Aliya İzzetbegoviç vefatının 11. yıl dönümünde anılıyor

Haber Girişi : 19 Ekim 2015 09:41
Aliya İzzetbegoviç vefatının 11. yıl dönümünde anılıyor
Hayatı boyunca karşılaştığı tüm zorluklara rağmen Bosna Hersek'i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, en zor dönemlerde dahi halkın bir baba gibi etrafında kenetlendiği Aliya İzzetbegoviç, vefatının 11'inci yıl dönümün ülkesinde özlemle anılıyor.

Yaşadığı tüm zorluklara rağmen halkına bağımsız bir devlet bırakmayı başaran "Bilge Kral" Aliya İzzetbegoviç, vefatının 11'inci yıl dönümünde ülkesi Bosna Hersek'te özlemle anılıyor.

Hayatı boyunca karşılaştığı tüm zorluklara rağmen Bosna Hersek'i bağımsız bir devlet yapmayı başaran, en zor dönemlerde dahi halkın bir baba gibi etrafında kenetlendiği "Bilge Kral" Aliya İzzetbegoviç, vefatının 11'inci yıl dönümün ülkesinde özlemle anılıyor.

Bosna Hersek'in Bosanski Şamats şehrinde 1925 yılında dünyaya gelen Aliya, İkinci Dünya Savaşı boyunca faşist ideolojiye, sonrasında ise komünist ideoloji ve uygulamalarına karşı verdiği mücadele ile ismini duyurmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Boşnaklar'ı yaşanan biyolojik ve manevi soykırımdan korumak için Mladi Müslümani (Genç Müslümanlar) isimli, kolej ve üniversite öğrencilerinden oluşan teşkilatta görev aldı.


İzzetbegoviç, 1946 yılında tutuklandıktan sonra 1949 yılına kadar hapiste kaldı. 1970 yılında kaleme aldığı "İslam Deklarasyonu" isimli bildiriyle dikkatleri üzerine çeken Boşnak lider, öncelikli olarak özgürlük, İslami düşüncenin çağımızda yeniden canlandırılması ve yaygınlaştırılması, günümüz Müslümanlarının vahim durumunun iyileştirilmesi, Batı ile İslam dünyasının ilişkisi, yeni bir medeniyetin nasıl inşa edileceği gibi konuları bu bildirgesinde derinlemesine işledi.

"İslam Deklarasyonu" nedeniyle "bölücülük ve İslam devleti kurma" suçlarından beraberindeki 12 Bosnalı aydınla 1983 yılında yargılanan İzzetbegoviç, 14 yıl hapse mahkum edildi. Aliya, 1988 yılı sonunda Yugoslavya hükümetinin "sözlü muhalefet sebebiyle cezalandırılan bütün mahkumların serbest bırakılması" kararının ardından hapisten çıktı ve siyasete ilk adımını attı.


Boşnaklar'ı kendi öz vatanlarında aşağılık duygusundan kurtarmayı, siyasi arenada etkili olmalarını sağlamayı ve ülkedeki diğer etnik unsurlarla birlikte bir arada yaşamın en güzel örneğini göstermeyi amaçlayan Aliya, 27 Mart 1990'da Demokratik Eylem Partisi'ni (SDA) kurdu.

Eski Yugoslavya'yı oluşturan altı cumhuriyetten biri olan Bosna Hersek'te, 18 Kasım 1990 tarihinde yapılan ilk çok partili seçimlerde İzzetbegoviç'in genel başkanlığını yaptığı SDA, parlamentodaki 240 milletvekilliğinden 86'sını kazanarak, seçimlerden güçlü çıktı.

Aliya, önce Slovenya'nın, ardından Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan bağımsızlığını ilan etmesinin ardından, ya bağımsızlığı tercih edip bir bedel ödeyecek ya da o zamanki Yuoslavya'nın devlet başkanı olan Slobodan Miloşeviç'in ırkçı yönetimi altında kalacaktı. İzzetbegoviç, bu zor durumu her zaman büyük saygı duyduğu halkının tercihine bıraktı. 29 Şubat ile 1 Mart 1992 tarihlerinde ülkede referandum yapıldı. Halkın yüzde 64'ü referanduma katıldı ve yüzde 99,44'ü bağımsızlık yönünde ''evet'' oyu kullandı. Sırplar referanduma katılmadı. Referandumun ardından AB, 6 Nisan'da, ABD ise 7 Nisan 1992'de Bosna-Hersek'in bağımsızlığını tanıdı.

