Cumartesi ve Pazar günleri anne ve babalar için çekilmez olur.
Çünkü tatildir.
Çocuklar evdedir.
Kıyamet kopar.
Bu yüzden Ebeveynler tatili sevmezler.
Ah bir okula gitseler de biraz rahat etsek ortalık sakinleşse diye beklerler.
Çocukların yaramazlığıyla ilgili sorulara verilen beylik cevabı bilirsiniz: "Başedemiyorum"
Ha buraya kadar yazdıklarıma hemen itirazlar da gelecektir.
Biliyorum. Durun durun söylenemeyin hemen.
İstisnalar kaideyi bozmaz.
Ben genelde böyle demek istiyorum.
Genel tarifinin içerisine girmeyenlere sözüm yok.
Şimdi gelelim sadede.
Günümüzde çocuklara laf söylemek mümkün değil.
Dolayısıyla laf anlatmak ta.
Peki, bu durumda öğretmenler ne yapsın.
Onların baş edemiyorum demek gibi bir lüksü yok.
Veliler için çocuklarının ne kadar haylaz olduklarını bilseler bile benim çocuğum yapmaz kaidesi çalışıyor.
Yani Karakolda doğru söyleyip mahkemede şaşıyorlar.
Sorun da işte tam burada.
Öte yandan tembel öğrencinin suçu da öğretmene atılıyor.
Ana Babaların yetiştiremedikleri terbiye veremedikleri ve bir kütle gibi okula bıraktıkları çocukların hesabını öğretmenler mi verecek?
Valla bizim zamanımızda öğretmenden bizde sopa yemedik değil.
Hem de alasını yedik.
Sopayı tasvip etmek mümkün değil.
Ancaaaaak öğrencinin singafını, yaramazlığını,külhanbeyliğini, dayılığını daha bilmem ne belasını kabul etmekte mümkün değil.
Şimdi Basında Tekkeköyde öğretmen öğrencisini diz çöktürerek dövdü haberi yer almış.
Dövülen yani mağdur öğrenci ye.
Vur abalıya.
Öğretmenin savunması yok ortada.
Hele birkaç kelam da o desin.
O dövülen öğrenciyi tanımam etmem.
Fakat o kadar seviyorsanız alın birkaç gün de sizde kalsın.
Bakın bakalım nasıl birisi imiş.
Demem odur ki gırtlağa kadar getirirsen döver de.
Sopaya dayağa karşıymış.
Yapma yav.
Eşeğe koklasın diyerek çiçek vermişler ot diyerek yemiş.
Arkadaş çiçeği kurtarmak adına eşek dövülür unutmayın.
Eşek eşekliğinden vazgeçecek önce.
Anlamış mısanız?
27.12.2017 22:30:34