AK PARTİ Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Grup Toplantısı'nda konuştu.
Erdoğan, kendisini dinleyenleri selamlayarak başladı.
TBMM'nin 27'nci. Dönem 2'nci yasama yılının ilk grup toplantısının AK Parti ve Türkiye için hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Erdoğan, TBMM'deki çalışmalarında milletvekillerine başarılar diledi.
Büyük bir deprem ve tsunami felaketi yaşayan Endonezya'ya "geçmiş olsun" dileklerini ileten Erdoğan, "Büyüklüğü 7,5 olarak ölçülen depremde ve ardından oluşan dalga yüksekliği 6 metreye ulaşan tsunamide binin üzerinde can kaybı yaşandığı haberleri geliyor. Hala ulaşılamayan, haber alınamayan yerler bulunduğu ifade ediliyor. Hayatını kaybeden tüm Endonezyalı kardeşlerime Allah'tan rahmet, yaralılara şifa dilerken tüm Endonezya halkına sabırlar niyaz ediyorum." ifadesini kullandı.
Endonezya Cumhurbaşkanı Joko Widodo'yu dün telefonla arayarak Türkiye ve Türk milleti adına üzüntülerini ve taziyelerini bizzat aktardığını belirten Erdoğan, Türkiye olarak resmi yardım teklifini Endonezya tarafına ilettiklerini, AFAD'ın tüm hazırlıklarını tamamladığını, Kızılay'ın ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun ise bölgeye ulaşarak, yardım faaliyetine katıldığını bildirdi.
Erdoğan, Endonezya hükümetine ve halkına geçmiş olsun dileklerini ileterek, "Acılarını yürekten paylaştığımızı, daima yanlarında olacağımızı tekraren ifade ediyorum. Rabbim, milletimizi ve tüm insanlığı bu tür afetlerden muhafaza eylesin diyorum." dedi.
"YÜKÜNÜZ AĞIRDIR AMA BİR O KADAR DA ŞEREFLİDİR"
Erdoğan, 16 Nisan Halk Oylaması ile milletin onayını alan yeni yönetim sisteminin 24 Haziran seçimleriyle resmen uygulamaya girdiğini hatırlatarak milletvekillerine, "Sizler, yeni dönemin ilk milletvekilleri olarak bu tarihi değişimin hem mimarı hem şahidi olarak görev yapacaksınız. Yükünüz ağırdır ama bir o kadar da şereflidir. Yeni sistemde yürütme ile yasamanın net bir şekilde birbirinden ayrılmasıyla milletvekilleri olarak sizler asli görevlerinize çok daha fazla zaman ayırma, çok daha verimli çalışma imkanı bulacaksınız." diye seslendi.
AK Parti grubu olarak gündemlerinde binlerce kanuni düzenlemeyi gerektiren konunun bulunduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ancak bütçe görüşmeleri başlamadan önce öncelikli olarak ele almamız gereken işler bulunuyor. Bunları iki başlık altında ifade edebiliriz. Birinci grupta 100 günlük icraat programımızda yer alan hususlardan bir kısmı ile ilgili olarak ihtiyaç duyulan düzenlemeler yer alıyor. Arkadaşlarımızın yaptıkları çalışmaya göre bu kapsamda 414 kanun maddesinin değişmesi veya ihdası gerekiyor. İkinci grupta ise yeni yönetim sistemine geçilmesiyle kanunlarda yapılması gereken güncellemeler bulunuyor. Bu kapsamda da 275 düzenleme gerektiği anlaşılıyor. İşte bu iki kapsamdaki kanun değişiklikleri ve ihdaslarının hayata geçirilmesi aciliyet arz ediyor. AK Parti grubunun öncülük etmesiyle Meclisimizin bu çalışmaları başarıyla neticeye ulaştıracağına inanıyorum. Yeni yönetim sistemine göre hazırladığımız ilk bütçeyi de inşallah iki hafta sonra Meclise gönderiyoruz. Komisyonlarda ve Genel Kurulda yapılacak görüşmelerin ardından Meclisimizin takdiriyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemimizin bu ilk bütçesini 1 Ocak'tan itibaren uygulamaya başlayacağız."
