden üretilen kirli bilgiler söz konusu platformlarda dolaşıma sokuluyor.
Can alıcı son örnek, tepki çeken “Askerler yardım kolilerini yağmalıyor” dezenformasyonuydu. Bu iddianın ilk kez Ekşi Sözlük’te dile getirildiği belirtiliyor. Deprem bölgesine giden gazeteci arkadaşımız Taha Hüseyin Karagöz’ün paylaşımında gördüm. Bu dezenformasyonun yaygınlaşmasını sağlayan isimlerden biri de sosyal medya hesabında “gazeteci” yazan Barış Boyraz isimli kişiydi. Terör örgütü PKK’nın yayın organı olarak bilinen Medya Haber TV’de çalışıyor. Yine profilinde “gazeteci” yazan Amed Dicle takma adını kullanan, Belçika’da mukim, Vahdettin Tayfur isimli şahısla birlikte hareket ediyor. Söz konusu ikili sık sık “yardımlara el konduğu, köylere giden yardımların engellendiği, depremzede çocukların kaçırıldığı” şeklinde dezenformatif içerikler paylaşıyor. PKK’ya yakın bu hesapların paylaşımlarına FETÖ mensubu isimlerin destek verdiği görülüyor.
Kulağımıza küpe olsun: Terörle ya da dezenformasyonla mücadele sadece askerin ya da polisin görevi değil. Memleketi seven herkesin elini taşın altına koyması gerekir. Terör örgütlerinin propagandasına ve dezenformasyona karşı uyanık kalmak bizi bu mücadelenin bir parçası yapabilir.