"Ancak yıllardan beri devamlı surette 12 Eylül'den önce Marksistlerin, devrimcilerin ve bölücülerin mağdur, Milliyetçi-Ülkücü Hareket'in ise saldırganlığın adresi olduğu tezi ve iftirası gündemde tutulmuştur. 'Sanki devrimciler sütten çıkmış ak kaşık gibi takdim edilmiştir.'
Bu hayâsız, vicdansız ve insafsız propaganda medyada hasbelkader yer bulmuş eski militanlar tarafından sürekli servis edilmiştir.
Milliyetçi-Ülkücü Hareket, yargısız infazlarla her fırsatta yüz yüze kalmış ve sınanmıştır.
Son günlerdeki bazı gazete ve ekranlardaki yayınların muhteviyatına bakıldığında ne demek istediğimiz kolaylıkla anlaşılabilecektir.
Nitekim kısaca belirtmek gerekirse;
'√ Katilleri kurtarıyorlar, Aydınlık, 11 Temmuz 2012
√ Hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Milliyet, 11 Temmuz 2012
√ Katliamcılar dışarıda, Sözcü, 11 Temmuz 2012
√ Katiller özel reformla serbest, Taraf, 11 Temmuz 2012
√ Katiller demokrasisi, Yurt, 12 Temmuz 2012'
gibi söz ya da başlıklar bazı gazete sütunlarında yer bulmuştur. Bir defa katillik gibi kabul edilemez bir hakaret ve suçlamayla ülkücüleri yan yana getirmeye çalışanlar önce sicillerine bakmalı ve kanına girdikleri milliyetçilerin vebalini ödemelidir.
Bahçelievler olayının üzerinde tezgâh kurarak ülkücü avına çıkan ahlaksızlar, 1980 öncesinde binlerce Milliyetçi-Ülkücü'ye nasıl kıyıldığını -insanlıkları az da olsa iflas etmemişse- hatırlamaya çalışmalıdır.
Meydana çıkan şu çelişki abidesine bakınız ki, Bahçelievler'deki yedi TİP'linin ölümünü istismar ederek bitmeyen bir husumetin temsilciliğine soyunanlar, mesela 18 Eylül 1979 tarihinde Adana Endüstri Meslek Lisesi Lojmanları'nda 6 Ülkücü öğretmen kardeşimizin canice katledilmesini nedense hiç ağızlarına almamışlardır.
Ayrıca 15 Mart 1978 tarihinde Ümraniye'de, 5 Ülkücü işçiye insanlık dışı yol ve yöntemlerle canavarca düzenlenen saldıranları kimse ikrar etmemiş ve bunu da kınamamıştır.
Bu hunhar olayların failleri hukukun yanlış yorum ve değerlendirmesinden dolayı idam ve müebbet cezası almadan belli bir süre cezaevinde kaldıktan sonra salıverilmişlerdir.
Bu aşamada sormak lazımdır ki, Bahçelievler'de ölenler insandır da, Adana, Ümraniye ve daha bir çok yerde canları alınan dava arkadaşlarımız önemsiz ve değersiz varlıklar mıdır?
Ölümde bile taraf tutan, kinlerini dökülen kanlarla bileyen merhametsiz ve sevimsizler, üzülerek görüyorum ki her fırsatı değerlendirerek Milliyetçi-Ülkücü hazımsızlığı zinde ve diri tutmaktadırlar.
Bunlar için 30 bin kişinin katili İmralı canisi bile özgürlük ve hak mücadelesi veren ve serbest kalması gereken birisidir; ama geçmişte yalnızca meşru müdafaasını yapan ülkücüler katildir."