Hükümet olarak görüşme taleplerine olumlu cevap verdiklerini anlatan Atalay, konuya ilişkin pek çok kişi, kurum ve siyasi partiyle görüşme yaptıklarını anımsattı.
Terör ve diğer sorunların çözümünde her zaman paylaşmacı olduklarını ve nerede faydalı bir görüş varsa o görüşü almayı gerekli gördüklerini ifade eden Atalay, Başbakan Erdoğan'ın Zana'nın talebini olumlu karşıladığını söyledi.
Atalay, şunları kaydetti:
''Görüşmede sayın Zana kendi düşüncelerini ifade etti. Yani şahsi düşüncelerini ifade etti. Genel manada tabii herkesin dileği bu sorunların bir çözüme kavuşması, şiddetin ve kanın sona ermesi. Ama bizim genel olarak bakışımız, Başbakanımızın bakışı, tabii ifade ettiği, silahlar bırakıldığında sorunun çözümü kolaylaşacaktır. Yahut da zaten bizim demokratikleşme adımlarımız var. Zaten bütün vatandaşlarımızın hak ve hukukunu koruma yönünde yürüttüğümüz politikalarımız var bu politikalarımız daha etkili bir şekilde yürüyecektir. Burada sayın Zana'nın bugün basın toplantısında ifade ettiği gibi başlayan görüşmelerin devam etmesi, diyaloğun sürmesi konusunda Başbakanımıza özel, doğrusu hem iltifat etmiştir hem de 'Bunu siz yapabilirsiniz. Bu konuda miletin sizden büyük beklentisi var, umudu var ve siz bu milletin başbakanısınız, ilk adımı siz atmalısınız, bu görüşmelerde daima siz öncü olmalısınız, yani bu konuda sizden beklenti var' diye ısrarla bunu ifade etmişti. Zaten bunu daha önce basında ifade etmişti. Bunlar bir anlamda yinelenmiştir.''
-''Özür dileme Uludere ile ilgili değil''-
Zana'nın işin özünü ilişkin de bazı düşünceleri olduğunu dile getiren Atalay, şöyle konuştu:
''(Devlet vatandaşından özür diler). Yani o Uludere bağlamında değildi. Genel manada bu ülkede değişik vatandaş kesimlerine karşı devletin geçmişte yanlış tutumu olmuştur veya devlet adına uygulamalarda bulunan insanların yanlışlıkları olmuştur. Geçmişte olup bitenlerle ilgili devletin bir anlamda özür dilemesi gibi bir konu orada gündeme getirilmiştir. Bugün bazı yorumlarda bunun Uludere olayı ile ilgiliymiş gibi. Uludere olayı hiç gündeme gelmedi, ama bu vesileyle şunu da ifade edeyim, devlet gerektiğinde tabii özür diler biz de o düşüncedeyiz. Yani Başbakanımız Dersim katliamı ile ilgili devlet adına özür dilemiştir vatandaşlardan. Gerektiğinde yine dilenir, biz dileriz. Esas olan insandır esas olan vatandaşımızdır. Uludere ile ilgili de aslında belki bu manada bir söz söylenmedi ama Başbakanımız, hükümetimiz uygulamasıyla, yaptıklarıyla bir anlamda özür dilemiş oldu, özür yerine geçecek çalışmalar yaptı.
Hükümetin bölgeyle ilgili o olayla ilgili çalışmaları hatırlayın. Bizleri gönderdi, Başbakan Yardımcısı ve bakanlar olarak biz gittik başsağlığı için. Sonra bizzat Başbakan eşini kızını bölgeye gönderdi; benimle birlikte benim eşim diğer arkadaşlarımız gittik orada hem orada hayatını kaybedenlerin yakınlarına, annelerine, kardeşlerine, eşlerine başsağlığı dilendi. Sonra tazminatla ilgili normal belirlenen kanunun belirlediği meblağın üzerinde Başbakanımız buradaki büyük acıyı dindirme açısından geride kalanlara bir anlamda destek manasında 100 bin lira daha fazla miktar ödeyelim dedi fert başına. Bu tür adımlar atıldı. Yani burada da biz hükümet olarak doğrusu vatandaşımızdan özür yerine geçecek bir tutum içinde olduğumuzu düşünüyoruz.''