"SIKINTILARIN ÜSTESİNDEN GELECEĞİZ"
Yeni bütçeyle ekonomiyi faiz, kur ve enflasyon şer üçgeninde kurulan tuzaktan kurtararak süratle yeniden hedeflere uygun bir büyüme performansına kavuşturmaya kararlı olduklarını vurgulayan Erdoğan, "Ülkemizin ekonomik gerçekleriyle ilgisi olmayan, tamamen Türkiye'yi siyasi gayelerle köşeye sıkıştırma amacı taşıyan bu dalgalanma dönemini yavaş yavaş geride bırakıyoruz. İş dünyamızdan, sanayicilerimizden, üreticilerimizden, esnafımızdan, çalışanlarımızdan ricamız, sabırlı olacaksınız. Ama bir gerçeği daha açık ve net söylüyorum, stoklara ve stokçulara da fırsat vermeyeceksiniz. Eğer stokçular tarafımızdan belirlenirse, kimse kusura bakmasın, biz de devletin, yasaların bize yüklediği görev sebebiyle gelir, adımımızı atar, gereğini yaparız." ifadesini kullandı.
Bu faiz, kur, enflasyon saldırısına en iyi cevabın, ekonominin çarkları döndürülmeye devam edilerek, işlere dört elle sarılarak, yeni imkanlar oluşturularak verilebileceğine işaret eden Erdoğan, ihracatta geçmişten bugüne büyük bir rekor kırıldığını hatırlattı.
Erdoğan, yetkiyi doğrudan milletten alan yürütme ve yasama organları olarak ortaya koyacakları kararlılık ile milletin gösterdiği sabır sayesinde bu sıkıntıların üstesinden gelineceğini bildirdi.
"ASIL OLAN TÜRK MİLLETİNİN MENFAATLERİDİR"
Siyaset kurumunun birtakım çatlak seslere rağmen vakur bir duruş sergileyerek, ülkesinin ve milletinin yanında yer alarak sürece olumlu katkı sağladığını belirten Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Anamuhalefet partisinin meseleyi hiç ilgisi olmayan yerlere çekmeye çalışma çabalarını ise milletimizin takdirine havale ediyoruz. Cevap vermeye de gerek bulmuyorum. Çünkü bir ülkede iktidara yürüme derdi olmayan ama muhalefette kalan ve muhalefette kaldığı süreçte de sürekli olarak 'acaba ülkeyi nasıl batırabiliriz' veya 'bu ülkeye nasıl karalar çalarız' gayretiyle kampanyalar yürüten bir anlayıştan hiçbir şey olmaz. İşte onun içindir ki benim milletim de bunlara asla 'iktidar koltuğu için yürü' demiyor."
Erdoğan, 2023'ten başlayarak 2053 hedeflerine ulaşmak için gerektiğinde kan kusup, "kızılcık şerbeti içtik" diyerek ne gerekiyorsa yaptıklarını, yapmaya da devam edeceklerini vurguladı. Erdoğan, "Asıl olan Türkiye'nin ve Türk milletinin menfaatleridir. Gerisi lafügüzaftır." dedi.
Erdoğan, 2019'un Mart ayında yapılacak mahalli idareler seçimlerinin Türkiye'nin gelecek beş yılını arzu edilen hız ve etkinlikte icraatlarla geçirebilmesi açısından kritik öneme sahip olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimlerinden milletin teveccühüne mazhar olup, başarıyla çıktıklarını anımsatan Erdoğan, mahalli idareler seçimlerinde de hem oy oranı hem belediye başkanlığı sayısı bakımında benzer bir başarıyı hatta daha iyisini elde etmeleri gerektiğini bildirdi.
