1857 yılında Bulgaristan, Şumnu, Karalar köyünde doğdu. Küçük yaştan itibaren güreş peşinde çayırlarda boy gösterdi.
1884 yılında 26 yıllık başpehlivan Kel Aliço'dan bu ünvanı teslim aldı.
1894 yılında Padişah fermanı ile Paris'e güreş yapmaya gönderildi.
İlk Türk Greko-Romen güreşçisi ve yenilgisiz olarak ülkesine döndü.
1898 yılında bu kez Amerika'ya güreş yapmak için gitti.
Yeni dünyada NewYork, Washington, Chicago, Clevaland, Toronto gibi şehirlerde yaptığı tüm müsabakaları kazandı. Amerikan gazeteleri ondan övgü ile bahsetti.
4 Temmuz 1898 tarihinde ülkesine dönmek için bindigi gemi Atlantik okyanusunda başka bir gemi ile çarpışıp battı. Yusuf okyanusun soğuk sularında kayboldu.
THE TERRIBLE TURK
Dünyaca ünlü Deliormanlı Türk güreşçisi Koca Yusuf Avrupa'da ve Amerika'da yenilgisiz olarak birçok rakibini dize getirmiş, gücü ve cüssesiyle bütün dünyada nam salmış, 1898 Amerika Ağırsiklet Şampiyonu ünvanını kazanmış gerçek bir efsane...
Gerçek adı Yusuf İsmail olan, ve yurt dışında "Youssuf Ishmaelo, the Terrible Turk" olarak tanınan güreşçimiz, yüzyılın sonunda Amerikalı ağırlık kaldırma sporunun öncüsü Alan Calvert ve kültür fizik akademisyeni Edmond Desbond tarafından dünyanın en güçlü 3 isminden biri olarak gösterilmiştir.
Koca Yusuf önce Avrupa'da bir dizi 'dünyanın en iyi güreşçisi' lakaplı güreşçiyi yendikten sonra, Amerika'da geçirdiği 4 sene boyunca da hiç yenilmemiş ve son olarak dönemin efsanesi Amerikalı Ağırsiklet Şampiyonu Evan 'Strangler' Lewis'i mağlup ederek 1898 Amerika Ağırsiklet Şampiyonu olmuştur.
Yusuf'tan sonra 'Terrible Turk' adı o zamanlar, ve hatta günümüze kadar onlarca çeşitli Amerikalı güreşçi tarafından kullanılmıştır...
Güreşin dünyaca en efsanevi isimlerinden olan Yusuf, 120 okkalık (154 kg) gövdesi, güreş becerisi, gücü ve sporcu ahlakı ile "Koca" lakabını almıştır. Ona "Koca" lakabı Filozof Rıza Tevfik tarafından sonradan verilmiştir.
Osmanlı'da Kırkpınar şampiyonluğu
Koca Yusuf'un 1885 (veya farklı kaynaklara göre 1887) yılında Kırkpınar Güreşleri'ni kazanmasından önce hakkında çok fazla bir bilgiye rastlayamıyoruz. Dönemin ünlü pehlivanlarından Nasuhçulu Kel İsmail Pehlivan'ın çırağı olarak çok ufak yaşta güreşe başladığı, ve 26 yıldır Kırkpınar başpehlivanlığını elinde bulunduran Kel Aliço ile güreştiği biliniyor. Rivayete göre 20 yaşındaki Yusuf, finalde Aliço'yu yenecekken saygısından dolayı bilerek yenmiyor ve berabere kalıyorlar. Bunu farkeden Aliço ise baş pehlivan ünvanını Yusuf'a kendi elleriyle veriyor.
Daha sonra Yusuf, bir başka efsanevi pehlivan Adalı Halil'i iki kez ardarda yeniyor. Sultan Abdülaziz, Sultan V. Murat ve Sultan II. Abdülhamit döneminde pek çok güreş yapıyor.