Referandumun ardından, halen Lahey'de yargılanması devam eden dönemin savaş dönemindeki Bosnalı Sırplar'ın siyasi lideri Radovan Karaciç ve yargılanması devam ederken 2006 yılında hayatını kaybeden Slobodan Miloşeviç, Bosna Hersek'e karşı etnik temizlik başlattı.

Kısa sürede organize olan Boşnaklar, merhum Aliya İzzetbegoviç'in etrafında kenetlerek, onunla birlikte bağımsızlığın ağır bedelini ödemeye başladı. Savaş boyunca evler, camiler, tarihi eserler yıkılıp insanlar toplama kamplarında işkenceye tabi tutulurken, kadınlar sistematik tecavüzlere maruz kaldı.

Birleşmiş Milletler'in (BM) koruması altındaki Srebrenita'da 1995 yılında soykırım işlenirken Aliya, direncini kaybetmedi, halkına sabır ve direnmekten başka bir şeyin sözünü dünyanın ilgisizliğinden dolayı veremedi.

Avrupa'nın en büyük dördüncü silahlı gücü olan Yugoslavya Ordusu'nun üç yılda dize getiremediği Boşnaklar, savaşın lehlerine dönmeye başlaması üzerine uluslararası toplumun bakısıyla 1 Kasım 1995 tarihinde imzalanan Dayton Antlaşması ile Bosna Hersek'in sınırlarını korumayı başardı. Halkına uluslararası arenada tanınan bir devlet ve bayrak bırakan Aliya, sağlık durumu kötü olmasına rağmen, savaştan sonraki dört yıl boyunca da savaşın yaralarının sarılmasına ve ülkenin kalkınmasına önemli katkılarda bulundu.

ALİYA, ŞEHİTLERİN ARASINDA YATIYOR


Rahatsızlığı nedeniyle 2000 yılı ekim ayında devlet başkanlığı görevinden çekilen Aliya İzzetbegoviç, 19 Ekim 2003 taritinde saat 14.25'te hayata gözlerini yumdu.

Son günlerinde kendisi için büyük bir anıt mezar yapıldığını öğrenen Aliya, devlet yetkililerini bu projelerinden vazgeçirterek, şehitler arasında mütevazi bir mezarda gömülmek istediğini iletti. Talebi üzerine Aliya, Saraybosna'daki Kovaçi Şehitliği'nde kendisi için hazırlanan mezara defnedildi. Merhum Aliya'nın, "Her şeye kadir olan Allah'a yemin ederim ki köle olmayacağız" şeklinde mezar taşında yazan sözü ise hayatı mücadele ile geçen liderin Boşnak halkına bıraktığı en önemli tavsiyelerinden biri olarak gösteriliyor.

ALİYA'DAN HALKINA TAVSİYELER


"Doğu-Batı Arasında İslam", "İslam Deklarasyonu", "İslami Yeniden Doğuşun Sorunları", "Özgürlüğe Kaçışım", "Tarihe Tanıklığım" gibi eserleriyle Türkiye'de de büyük bir okur kitlesi bulunan Aliya İzzetbegoviç, eserlerinden derlenen önemli sözlerinin bir kısmı şöyle:

"Ben Avrupa'ya giderken kafam önümde eğik gitmiyorum. Çünkü çocuk, kadın ve ihtiyar öldürmedik. Çünkü hiçbir kutsal yere saldırmadık. Oysa, onlar bunların tamamını yaptılar. Hem de Batı'nın gözü önünde; Batı medeniyeti adına..."

"Nefrete nefretle cevap vermeyin. Bosna için nefret çıkmaz sokaktır. Nefret sadece bizim ruhlarımızı zedelemiyor, Bosna'nın özünü de zedeliyor.''

