SENDİKA İMPARATORLUĞU
AHMET SEVEN-SAMSUN BÜLTEN
Geçmişte işçi sendikaları gündeme gelirdi.
Ancak bu sendikaların kısa süre içerisinde kuruluş amacından uzaklaşarak siyasileştiklerini gördük.
Çalışma yerine adeta çalışmamayı, üretme yerine iş yavaşlatmayı teşvik ediyorlardı.
Üretim yapan iş yerlerinin kapısında "Bu iş yerinde grev var" yazısı bir maharet gibi asılır daha sonra batırılırdı.
Sendikalar fabrikalara tehdit unsuru olmuşlardı.
Çoğu gizli pazarlıklar içerisindeydi.
Sorduğunuz zaman emekçinin haklarını savunduklarını söylüyorlardı.
Hiç de öyle olmadı.
Batı'yı örnek alarak kurulan sendikalar amacı dışına taştı.
Kısacası Batıdaki sendika anlayışı biz de hiç yaşanmadı.
Hükumet kuran veya yıkan bir yapıya sahip oldular.
Yani tehdit unsuru olmayı tercih ettiler.
Üyelerinin çorba parasına göz diktiler maaşlarından ciddi kesintiler yaparak sendika ağaları oldular.
Sendika başkan ve yöneticileri baş döndüren lüks yaşamın içerisine girdiler.
Kendilerini uyaran, hataları ortaya koyan en yakın arkadaşlarını bile linç etmekten kaçınmalıdar.
Daha sonra Türkiyede memur sendikacılığı başladı.
Memura sendikal hakkın verilmesiyle kurulan sendikalar önce masumane bir çalışma içerisine girdiler.
Daha sonra bunların da kasalarının dolmasıyla kendilerinden önce kötü bir sınav veren işçi sendikaları örneğinden kurtulamadılar.
Menfaat ve çıkar ilişkilerine battılar.
Halbuki işçinin sendikası olabilirdi fakat; memur devlet güvencesinde olduğu için sendikayla ilişkisi olmamalıydı.
Zira memur devlet demekti. Bugünkü memur sendikaları bir anlamda memurun devlete olan güvensizliğinin sembolü olarak önümüze geliyor.
Devletin güvencesinde kurulan memur sendikalarının yine devlet imkanlarıyla üyelerinden yaptıkları kesintiyle kısa zamanda zenginleştiler.
İşçi sendikaları işçilerin ağası olurken memur sendikalarına bağlı yöneticiler de memurların ağası halini altılar.
Tepedekiler imparator gibi davranırken bağlı iş kollarının da birer sultanlığa dönüştüğü görüldü.
Çılgınca israf, lüks ve gösteriş bataklığına doğru yol almakta gecikmediler.
Bugün ciddi anlamda gayrı menkul ve işletmelere sahip oldukları biliniyor.
Kuruluş amaçlarını unutup işletmeciliğe dönüüştüler.
Kendi yöneticilerinin altına sus payı olarak milyonlarca değerinde araçlar tahsis ettiler. kasalarını parayla doldurdular.
Sendikalarda yaşanan kavgaların kumpasların altında üyelerini savunma onların haklarını koruma mücadelesi yerine kendi lüks hayatlarını güven altına alma çabası yatmaktadır.
Kavgaları bunun içindir.
Hukuk sistemi olan, mahkemeleri, hakimleri avukatları bulunan bir ülkede sendikaların neyi kimi ne adına savunduklarını anlamak güçtür.
Sırtını sendikaya dayayarak ondan cesaret alarak işini savsaklayan işçi gördüm, memur gördüm.
Her ikisinin de sırf sendikalardan dolayı şımarıp cıvıklaştıklarına işçi ve memur ciddiyetini yitirdiklerine şahit olduk.
Bu bakımdan kendilerini ikna etmekten aciz sendika sultanlarının önce devleti sonra üyelerini ikna etme vakti gelmiştir.
Ve devlet sendikaları daha ciddi bir şekilde kontrol altında tutmalıdır.
Tasarruf tedbirleri genelgesi doğrultusunda sıkı bir inceleme altına almalıdır.
Onların parlatılmış şişirilmiş boş yapısının farkına varmalıdır.
Bütün bunlara bağlı olarak üyelerinin de sendikalara karşı her geçen gün güvenlerini kaybettiklerini söylemek hiçte zor değil.
Kısacası Sendika İmparatorlukları yeniden gözden geçirilmelidir.
.......
Bir sonraki yazımızda ayrıntıları ve örnekleriyle konuya devam edeceğiz. Sendikalarda neler yaşanıyor linç kampanyaları, kumpaslar, iftiralar...
23.07.2023 13:58:02