Koca Yusuf'u yenebilen tek pehlivanın Kavalalı Çolak Mümin Pehlivan olduğu iddia edilir. 1894 yılında Rami'de yapılan ve Kel Aliço'nun hakem olduğu bir karşılaşmada Çolak Mümin, Koca Yusuf'u açık düşürmüştür. Hakem Aliço bu durumu yenik sayınca Yusuf tek yenilgisini almıştır. Çolak Mümin'in bu maçta sakatlanmasından ötürü güreş hayatına devam edemediği rivayet edilir.
Avrupa Turnesi
Yusuf'u dünya sahnesine taşıyan, Joseph Doublier isimli Fransız bir güreşçi olmuştur. Edmond Desbond'un Les Rois de la Lutte / Güreşin Kralları (1910) adlı kitabında Sabés adlı yenilgisiz bir güreşçiden bahsedilir. O dönemler Doublier, Sabes'e rakip aramak için dört bir yanı araştırır ve Osmanlı'dan 3 pehlivanı Fransa'ya getirir (Kara Osman, Filiz Nurullah ve Yusuf İsmail) ...
1887'de Sabés'nin karşısına çıkan Yusuf, Sabés'yi 4 saniyede yenmeyi başararak bir anda bir efsaneye dönüşür! Sonrasında 3 sene boyunca Yusuf, Doublier'in menejerliğinde minder güreşini öğrenir ve Fransa'da önüne geleni ezip geçer. Döneminin önemli sporcuları olan Olsen, Pons, ve Fournier gibi isimlerin tamamını yenerek büyük bir üne sahip olur. Renkli karakteri ve inanılmaz gururu ile de tanınan Yusuf, kendisini yenmek için karşısına bir güreşçi getireceğini söyleyenlere 'kaybedersem gırtlağımı keserim' diye karşılık verir...
Gelmiş geçmiş en korkunç güreş maçı!
Yusuf'un Fransa'da d'Hiver Sirki'nde başka bir Türk pehlivan, İbrahim Mahmut (Hergeleci İbrahim), ile yaptığı maç ise Fransa'da o dönemler gelmiş geçmiş en korkunç güreş maçı olarak anılır... Anlatılana gçre Yusuf maç içinde o kadar sinirlenmiş ki sonunda İbrahim'in burun deliklerini yırtmış, kollarını bükmüş ve kaburgalarını kırmış. Hakem Tom Cannon Yusuf'u tutamamış, sopayla vurmaya başlamış. Yusuf'un attığı bir bakış sonrası, Cannon vurmaktan vazgeçmiş. Sonunda polisler ve bazı seyircilerin yardımıyla ikili birbirinden ayrılmış. Hergeleci İbrahim'in maçtan sonra şikayetçi olmayarak "sadece güreşiyorduk" dediği de rivayetler arasında...
Amerika Turnesi
Avrupa'da büyük ün kazanınca Amerika Birleşik Devletleri'nden davet alan Yusuf, Antonio Pierri ve Doublier ile birlikte Amerika'ya gitmeye karar verir ve yeni menajeri William Brady olur. Amerika'da yaptığı 33 karşılaşmada yendiği sporcular arasında George Bothner, Ewan Lewis, Dan McLeod, Tom Jenkins gibi dev isimler vardır. Şikago'da dünya şampiyonu Evan 'Strangler' Lewis'i üst üste iki defa yendikten sonra yurda dönmeye karar verir. Yaptığı güreşlerde yenilmemesi ve heybeti dolayısıyla ABD'de kendisine The Terrible Turk (Korkunç Türk) ünvanı verilmiştir.
Bazı kaynaklarda dönemin güreş maçlarında çeşitli darbelere göz yumulduğunu ama bunun tam bir kuralı veya bir standartının olmadığından bahsediliyor...
Ernest Roeber maçları ve çıkan olaylar Yusuf'un Amerika'da Ernest Roeber ile yaptığı karşılaşmalar büyük olaylara sahne olmuş ve iki maçın da sonu gelememiştir.