AK Parti'nin şahsı başta olmak üzere mahalli idarelerdeki başarılarıyla temayüz etmiş bir kadro tarafından kurulduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bugün de milletimizle aramızdaki bağı güçlü şekilde muhafaza etmemizi büyük ölçüde mahalli idarelerdeki başarılarımıza borçlu olduğumuzu özellikle düşünüyorum. Milletimizin doğrudan hayatına dokunan hizmetlerin ifa edildiği mahalli idarelerde ne kadar güçlü olursak, Cumhurbaşkanlığında ve Meclis'te o derece rahat ve etkin hizmet vereceğimize inanıyorum. Bunun için hep birlikte çok çalışmalıyız. AK Parti kuruluşundan beri her işini, her çalışmasını, her icraatını istişareyle yürütmüş bir partidir. Mahalli idareler seçim hazırlıklarımızı da yine istişareyle yapıyoruz. Cuma günü başlayıp, pazar akşamı sona erecek olan ve bu yıl 27'ncisini yapacağımıza göre, artık geleneksel diyebileceğimiz istişare toplantımızı beş yıl aradan sonra -yani yapmadık diye bir şey yok beş yıldır Afyonkarahisar'da yaptık- tekrar Kızılcahamam'da gerçekleştiriyoruz. Kızılcahamam kampımızda tüm bu konuları enine boyuna konuşacağız. Yani her şeyi burada konuşup bitirmeyelim diyorum, biraz da cumartesi gününe kalsın, çünkü cumartesi günü konuşacağımız çok şey var."
"SEÇİM HAZIRLIKLARINA 24 HAZİRAN'IN HEMEN ARDINDAN BAŞLADIK"
Erdoğan, 24 Haziran seçimlerinden çıkarttıkları dersler ışığında, 2019'un Mart ayındaki mahalli idareler seçimleri için kendilerine en doğru, en sağlıklı yol haritasını hep birlikte belirleyeceklerini belirterek, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Esasen Genel Merkezimizde mahalli seçim hazırlıklarına 24 Haziran'ın hemen ardından başladık. Merkez Karar ve Yönetim Kurulumuzun, Merkez Yürütme Kurulumuzun her toplantısında bu konuları ele alıyor, mevcut durumu ve ileriye dönük hazırlıkları gözden geçiriyoruz. Meclisin yeni döneminin açılmasıyla birlikte siz milletvekillerimizle de daha sık istişare imkanı bulacağız. Mahalli seçimlerde en isabetli adayları belirleyerek, en verimli çalışmaları gerçekleştirerek hedeflerimize ulaşmalıyız. Kimse, 'Bu benim yakınımdır, bu benim şuyumdur, bu benim buyumdur' diye bize aday teklifiyle gelmesin. Bunu özellikle burada ifade ediyorum. Ondan sonra ters yüz edilirse de kusura bakmasınlar. Burada ehliyet ve liyakat esastır. Buna göre adımlarımızı atmakta da bizler kararlıyız ve bütün prensiplerin üzerinde bu prensip vardır. Bunun için sizlerden partimize, şehirlerimize ve ülkemize en iyi katkıyı sağlayacak bir yaklaşım içerisinde olmanızı bekliyorum."
Parti teşkilatından kendilerine tevazu ehli insanları aday olarak getirmelerini isteyen Erdoğan, "Öyle halkına tepeden bakacak adamları bize getirmeyin. Gurur, kibir abidesi insanları bize getirmeyin. Hem işini iyi bilecek hem çalışacak hem de bu davayı iyi hazmetmiş olanları bize getirin. Hiç ilgisi alakası olmayan ama seçime gidiyoruz, bu vesileyle onu da buradan aday yapalım, hayır yok öyle bir şey. Emeği olacak." dedi.