"Bize yapılan soykırımı unutursak bunu bir daha yaşamaya mecburuz, size asla intikam peşinden koşun demiyorum, ama yapılanları da asla unutmayın."

"Bizler insan olmaya ve insan kalmaya çalıştık ve başarılı olduk. Ancak bunu onlardan (Sırplardan) dolayı yapmadığımızın altını çizmeliyim. Kendimizden dolayı insan kalmaya çalıştık, onlardan dolayı değil. Onlara hiçbir şey borçlu değiliz. İnsan olmak ve insan kalmak, Allah'a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur. Onlara karşı değil."

"Hiç kimse intikam peşinde koşmamalı, sadece adaleti aramalıdır. Çünkü intikam sonu olmayan kötülüklerin de kapısını açar. Geçmişi unutmayın ama onunla da yaşamayın."

"Yeryüzünün öğretmeni olabilmek için gökyüzünün öğrencisi olmak lazım. Hukuk benim için sadece meslek değil inancım, yaşam tercihim ve hayat felsefem. Geleceğimizi geçmişimizde aramayacağız. Kin ve intikam peşinde koşmayacağız."

"İlerlemiş yaşıma rağmen, ümit ediyorum ki, halkımın özgürlüğe ve kurtuluşa ulaştığını görecek kadar yaşayacağım. 70 yaşındayım ve önümüzde daha uzunca bir yol var. Kişiler ölür, halklar yaşar. Mücadelemiz bana bağlı değildir. Önemli olan da bu, sancağı binlerce insan taşıyor..."

"Ben bir Müslümanım ve öyle kalacağım. Kendimi dünyadaki İslam davasının bir neferi olarak telakki ediyorum ve son günüme kadar da böyle hissedeceğim. Çünkü İslam benim için güzel ve asil olan her şeyin diğer adı; dünyadaki Müslüman halklar için daha iyi bir gelecek vaadinin ya da umudunun, onlar için onurlu ve özgür bir hayatın, kısacası benim inancıma göre uğrunda yaşamaya değer olan her şeyin adıdır."

"Kur'an edebiyat değil, hayattır. Dolayısıyla O'na bir düşünce tarzı değil, bir yaşama tarzı olarak bakılmalıdır."

"İktidara gelirseniz, hal ve hareketlerinize dikkat edin. Kibirli olmayın, kendini beğenmişlik etmeyin. Size ait olmayan şeyleri almayın, güçsüzlere yardım edin ve ahlak kurallarına uyun. Unutmayın ki sonsuz iktidar yoktur. Her iktidar geçicidir ve herkes, er veya geç, önce milletin ve nihayet Allah'ın önüne hesap verecektir."

"Bir kelimeyi hiç aklınızdan çıkarmayın: Devlet. Devletin ne kadar önemli olduğunu hepimiz idrak etmeliyiz. Devletsiz bir millet boşluğa düşer, rüzgarda savrulup gider."

"Bu günleri gösteren yüce Allah'a hamd ediyorum. Tarihimizi kanımızla yazdık. Evlerimiz yakılıp yıkıldı. Düşmanlarımız mert değildi, alçakça katliamlar yaptılar. Yapılan katliamları dünya şimdilerde ortaya çıkartılan toplu mezarlardan anlamaktadır. Bu gerçekleri haykırmıştık, duyan olmamıştı. Tüm acılara rağmen çok şükür ayaktayız. Yıkılan ev ve camilerimizi yeniden inşa ettik. Şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. Onlarla inşallah cennette buluşacağız, onları Allah'ın ve meleklerinin huzurunda şanlı direnişlerinden dolayı kutlayacağız. Gelinen noktada herşey bitmiş değil, yeni başlıyoruz. Başlattığımız mücadelede eksiklikler olmasına rağmen bir yerlere geldik. Bundan sonra görev sizlerindir. İlerleyen yaşım ve sıhhatim nedeniyle aktif siyaseti bırakıyor, bir nefer olarak ömrümü halkıma hizmet etmek isteyen siyasilere destekle yaşayacağım. Allah'a hamd ediyorum ki bugün elimdeki dalgalanan bayrağı teslim edeceğim inanmış yüzbinler var. Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın."