26 Mart 1898'de Madison Square Garden'da, Yusuf, Ernest Roeber'i ringden dışarı atınca Roeber kafası üzerine yere çakılıp dakikalarca baygın kalmıştır. Roeber'in öldüğünü düşünen seyirciler, ayaklanarak Yusuf linç etmeye kalkmışlardır. Sonuş olarak diskalifiye edilen Yusuf, mekanda polis koruması altında kaçarcasına çıkarılmıştır. Söz konusu maç, spor yazarı Walter Camp tarafından kaleme alınan 1907 tarihli "The Substitue: A Football Story" adlı romanda anlatılmıştır.
İki rakip, Metropolitan Opera Evi'nde 30 Nisan günü tekrar karşı karşıya gelirler. Aralarındaki itişmelerden sonra menejerlerinin ringe çıkıp müdahale etmesi sonucu olay büyüyüp yine seyirciler arasında bir ayaklanma dalgası olunca karşılaşma iptal edilir ve bu olaydan kısa bir süre sonra da Opera Evi güreş karşılaşmalarına kapatılır...
Yusuf'un altın kemeri, Atlantik'teki hazin sonu ve söylentiler...
Evan Lewis'i mağlup edip Amerika Ağırsiklet Şampiyonu olan Yusuf, 5000 dolarlık ödülünü (kimi kaynaklara göre 10.000) altına çevirerek kemerinde taşımaya başlar. Maçtan hemen sonra Avrupa'ya Üsküp'e dönüp bir mekan açmaya karar verdiği söylenir. Kendisini Avrupa'ya götürecek transatlantiğe bindiğinde bu kemer de belindedir...
Türkiye'ye dönmek üzere 21 Mayıs 1898'de Fransız bandıralı SS La Bourgogne transatlantiği ile yola çıkan Koca Yusuf, bindiği geminin 4 Temmuz sabahı New York'un kuzeydoğusundaki Sable Adası'nın 60 mil açıklarında İrlanda bandıralı Cromartyshire şilebiyle çarpışıp batması sonucu tüm yolcular ve mürettebatla birlikte boğularak ölmüştür. Yusuf'un naaşı da Atlantik Okyanusu'da kaybolmuştur.
SS La Gourgogne'nin batışı ve Koca Yusuf'un ölümü ile bir çok rivayet yazılıp çizilmiştir. Genel olarak Yusuf'un beline bağladığı altın dolu kemerin boğulmasına sebep olduğu anlatılır...
Kazanın ardından bazı Amerikan gazetelerinde çıkan bir hikaye ise korkunçtur. Gazetelerde kaza sonrasında filikalara binen diğer yolcularla birlikte kurtulmaya çalışan Koca Yusuf'un tutunduğu filikadaki diğer yolcuların, onun koca gövdesinin sandalı devireceği korkusuna kapılıp kürek ve baltalarla ellerine vurdukları, Yusuf'un ellerini çekmeyeceğini anlaşılınca filikadakilerin baltayla Yusuf'un bileklerini kestiği yazar.
Başka bir rivayete göre ise Yusuf filikaya binecekken bir çocuğun demirler altında kaldığını görür ve çocuğu kurtarmaya gider. Çocuğu kurtarır fakat kendisi demirler altında kalarak vefat eder. Ancak kazadan kurtulanların sayısının çok az olması ve Yusuf'un ölümü hakkında anlatılanların çoğunun daha sonra Broadway'de yapımcı olan menejeri William Brady tarafından anlatılmış olması gerçekte ne olduğunu asla bilemeyeceğimiz anlamına gelir... SS La Gourgogne'deki bütün çocukların kaybolmuş olması, 1 kadın haricinde bütün diğer kurtulanların erkek olması, ve kurtulanların New York'a çıkar çıkmaz polis koruması talep etmeleri, kaza sonrasında korkunç olaylar yaşandığına işaret eder...