"ADAYIN DA BİR KARŞILIĞININ OLMASI LAZIM"
Şehirlere ve ülkeye en iyi hizmetleri getirecek isimlerle seçimlere girdiklerinde bundan milletle birlikte partilerinin de kazançlı çıkacağını belirten Erdoğan, şunları ifade etti:
"Yani adayın da bir karşılığının olması lazım. Sadece partinin karşılığına sığınarak adaylık değil, adayın da bir karşılığı olacak, o da prim yapacak partinin gücünü de arkasına alacak. Başarıları ve hizmetleri ile milletimizin gönlünde yer eden arkadaşlarımızla zaten devam edeceğiz. Bunun yanında, FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerine bulaşmamış olması, milletimizin değerleriyle çatışmaması, birikimi ve projeleri ile hizmet etmeye uygunluk arz etmesi şartıyla AK Parti'nin kapıları herkese açık. Hatta bu vasıflara sahip isimleri partimize gelmelerini beklemeden gidip kendimiz arayıp bulacağız. AK Parti olarak tüm seçim çevrelerinde adaylarımızı çıkartacak çalışmalarımızı yürüteceğiz. Partimizin saflarına katılan her adayı, kendimiz ve ülkemiz için bir kazanç olarak görürüz. Sizlerin bu sürece katkı ve destek vermesi çok önemlidir. Ama bu benim akrabamdır, bu benim yakınıdır, bizim STK'dendir. Arkadaşlar yok. İşin ehli mi, değil mi? İşin ehli olur, beraber yıllarca aynı STK'de hizmet vermiş olabilirsiniz o ayrı bir konu ama böyle bir ehliyeti, liyakatı yok, olmaz öyle şey. Tuttuğunu koparacak, ehli tevazu olacak ve 'hakikaten biz arkadaşla burada Allah'ın izniyle seçimi alırız' diyebileceğiz. Böyle yürüyeceğiz. Bugün bu çerçeveden hareket ederek ilçe başkanlarımızla bir araya geliyoruz. Bu sabah başladı ve ilk grubun ilk toplantısı partimiz konferans salonunda bu sabah başladı. Buradan çıktıktan sonra bende ilçe başkanlarımıza hitap edeceğim. İl başkanlarımızla sık sık bir araya geliyorum. En kısa sürede onlarla da istişarelerimiz yapacağız."
"MİLLETİMİZİN GÖNLÜNE GİRMEDEN OYUNA TALİP OLAMAYIZ"
Erdoğan, seçim takvimindeki süreleri beklemeden aday tespiti ve kampanya hazırlıklarını erkenden tamamlamayı planladıklarını aktaran, şunları kaydetti:
"Ana kademesiyle kadın ve gençlik kollarıyla mahalle ve köy temsilcileriyle AK Parti teşkilatları yılın 365 günü zaten sahadalar. Aynı zamanda yine bugün kadın kollarımızla da bir toplantım var. Onlarla da görüşeceğim. Artık durmak yok yola devam. Seçim sürecinde mümkünse 81 milyon vatandaşımızın her birine teker teker yeniden ulaşacak, her hanenin kapısını tekrar tıklatacak bir çalışma temposuna ulaşmayı hedefliyoruz. Milletimizin gönlüne girmeden oyuna talip olamayız. Önce milletimizin gönlüne gireceğiz, ondan sonra da oyunu isteyeceğiz. AK Parti'yi diğerlerinden ayıran en önemli özellikle vatandaşlarımızla yüz yüze iletişim ve etkileşim içinde siyaset yapıyor olmasıdır."
Erdoğan, AK Parti'yi diğerlerinden ayıran en önemli özelliğin, vatandaşlarla yüz yüze iletişim ve etkileşim içinde siyaset yapması olduğunu belirtti.
Siyaseti, parti binalarında oturup ahkam kesmekten veya dar bir ekiple yapılan küçük toplantılarda esip gürlemekten ibaret sananlardan olmadıklarını kaydeden Erdoğan, "Biz milletimizin bağrından çıkan bir partiyiz. Milletimizin kalbindeki bize dönük muhabbeti, sevgiyi, saygıyı, umudu muhafaza edebildiğimiz sürece Allah'ın izniyle kimse sırtımızı yere getiremez. Diğer partilerin düştüğü hataya düşüp milletimizle bağımızı kopardığımızda ise akıbetimiz onlardan farklı olmayacaktır." diye konuştu.
Ülkenin kaderiyle AK Parti'nin kaderinin adeta bütünleştiğini söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AK Parti'nin gerilemesi, Allah göstermesin yıkılması demek Türkiye için de bir büyük felaket anlamına gelecektir. Dolayısıyla yalnızca kendimiz değil ülkemiz ve milletimiz için güçlü olmak, güçlü kalmak mecburiyetindeyiz. Teşkilatlarımızın ve milletvekillerimizin 2019 Martına, işte bu anlayışla hazırlanmalarını istiyorum."