Aliya İzzetbegoviç'i ve bilinmeyen yönlerini, oğlu Bakir İzzetbegoviç, yakın dostu ve dava arkadaşı Hasan Çengiç, torunu Emina Berberoviç, savaş döneminde Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi'nin Sırp üyesi Tatyana Lyuiç-Miyatoviç ve İzzetbegoviç'in savaş yıllarında dublörlüğünü yapan Habib İdrizoviç anlattı.

Merhum İzzetbegoviç'in oğlu ve Bosna Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi'nin Boşnak üyeliğine geçtiğimiz hafta yapılan seçimlerde tekrar seçilen Bakir İzzetbegoviç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, babasının Boşnak halkının sınırsız güvenine sahip olan bir lider olduğunu söyledi.

Oğul İzzetbegoviç, her büyük liderin ölümünün ardından olduğu gibi, "Bilge Kral"ın vefatından sonra da çoğu insanın şoke olduğunu kaydetti. 

Boşnaklar'ın Aliya İzzetbegoviç'in çizdiği yolda yürümeye devam etmek için çok çaba gösterdiğini belirten oğul İzzetbegoviç, şöyle konuştu:

"Aliya İzzetbegoviç'in, Boşnaklar'ı kendi öz vatanlarında aşağılık duygusundan kurtarmak ve siyasi arenada etkili olmalarını sağlamak amacıyla 27 Mart 1990 tarihinde kurduğu Demokratik Eylem Partisi (SDA) yöneticileri ile tüm Boşnaklar ve vatanseverler, Bilge Kral'ın yolunda ilerlemek için çalıştı. Çok iyi hatırlıyorum, Aliya İzzetbegoviç'e 'Boşnakların neden milli planı yok' diye sorduklarında, Aliya, böyle bir planın varolduğunu ve planın üç kelimeyle özetlenebileceğini söylemişti. Bu kelimeleri ise 'Bosna Hersek Devleti' diye özetlemişti."

Babasının, sıradan vatandaşların hayatlarını kolaylaştırmak, yaralarını iyileştirmek, ekonomiyi düzelterek halklar arasındaki barışa yönelik adımlar atmak arzusuyla dolu olduğunu söyleyen İzzetbegoviç, sözlerine şöyle devam etti:

"Biz de bugün kanunlarımızı ve kurumlarımızı güçlendirerek devletimizi güçlendirmek için çalışıyoruz. Bence Aliya İzzetbegoviç hayatta olsa bizden çok farklı bir şekilde çalışmazdı. Aynı yolda yürüyor olurduk. Ama belki o zaman bu yolu daha hızlı bir şekilde katederdik. Çünkü insanlar Aliya'ya güveniyordu. Onun ölümünden sonra, çok sayıda siyasi yetkili milletin güvendiği bir lider olma yönünde çalıştı ve bu, bazı süreç ve reformların gecikmesine neden oldu. Bosna Hersek'te yapılan son seçimlerde ise bu liderliğin geri döndüğünü görüyoruz. SDA tekrar başrolde ve şimdi daha hızlı bir ilerleme kaydedeceğimizi düşünüyorum. Önümüzdeki 4 yılda, inşallah, Aliya'nın da hayatta olsa gurur duyacağı bir devlet, ülke ve toplum inşa edeceğiz."

ALİYA, BOSNA HERSEK'İN BAĞIMSIZLIĞINDA KİLİT ROL OYNADI


Aliya İzzetbegoviç, "İslam Deklarasyonu" kitabının yayınlanmasının ardından, "bölücülük ve İslam devleti kurma" suçlarından, beraberindeki 12 Bosnalı aydınla 1983 yılında yargılanarak, 14 yıl hapse mahkum edilmişti.

Merhum Aliya İzzetbegoviç'le birlikte 1983 yılındaki Saraybosna davasında yargılanan 12 sanıktan biri olan, "Bilge Kral"la birlikte 5 yıl hapis yatan eski Bosna Hersek Federasyonu Savunma Bakanı Hasan Çengiç, merhum İzzetbegoviç'in hapis cezasını cesur bir şekilde çektiğini söyledi.

