Bugün gazetesinden Seda Şimşek'in röportajı...
-Sosyal yardımlar size bağlı. Kaç aileye devlet yardımda bulunuyor?
Sosyal
politikalara ayırdığımız bütçe son 10 yılda 10 kat artarak, 1,2 milyar
TL'den 12 milyar TL'ye çıktı. Başvuru odaklı giden bir sistemden,
ihtiyaç odaklı bir sisteme dönüştürüyoruz. TÜBİTAK'la kendi sistemimizi
revize ediyoruz, 2,5 milyon hanenin bire bir ekonomik ve sosyal
ihtiyacını bir düğme ile 15 ayrı kurumdan 3 saniyede alıyoruz. Bunun
diğer bütün kurumlarla olan bağlantısını güçlendiriyoruz, sivil toplum
ve yerel yönetimler ayağını da buna bağlayacağız. Bilgi ve teknolojiyi
öne alan, eğitim almış, sosyal çalışmacıların bire bir eve gidip,
analiz yaptığı bir sistem oluşturacağız. Bunun arkasından ikinci
başarmamız gereken şey, aile sosyal destek uzmanlığı sistemi.
-Ailelerin uzmanları mı olacak?
Koruyucu
ve önleyici devlet yönetimi hayata geçirilecek. Biz, bütün hukuki alt
yapımızı, tedbirlerimizi iş bittikten sonrası için oluşturduğumuz zaman
hep sonucu yönetiyoruz. Oysa, başta o sonuca gidecek riskleri ortadan
kaldırmalıyız. Aile sosyal destek uzmanlığı sistemi ile risk grubu yüksek aileler başta olmak üzere Türkiye'deki bütün ailelerin analizlerini yapacağız. Ailelerin ekonomik ihtiyaçları varsa bunlar zaten bir şekilde karşılanıyor, ama onun dışında sosyal hizmet,sosyal politikalar adına yapılması gereken başka şeyler varsa, evde
şiddet varsa, zihinsel engelli bir anne varsa, alkolle mücadele eden bir
baba varsa bunu görüp, destek vereceğiz. Mesela, Adana'da yaşadığımız
Aliş olayı gibi, eğer orada bir aile sosyal destek uzmanı olsaydı,
tesadüfen gece saat 2'de polisin Aliş'i görmesine gerek kalmayacaktı. O
aileye gidilmiş ve Aliş'in durumu tespit edilmiş olacaktı.
-Devlet kendisi bu aileleri gidip bulacak mı?
Evet,bu sistem hayata geçirilince ailelerin haritası çıkarılmış olacak. Şu
anda 2 ilde, Kırıkkale ve Karabük'te pilot uygulama başladı.
- Ne zaman yaygınlaşacak?
Bu
çok büyük bir proje, önce 2 ay il bazlı çalışacağız. Hangi modeli
uygulayacağımıza karar verip, bölge bazlı çalışmaya başlayacağız. Bir 6
ay içinde, bütün Türkiye'de olmasa bile, etkin halde ve lokal halde
çalışabilir hale getireceğiz.
-Devlet her ailede ne olup bittiğini tespit mi edecek?
Evet,koruyucu, önleyici olarak yapması gereken ne varsa baştan ödevini
bilecek ve yapacak. Riski yönetecek. Bir tehlike varsa görecek ve baştan
müdahale edecek.
-Böylelikle mesela sokak ortasında kadınların eşleri tarafından öldürülmesi de engellenecek mi?
Zaten
bunların hepsi sonuç. Devlet, sonucun ne olacağını baştan görüp,
gerekli tedbiri alacak. Hiç kimse ölmeyecek inşallah, kadınlarımız da
çocuklarımız da babalar da... Bu beni çok heyacanlandıran bir proje.
Başarabilirsek en önemli kalıcı eserlerimizden birisi olacak.
7 BİN AİLE UZMANI ALACAĞIZ
-Ailede hangi tehlikenin olabileceği nasıl belirlenecek?
Bu
proje için başlangıçta 7 bin eleman almayı planlıyoruz. Bu
arkadaşlarımız sosyal bilimler eğitimi almış arkadaşlarımız olacak.
Alana gittikleri zaman ne yapacaklarını bilecek bir alt yapıları olacak.