Büyük devlet olmanın, içeride ve dışarıda pek çok meseleyi aynı anda ve başarıyla yönetmek anlamına geldiğini dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin bir yandan içeride "dengeleme, disiplin ve değişim" üzerine kurulu Yeni Ekonomi Programı'nı uygularken, diğer yandan da bölgesel ve küresel meselelerdeki ağırlığını artırmayı sürdürdüğüne dikkati çekti.
İdlib'de ateşkes süreci
Türkiye açısından beka meselesine dönüşen Suriye krizinde son dönemde önemli adımlar attıklarını belirten Erdoğan, "Cenevre süreci derde derman olmadı, onun için Astana sürecini başlattık. Astana sürecinde Rusya, Türkiye, İran ve bunun yanında Birleşmiş Milletler müşterek bir çalışmaya girdik." dedi.
Söz konusu çalışmayla bir süreç oluştuğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Önce Soçi, ardından Ankara, ardından Tahran süreci zirve olarak devam etti ve akabinde de bizler Rusya ile Soçi zirvesini yaptık. İdlib'de çok kötü giden bir süreci, sürekli varil bombalarıyla bombalanan ve İdlib halkının İdlib'i terk ettiği bir dönemde artık duramazdık. Görüşelim dedik ve Sayın Putin ile ikili temaslarımız neticesinde bunu Soçi zirvesine dönüştürdük. Soçi zirvesinde de savunma bakanlarımız bir muhtıra imzaladı. 10 maddeden oluşan muhtırayla o gün bugün ateşkes süreci devam ediyor."
Erdoğan, İdlib çevresindeki 12 gözlem noktasının Türkiye'ye, 10 gözlem noktasının Rusya'ya, 6 gözlem noktasının ise İran'a ait olduğuna işaret etti.
Gözlem noktalarının, Soçi zirvesinde imzalanan muhtıra sonrasında daha da güçlendirildiğini söyleyen Erdoğan, "Rejimin İdlib'i tehdidi noktasında Rusya her türlü önlemi alıyor. İçeride de radikal uçlara karşı Türkiye olarak biz her türlü tedbiri alıyoruz. Gerektiğinde Rusya ile beraber hareket ediyoruz. Böyle bir süreci başlattık. Rabbim bunu hayreylesin. Burada yeni yeni bazı ne terör ne de bombalama olayları çıkmasın istiyoruz. Bu süreç şu anda devam ediyor."
Erdoğan, konuyu ABD'de bir araya geldiği Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile de etraflıca görüşme imkanı bulduğunu hatırlattı.
"MASADA OLMADIĞINIZ SÜRECE HİÇBİR SÖZÜNÜZ YOK"
"Bölgede masada olduğunuz sürece sözünüz var. Masada olmadığınız sürece hiçbir sözünüz yok." diyen Erdoğan, bu durumun yalnızca bölgede değil, dünyada bu şekilde olduğuna dikkati çekti.
"Artık bütün savaşlarda, her yerde eğer alanda, masada varsanız neticede de sözünüz geçer, yoksa sözünüz geçmez." ifadesini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Onun için biz baştan itibaren 'Dünya 5'ten büyüktür.' dedik. Bunu sonuna kadar devam ettireceğiz. Bu, alana bizim sürdüğümüz bir tezimizdir. Bu tezimizi dünyaya da kabul ettireceğiz. Buraya doğru bir oluşumu sağlamamız lazım. İşte şimdi Amerika, bir 7'ler düzenlemesi 'small grup' adı altında yapıyor. Biz de ona karşı, ben bir latife yaptım, 'Biz de smaller grup yaparız.' dedik. Biz de 4 ülkenin katılımıyla Türkiye, Rusya, Almanya, Fransa İstanbul Zirvesi'ni yapacağız. Bu da büyük ihtimalle ya bu ay sonuna kadar veya önümüzdeki ay itibarıyla gerçekleşecek. Bu toplantıyla birlikte hedefimiz yine bu bölgede, yani koalisyon güçleriyle beraber Rusya, Türkiye burada masaya oturup ne yapacağımızın kararını verelim istiyoruz."