Bilge Kral'ın diğer suçlular arasında çok popüler olduğunu belirten Çengiç, "Aliya İzzetbegoviç cesurca ve sabırla hapis cezasına dayandı. Hapishanedeki insanlarla iyi ilişkiler kurmuştu, avukat olduğundan dolayı sık sık onların şikayet ve itirazlarını hazırlıyordu. Diğer taraftan da birlikte yargılandığı 12 sanıkla, hapisten çıktıktan sonra neler yapılabileceğini ve hangi adımların atılması gerektiğini konuşuyordu. Özellikle Yugoslavya Devleti'ndeki gelişmeler ile Bosna Hersek'in bu gelişmelere karşı tavrı konularına büyük ilgi gösteriyordu" diye konuştu.

Çengiç, Bosna Hersek'in bağımsızlığında Aliya İzzetbegoviç'in kilit rol oynadığını ve uluslararası toplumun ülke bağımsızlığını desteklemesi için çok çaba gösterdiğini kaydetti.

Bosna Hersek bağımsızlığının tarihi bir süreç olduğunu ifade eden Çengiç, " Aliya İzzetbegoviç Bosna Hersek'in uluslararası platformda tanınması için gerçekleştirilen tüm süreçlerin lideriydi. SonundaBosna Hersek bağımsız ve kendi ayakları üzerinde duran bir ülke haline geldi. Bu süreç kolay olmamasına rağmen, gayet başarılı bir şekilde sonuçlandı. Mesela Kosova, Batı ülkelerinin tüm desteğine rağmen, hala Birleşmiş Milletler üyesi değil. Bosna Hersek ile Kosova'nın bağımsızlık süreçleri karşılaştırıldığında, Aliya'nın buradaki rolü daha da belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor" şeklinde konuştu.

ALÇAKGÖNÜLLÜ BÜYÜK İNSAN


Aliya İzzetbegoviç'in torunu Emina Berberoviç ise Bilge Kral'ın bilinmeyen yönlerinden bahsetti. 

Berberoviç, aile ortamında Aliya'nın "sadece sıradan bir dede" olduğunu, torunlarıyla konuşurken onlara tavsiyelerde bulunduğunu söyledi.

Merhum İzzetbegoviç'in vefat ettiği 2003 yılında 16 yaşında olduğunu belirten Berberoviç, "O zaman lisede eğitim görüyordum. Aliya ile ilgili çok hatıram var ve kendisini alçakgönüllü büyük bir insan olarak hatırlıyorum. Aliya, evde 'sessiz' otoriteydi ama ondan korktuğumuzdan değil, ona karşı olan saygımızdan dolayı. Onu görünce bilge, iyi ve sakin bir insan olduğunu anlayabiliyordunuz, çünkü Aliya'nın ruhu çok sayıda insanda bulunamayacak bir ruhtu. Herkes ona cumhurbaşkanı gözüyle bakarken, ben bunu anlamıyordum çünkü o benim dedemdi ve torunlarına karşı dede gibi davranıyordu. Bizlerle konuşup, tavsiyelerde bulunurdu" diye konuştu.

Merhum Aliya'nın "ailenin direği" olduğunu vurgulayan Berberoviç, Bilge Kral'ın güçlü ve sakin, ama her şeye rağmen alçakgönüllü olduğunu ifade etti.

Siyasette yetki sahibi ve güçlü insanların da aslında "normal" ve "sıradan" bir hayat yaşaması gerektiğine dikkati çeken Berberoviç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aliya İzzetbegoviç'in görkeminin bizim hayatımız olmasına izin vermedik. Her zaman aile değerlerine sahip çıktık. Dedem hayattayken haftada bir gün onu ziyaret ederdik ya da birlikte pikniğe çıkardık. Sıradan aileler ne yapıyorsa, biz de aynı o şekilde yaşıyoruz. Ancak Aliya'nın en büyük zaferi, iş alanındaki bi rçok başarısının yanı sıra, kendi çocuklarını kaliteli ve iyi insanlar olarak yetiştirmek. Ayrıca, bir ülkenin ilk cumhurbaşkanı olmanın popüleritesi, ne kendisini ne de çocuklarını bozdu. Hepimiz normal insanlar olarak yetiştirildik, ayrıcalıksız. Aliya'nın yaptığı ve başardığı her şeyi görünce, benim için gurur duymamak mümkün değil."