KPSS ile alınacak, mülakatlardan geçecekler, sonra eğitici eğitiminden
geçecekler. Hangi analizlerin yapılacağı, nasıl geri bildirimler
geleceği, o gelen ihtiyaç analizlerine göre nasıl tedaviler, nasıl geri
dönüşler yapılacağı çalışılacak.
- Uzmanlar bir ile gidip, bütün ailelerle görüşecekler mi?
Önce
riski yüksek olanlardan başlanacak, elimizde şu anda 2,5 milyon ailemiz
var. Ondan sonra yavaş yavaş diğer ailelere geçilecek. Değişik
modellemeler yapılabilir. Mesela Aliş'in evi, parçalanmış bir aile,
eğitim seviyesi, ekonomik seviyesi düşük, o evler öncelikli olacak
şekilde süreci yöneteceğiz.
ÇOCUĞA ŞİDDETE DE ELEKTRONİK KELEPÇE
-Adana'ya gidip Aliş'i görmüşsünüz.
Yarın
Aliş için çok geç de olabilirdi, çok şükür ki büyük bir tesadüfle artık
bizim yanımızda. Bir şeyi daha bana gösterdi ki, şiddeti öğreniyoruz,
öğretiyoruz ve uyguluyoruz. Anne kendi babasından, ailesinden,
kardeşlerinden gördüğü şiddeti anlatırken gözleri açılıyor, ama Aliş
"Kemerle beni döverlerdi" diyordu, onun sırtında kemer izleri var.
Şiddetsiz bir toplum istiyorsak, şiddeti öğretmememiz, öğrenmememiz ve
uygulamamamız gerekiyor. Özellikle medyada terör, şiddet ve cinayet gibi
olaylar bunların propagandasına dönüşüyor. Oksijen oluyor.
-Çocuklara yönelik şiddet ve istismarın önlenmesi için de bir çalışma başlatılmış.
Kadınlarda
şiddetin önlenmesinde getirdiğimiz hukuki alt yapıyı çocuk için de
getirmek üzere çalışmaya başladık. Hem dezavantajlı bütün grupların,
kadının, engellinin, çocuğun haklarını koruyacak hem de onlara
gelebilecek zararları, istismarı önleyecek radikal tedbirleri alacağız.
-Elektronik kelepçe çocuğa şiddet uygulayanlar için de kullanılabilir mi?
Sonuçta
kadına şiddet uygulayan için denetimli serbestlik çalışıyor ve
elektronik kelepçe, teknik takip sistemi çalışıyorsa, bu çocuğa şiddet
için de olabilir. Bu bir yol ve yöntemdir, mağdurun değişmesi yol ve
yöntemi değiştirmez.
'RIZAYA DAYALI' İFADESİNİN KALDIRILMASINI İSTİYORUZ
-Somut olarak neler sorun olarak görülüyor?
En
çok kafamızı karıştıran ve bizi rahatsız eden, yargılamalar sonunda
ortaya çıkan "rızaya dayalı" ifadesi. Bunun bir an önce kalkmasını
istiyoruz. TCK'nın 104. maddesinde yer alan ve "rıza" olarak yorumlanan
ifadelerin çıkarılması üzerinde hukukçular çalışıyor.
-Nasıl bir düzenleme yapılacak?
Rıza
olamaz. Böyle bir soru sorulamaz, bu soruyu kabul etmiyorum. 15 yaşın
altındaki bir çocuğun nasıl bir rızası olabilir? Daha o çocuk.Yaşadığı
çevrenin, istismarın bir sonucudur rıza. Bize düşen o istismarı
önlemektir, istismara kılıf uydurmak değil.
-Türkiye'de
bir ikilem de orta çıkıyor. 15 yaşında genç kız ailesinin isteği ile
evlendiriliyor, fakat yaşı küçük olduğu için resmi nikah kıydırılmıyor,
resmi nikahsız kalıyor.