Erdoğan, İdlib'de rejim ile muhalifler arasında güvenli bölge oluşturma ve tarafları çatışmalardan uzak tutma kararı sayesinde, hem büyük bir katliamın hem de Türkiye'yi hedef alacak bir göç dalgasının önüne geçtiklerini kaydetti.
Bu gelişmenin önemine dikkati çeken Erdoğan, "3,5 milyon (Suriyeli sığınmacı) zaten var. Bir 3,5 milyon da oradan gelirse bizim halimiz ne olur? Onun için bu tedbirleri aldık. Bu kararı hayata geçirmenin kolay olmadığını, çok büyük gayret gerektirdiğini, riskler içerdiğini elbette biliyoruz." diye konuştu.
"YÜZÜMÜZÜN AKIYLA ÇIKACAĞIMIZDAN ŞÜPHE DUYMUYORUZ"
ABD'de 14 liderle dar kapsamlı görüşmeler yaptığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Hangi liderle görüştüysem hepsi teşekkür, teşekkür, teşekkür... 'Sizin bu yaptığınızı kimse yapmadı, kimse yapmaz.' Hep bunu söylüyorlar. Çünkü 3,5 milyona biz burada bakıyoruz, ediyoruz, onlarla beraberiz. Bu 3,5 milyon dünyaya dağılsaydı o zaman halleri ne olacaktı? Bunu çok iyi biliyorlar. Alternatif insani ve stratejik maliyetlerini düşündüğümüzde bu yükün altına girmenin, bizim için en doğru karar olduğuna da inanıyoruz. Bugüne kadar Suriye'de attığımız hiçbir adımın yanlış olmadığını gördüğümüz için İdlib'deki imtihandan da yüzümüzün akıyla çıkacağımızdan şüphe duymuyoruz."
Erdoğan, "Suriye'deki iç savaşı, Türkiye'ye taşıma hesaplarından, Suriye halkının geleceğini kendi topraklarında güvence altına alma inisiyatifine gelmiş olmanın" gerçekten de tarihi bir başarı olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'deki Suriyeli misafirlerin kendi topraklarına dönüşünü ancak bu coğrafyayı bir bütün olarak huzura, güvene, refaha kavuşturarak sağlayabileceklerini bildiren Erdoğan, "İdlib krizinin istenmedik bir şekilde gelişmesi halinde, ülkemize 1 milyona yakın sığınmacının gelmesi bekleniyordu. Geliştirdiğimiz stratejiler ve attığımız adımlar neticesinde daha şimdiden İdlib'e 60 bin kişinin geri dönüşüne şahit olduk." diye konuştu.
Soçi mutabakatı aynı zamanda Suriye'de yeni bir anayasa hazırlanması ve özgür seçimlerin yapılmasıyla kalıcı siyasi çözüm umutlarını tekrar canlandırdığına dikkati çeken Erdoğan, bundan sonra hem Cenevre'deki hem Astana'daki görüşmelerde daha somut ve olumlu yönde ilerlemeler sağlanacağını ümit ettiklerini söyledi.
"ÇÖZÜM İHTİMALİNİN BELİRDİĞİNİN EN İYİ İŞARETİ"
Erdoğan, Suriye krizi boyunca elini taşın altına hiç sokmamış kimi ülkelerin, birden bire toplanıp, kendi kendilerine yol haritaları çizmeye çalışmalarının, çözüm ihtimalinin belirdiğinin en iyi işareti olduğunu vurguladı.
"Biz bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da Suriye halkının doğrudan kendisini muhatap almaya ve çözümü onlarla birlikte aramaya devam edeceğiz." diyen Erdoğan, "Suriye halkı" ifadesine dikkati çekerek, "Yönetimini demiyorum, dikkat edin. Bazıları bunu birbirine karıştırıyor. Burası da önemli." dedi.