ASLA ANİ KARARLAR GETİRMİYORDU


Savaş döneminde Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi'nin Sırp üyesi olan Tatyana Lyuiç-Miyatoviç ise merhum Aliya'nın ani ve hızlı kararlar almadığını kaydetti.

Aliya'nın Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı olarak karar getirmek için her zaman sakinleşmek için beklediğini belirten Lyuiç-Miyatoviç, Saraybosna'nın kuşatma altında olduğunu, bu süre boyunca da getirilen tüm önemli kararların doğru kararlar olması gerektiğini vurguladı.

Lyuiç-Miyatoviç, Bosna Hersek'teki savaş sırasında yemeksiz ve susuz çalışmanın yanı sıra, her gün kendilerine ulaşan insan kayıpları haberlerinden dolayı da çok zor şartlar altında çalıştıklarını aktardı. 

Aliya ile bazen anlaşmazlıklar yaşasa da, kendisinin yakın ortaklarına karşı çok sabırlı olduğunu belirten Lyuiç-Miyatoviç, "İnatçı bir kişiliğe sahibim. Aliya ile anlaşamadığımızda, bana sadece 'Tamam Tanya' derdi ve konuşma burada biterdi. Bazı durumlarda ise bir şey olduktan sonra, ertesi gün beni arayıp 'haklıydın' ya da 'biraz ileri gittim' derdi. İnsanlarla çalışma yeteneği ve sabrı vardı Aliya'da, hiçbir zaman ani karar vermez, her zaman diğer tarafı da dinleyip öyle karar verirdi" dedi.

Aliya'nın çok bilinmeyen yönlerinden bahseden Lyuiç-Miyatoviç, çoğu kişinin merhum cumhurbaşkanının sert ve ciddi olduğunu düşünmesine rağmen, kendisinin, zor şartlara rağmen, aslında espirili bir insan olduğunu açıkladı.

ALİYA İÇİN ÖLÜMÜ SEVE SEVE GÖZE ALDIM


Bosna Hersek'in ilk cumhurbaşkanı merhum İzzetbegoviç'in savaş yıllarında dublörlüğünü yapan Habib İdrizoviç de Bilge Kral için ölümü göze alan insanlardan biri olarak, "Aliya olmasaydı, Bosna da olmazdı" dedi.

Bosna Hersek ordusunun savaş zamanında bir dönem komutanlığını da yapan İdrizoviç, fiziki olarak çok benzemesi dolayasıyla Aliya İzzetbegoviç'i suikast ve benzer tehlikelerden korumak için "Aliya'nın dublorü" olma teklifi geldiğinde bir an bile düşünmediğini, onun için ölümü seve seve göze aldığını ifade etti. 

Kendisine sunulan teklifi büyük bir istekle kabul ettiğini belirten İdrizoviç, Aliya'nın benzeri olmaktan ve onun yerine tehlikelere göğüs germekten hiçbir zaman korkmadığını vurguladı.

Merhum İzzetbegoviç'in iyi, zeki ve bilge bir siyasetçi olduğunu belirten İdrizoviç, "Aliya savaş çıkmasını istemiyordu. Savaş başladığında da her zaman 'İyi düşünün. Düşmanımız bile olsa, kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri başkasına yapmayın. Bir masum insanı öldürmek, tüm dünyayı öldürmek gibidir' diyordu. Bosna Hersek, Aliya'nın sayesinde ayakta kaldı. O cesur, bilge ve gururlu bir liderdi, hem Bosna'da savaş veriyordu, hem de uluslararası toplumla. Aliya İzzetbegoviç için Fatiha okumadığım tek bir gün yok" diye konuştu.


Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.