-''Tamamen kendi düşüncesi''-
Başbakan Yardımcısı Atalay, Leyla Zana'nın ''Öcalan'a ev hapsi düşünülemez mi-'' gibi bir düşüncesini de ifade ettiğini belirterek, ''Tamamen kendi düşüncesidir. Başbakanımız da buna olumlu bakmadığımızı Öcalan'la ilgili böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ifade etmiştir'' dedi.
Atalay, şunları kaydetti:
''Yani ortak tabii düşüncelerimiz, dileklerimiz bu konuda daha fazla insanların düşünmesi, çözüme dönük kafa yorması ve her çözüm adımı atılacağı zaman tabii birileri bunu provoke ediyor. Bir yerlerde terör olayları oluyor. Bugün bir terör liderlerinin birinin açıklaması var. Sayın Zana'nın düşüncelerine bile karşı çıkıyorlar. Bir yandan tabii burada diyalog ve çözüm yaklaşımları var ama terör kesimi de Zana'nın bu tür düşüncelerine bile karşı çıkıyor ve aynen şunu diyor; Bu tür düşünceler olduğu için Dağlıca'da 8 askerimizin şehit olduğu olayları meydana getirdik. Ortada yürüyen böyle bir durum var. Onun için biz netice olarak şunu söylüyoruz, Başbakanımız da bunu söyledi; Bizim için hiçbir vatandaşımızın ayrımı yok. Kendi etnik kökeni, vesaire hiçbir ayırıcı unsur değil. Bizde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak yeterli ve devlet de hükümet de her vatandaşının hak ve hukukunu korumak için uğraşıyor. Türkiye'de daha önce yapılan yanlışlıkları gidermek için uğraşıyoruz. Önceki dönemlerdeki asimilasyon, inkar, ret politikaları bugün terk edildi. Her vatandaşımızın kendi dinini, dilini kendi değerini, kültürünü konuşması yaşaması açısından hiçbir engel yok ve biz bütün bu çoğulcu yapının yaşaması için uğraşıyoruz.
Demokratikleşme adımlarımız bunun için. Hiçbir vatandaşın Kürt kökenli olduğu için hiçbir ayrıma tabi tutulmuyor. Bunları da ifade etti Başbakanımız.''
Üç kırmızı çizgilerinin bulunduğunu, ırk, bölge ve dini milliyetçilik yapmadıklarını ifade eden Atalay, AK Parti içinde, kabine içinde Kürt kökenli pek çok arkadaşlarının bulunduğunu söyledi.
Atalay, ''Bir de ülkemizin her köşesinde büyük bir yatırım ve kalkınma faaliyeti yürütüyoruz. Özellikle daha önce bunların yeterince yapılmadığı Doğu ve Güneydoğu bölgelerimize ağırlık veriyoruz. Bu çalışmalarımız da bu vesileyle paylaşılmış oldu. Ama genel manada tabii hepimizin dileği terörün bitmesi. Bizim oradaki en önemli yaklaşımımız son zamanlarda bunu değişik defalarda açıkladık. Silahlar bırakıldığında her şey daha rahat konuşulur ve vatandaşlarımızın diğer sorunları üzerine de daha rahat gidilebilir. Genel manada bu şekliyle de iyi bir diyalog, iyi bir görüşme olmuştur. Onu ifade etmek isterim'' diye konuştu.
-Özel yetkili mahkemeler-
Özel yetkili mahkemelerle ilgili soru üzerine de Atalay, bu konunun uzun süredir hükümetin gündeminde olduğunu, üçüncü paket kapsamında değişiklik önergesinin TBMM'ye sunulduğunu söyledi.
Atalay, şöyle konuştu:
''Burada tabii hükümetin en önemli hassasiyeti, özel yetkili mahkemelerde şu anda mevcut davaların aksamaması ve o davaların yürümesinin buradan olumsuz etkilenmemesi. O konuda da bu teklifte gerekli tedbirleri arkadaşlarımız aldılar, yani düzenlemenin içinde onlar yer alıyor. Mevcut davalarda bir aksama olmayacak, onlar mevcut şekliyle yürüyecek. Verilen önergede de öyle. Ama bundan sonrası için bu mahkemeler kalkıyor ve bazı görevlendirilmiş Ağır Ceza Mahkemeleri bu tür davalara bakmış olacaklar.''
01.07.2012 19:13:33