"FIRAT'IN DOĞUSUNDAKİ TERÖR İŞGALİNİ SONA ERDİRMEKTE KARARLIYIZ"
Fırat'ın doğusundaki terör işgalini sona erdirmekte kararlı olduklarını bildiren Erdoğan, "Türkiye'nin sınırları boyunca oluşturulmaya çalışılan terör koridoruna destek veren ülkelerle ancak bu teşebbüsten vazgeçilmesi halinde bölgede birlikte çalışma imkanı bulabiliriz." açıklamasını yaptı.
Amerika'nın, Suriye'nin kuzeyine yaklaşık 19 bin tır silah, araç ve gereç gönderdiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kime gönderdi? YPG/PYD'ye. Orada kim var? Bunlar var, bu teröristler var. Bunlar PKK'nın yan kolları. Bunun yanında da Amerika'nın 22 tane üssü var. Bunlarla üsler takviye ediliyor. 3 bin civarında kargo uçakla da buraya sürekli olarak silah, mühimmat, araç, gereç gönderildi, gönderiliyor. Peki, bunlar kime karşı kullanılacak? O sınırın öbür tarafında kim var? Türkiye var. Biz sizinle stratejik ortak değil miyiz? Bu nasıl stratejik ortaklık? Biz paramızla sizden silah, araç, gereç istedik vermediniz. Ama terör örgütüne bunları bedava veriyorsunuz. Bunları dünyaya nasıl izah edeceksiniz? Bu gerçekleri görmek zorundayız. Bu emperyal mantıkla bir yere varmak mümkün değil. Ama insanlık bunları da görüyor ve görecek. Biz de anlatacağız, dilimiz döndüğü kadarıyla anlatacağız. En azından halkımız bunları çok daha iyi bilecek."
Başkan Erdoğan, bu ekonomik savaşın, bu ticaret savaşının bunlardan kopuk olmadığına, hepsinin iç içe olduğuna da dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Türkiye'ye rağmen yapılan hiçbir işin bu bölgede başarıya ulaşma şansı olmadığını herkes görmeli ve bilmelidir. Aynı durum Kıbrıs ve Ege çevresinde gelişen hadiseler için de geçerlidir. Ülkemizin burnunun dibinde, Türkiye'ye rağmen ve hatta Türkiye'ye karşı işler yapabileceklerini sananlar yanıldıklarını yakında anlayacaklar. Bizim kimsenin hakkında, hukukunda, çıkarında gözümüz yok. Ama kimsenin de bizim hakkımızı, hukukumuzu, çıkarlarımızı gasp etmesine izin vermeyiz. Milletimizin ve devletimizin geleceği söz konusu olduğunda yapamayacağımız fedakarlık bulunmadığını, bin yıllık tarihimize bakan herkes görecektir."
Erdoğan, geçen hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na katıldığını, Amerika'daki Türklerle, Müslüman toplum ve diğer dini gruplarla ve iş dünyasının temsilcileriyle görüştüğünü anımsattı.
Liderlerle görüşmelerde hem ikili ilişkileri hem de bölgesel ve küresel gündemi ele aldıklarını aktaran Erdoğan, Türkiye'nin, Suriye meselesi ve gündemdeki konularda gösterdiği insani duruşu ve sağduyulu yaklaşımının herkes tarafından takdirle karşılandığını duyma imkanı bulduğunu belirtti.
Ülkedeki dini ve etnik gruplara, Amerika'daki sivil toplum faaliyetleri ve siyasette daha etkin olmaları için birlikte hareket etme tavsiyesinde bulunduğunu ifade eden Erdoğan, iş dünyasına da Türkiye'ye yatırım çağrısı yaptığını söyledi.
Amerika'daki Türk vatandaşlarının heyecanlarını, beklentilerini, umutlarını gördüğünü dile getiren Erdoğan, Türkiye güçlendikçe bu kişilerinin başlarını daha dik tuttuğunu gözlemlediğini kaydetti.