İşin köklü çözümü, o çocukların
okulda tutulması. Biz çocuğu 12 yıl zorunlu eğitimde tuttuğumuz zaman,
ailenin kız çocuğunu evlendirdiği sistemi kendi içinde izole etmiş
olacağız. 2011 Aile Araştırma Raporu'nda, çocuk yaşta, yani 18 yaş altı
evliliklerin yüzde 16'dan yüzde 9'a düştüğünü gördük. İkinci sevindirici
rakam, "ben istemedim ama ailem beni evlendirdi" diyenlerin oranı da
yüzde 25'lerden yüzde 9'a düşmüş durumda. 12 yıl zorunlu eğitimle bu
oranların yüzde 5'lere düşüceğine inanıyorum.
DEVLET ŞEFKATİ HER ŞEYİ DEĞİŞTİRECEK
-Diyarbakır'da Bağlar Semti'ne gitmişsiniz.
Benim
için Bağlar, Şahin Bey, Şehit Kamil, yurdumun herhangi bir parçasının,
herhangi bir ilçesinin diğerinden bir farkı yok. Ben herkesin birinci
sınıf insan olduğuna, kadın, erkek, çocuk herkesin onurluca yaşam
mücadelesinde sosyal devlet olarak yanında olmamız gerektiğine
inanıyorum. Bağlar semti, farklı ideolojik yapısıyla, taş atan
çocukların, molotof kokteyli atan insanların daha çok yaşadığı bir mekan
olarak tanımlanmış olabilir. Ama, benim için bunlar bir şey ifade
etmiyor. Ben oradaki her bir insanla iletişim kurulduğu, devletin şefkat
eli dokunduğu zaman bir sihirli anahtar gibi her şeyin değişeceğine
inanıyorum.
-Çocuklarını dağa göndermeyecek ya da dağdan indirecek bir anne iradesini nasıl ortaya çıkarılacak?
Toplumdaki
değişim ve dönüşümün ana dinamiği kadın. En son araştırmalar da
tescilliyor, ailenin içinde 10 başlıktan 9'unda kadın karar veriyor.
Erkek bir tek tatile gidilecek yer konusunda karar veriyor. O kadar
anaerkil bir yapımız var. Ana, şiddet istemiyor, canı yansın istemiyor,
ağlamak istemiyor, evlatlarını kaybetmek istemiyor. Nevruz'da gidip
çocuğunu alan, tepki gösteren anaları gördük. Bu bir değişimin
başladığını gösteriyor. Bizim onların yanında olmamız, boşluk
bırakmamamız lazım.
İSPANYA'DAKİ KADINLARDAN EKSİĞİMİZ YOK
"Bizde
de artık potansiyel var, enerjiden, savunmadan anlayan kadınlar var"
diyen Bakan Şahin, "Milli Savunma Bakanı da çıkar mı" sorusuna "Neden
olmasın" yanıtını verdi.
-Türkiye'de bir gün Milli Savunma Bakanı bir kadın olabilir mi?
Ben
her zaman söylüyorum, Milli Savunma Bakanımız'a da söylüyorum. 30'lı
yılların dünyasında ve Türkiyesi'nde Meclis kurulurken kadınla birlikte
kuruldu. AB ülkelerine ve İskandinav ülkelerine bakıldığı zaman her
alanda, enerjide, sağlıkta, savunmada, yani bizim erkek alanı olarak
gördüğümüz alanlarda da kadınlar iş başında. Bizde de artık potansiyel
var, enerjiden, savunmadan anlayan kadınlar var. Parlamentoda yüzde 14
kadın oranı, ehliyeti ve liyakatı olan kadınlar var. Bunlar kabinenin
içinde yer alacak, çoğalacağız.
-Milli Savunma Bakanı da çıkar mı?
Neden olmasın? Bizim kadınlarımızın İspanya'daki kadınlardan hiçbir eksiği yok.
-Siz olmak ister misiniz Milli Savunma Bakanı?
Ben bakanlığımı seviyorum, benim bakanlığımın şu anda yapacak çok işi var.
-Kadın subaylar var, bir kuvvet komutanı veya Genelkurmay Başkanı kadın olmuyor ama.
Genelkurmay
Başkanı'nın nasıl olduğu belli. Türkiye gerçeğinde alttan gelen
komutanlar arasında bir kadının olmadığı da belli. Kadın subayların da o
kademelerden geçmesi gerekiyor, o kademelerden geçme iradesi gösteren
kadınlar neden Genelkurmay Başkanı olmasın? Olabilir. Çok başarılı kadın
subaylarımız var.
16.04.2012 18:22:53