Son Gün...
Gün gelecek sıra bize de gelecek.
O gün geldiğinde birkaç dost bizi de alıp götürecek.
Kimi tabutumuzun gölgesinde gözyaşlarını saklayarak ağlayacak.
Kimi de kendisini çekecek fotoğraf makinesi arayacak.
Kimi şehrin en büyük camilerinden kalkacak son yolculuğuna.
Kimi de garip bir mahalle camisinden.
Giderken kefenden başka elbisesi olmayan insan kadar garibi var mıdır?
Unvan makam mevki mal ne varsa hepsi geride kalacak.
İnsan doğduğu gün gibi Hiç olacak.
Ne olursa olsun insanın unvanı ile adı.
Allah ile dolu yaşamaktır maksat hayatı.
Ölüm insanın dünyada son günü,
Ahirete başlangıcın ilk günü.
Son gün...
Kiminin matemi, kiminin bayramı, kimininde düğünü.
Hak yolcusu belki de anlamayacak öldüğünü.
İsteriz ki cenazemizde kalabalık olsun ancak kabalık olmasın.
Mevlana diyor ya işte;
Önümüz toprak ardımız toprak maksat ikisi arasında çamurlaşmamak.
Olmuşsa da ölmeden evvel çamuru kurutmak.
Ve yine Mevlana; "Öldüğüm zaman gelip kabrimi öpeceğine hayattayım gel işte şimdi yüzümü öp" diyor.
Yani öldüğüm zaman tabutumda ölü bedenime omuz vereceğine hayattayım gel şimdi diri bedenime omuz ver.
Dostu olmalı insanın.
Kimseler kalmadığında mezarı başında saatlerce oturup ayrılmak istemeden gözyaşı döken.
Ve onunla toprağın üstündeki gülleri büyüten dostu.
Samimi dualarını gözyaşına bandıran?
Yakubun Yusufa hasretini andıran dostu.
Yoksa tabut başında bulunmak değil asıl maharet.
Üstad soruyor Allah Dostuna;
"Ey veli; İnsan nasıl olmalı söyle?
Son gün nasıl olacaksa hep öyle"
Son gün evet o son gün...
Bak işte biz de yaşadık ve öldük deriz.
Samimi gözyaşlarıyla yoğrulmuş dualar isteriz.
Hepimiz.
25.07.2017 15:17:00