ABD'deki Türklerin, Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkilerin olumsuz seyrinden üzüntü duyduklarını ama Türkiye'nin haklılığını da bildiklerini ifade ettiklerini aktaran Erdoğan, "Bizde böylesine önemli bir siyasi ve ekonomik gücü karşımızda değil yanımızda görme arzumuzu kendilerine söyledik. İnşallah önümüzdeki dönemde, oradaki kardeşlerimizle de el ele vererek Amerika ile ilişkilerimizi bu yöne sevk etmeyi ümit ediyoruz." diye konuştu.
Almanya'ya gittiğini, burada da Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier ve Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüştüğünü anlatan Erdoğan, "Almanya'da gayet verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Türkiye ile ilgili yanlış olduğunu gördüğümüz, algılarını, bilgilerini, tutumlarını kendilerine açıkça ifade ettik. Söylemediğimiz bir şey kalmadı. Her şeyi söyledik. Aynı şekilde onların düşüncelerini birinci elden dinledik. Elbette, her konuda anlaştığımızı söyleyemem ama bu ziyaretimizin ardından Almanya ile ilişkilerimiz inşallah daha olumlu yönde seyredeceğini ifade edebilirim." dedi.
Köln Merkez Camisi açılışına gelen 10 bin kişinin, Alman makamlarınca izin verilmemesi nedeniyle kendisini dinleme imkanı bulamadığını anlatan Erdoğan, "Ama gönülleri dinliyordu, biz de onlara gönlümüzden hitap ettik. Zaten eser konuşuyordu. Eser, her yönüyle ben burada varım." diye konuştu.
FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin mensupları ile Almanya'daki kimi çevrelerin bu ziyareti sabote etmek için ellerinden geleni yaptığını belirten Erdoğan, Merkel ile düzenlediği ortak basın toplantısını provoke etmek isteyen bir "ahlaksızın" çıktığını anlattı.
Alman polisinin bu kişiyi dışarı attığını hatırlatan Erdoğan, "Alman değildi sözde Türktü. Paketleyip dışarı attılar. Kimin yamağı olduğu da belli zaten onu söylemeye gerek yok. Bu şekilde de basın toplantımızı icra ettik. Hem Alman tarafının hem bizim kararlı ve dirayetli duruşumuz sayesinde bu teşebbüslerin hepsi de akamete uğradı. " şeklinde konuştu.
Erdoğan, Steinmeier ve Merkel'e ev sahipliği sebebiyle teşekkür etti.
Tıpkı Amerika gibi Avrupa Birliği ile ilişkileri de canlandırmak, geliştirmek istediklerini vurgulayan Erdoğan, "Türkiye'nin diğer ülkelerle ve uluslarası kuruluşlarla ilişkilerinin, Avrupa ve Amerika'nın alternatifi değil tamamlayıcısı olduğunu, her iki ülkede de muhattaplarımıza ifade ettik. Bundan sonra da aynı şekilde yolumuza devam etmekte kararlıyız. Ülkemizin bu yaklaşımının, muhattaplarımızda da yavaş yavaş kabul görmeye başladığının işaretlerini alıyoruz. İnşallah önümüzdeki dönem diğer hususlarla birlikte bu ülkelerle ilişkilerimizde arzu ettiğimiz seviyelere çıkardığımız bir dönem olacak." diye konuştu.
Erdoğan, konuşmasının sonunda, vatandaşlardan, stokçular ve fahiş fiyatlar konusunda duyarlı olmalarını isteyerek, "Buradan milletime sesleniyorum. Sevgili milletim, marketlerde, şurada, burada sizler işi en yakından teftiş eden insanlarsınız. Gerçekten alışılmadık, görülmedik şekilde eğer ürünlerde fiyat farkları varsa bunları hemen belediye zabıtalarına iletin. Belediye başkanlarına da sesleniyorum, lütfen zabıtalarınızı da bu konuda hassasiyet içinde olmaya teşvik edin ve nerede bu tür fiyatlarda ciddi manalarda oynamalar varsa, hatta hatta stoklar varsa, bunların stoklarını basmak ve onlara da gereğini yapmak bizim de devlet olarak, milletimizin buradaki haklarını koruma bakımından görevimizdir.
04.10.2018 10:30:00