ALİ FUAT BAŞGİL KİMDİR?

SAMSUN'DA KİM KİMDİR?Haber Girişi : 24 Mart 2012 21:24
ALİ FUAT BAŞGİL KİMDİR?
Memleketimizin tanınmış hukukçularından olan Ali Fuat Başgil, ilimize bağlı Çarşamba ilçesi Sarıcalı Mahallesi, Samsun Caddesi’ndeki baba evinde (H.139, M. 1893 senesinde) doğdu. Babası “Bölükbaşı Oğulları”ndan Mehmet Şükrü Efendi

ALİ FUAT BAŞGİL

(Ord. Prof. Hukuk Fakültesi Dekanı, Samsun Senatörü, İstanbul Milletvekili, Yazar):

 

Memleketimizin tanınmış hukukçularından olan Ali Fuat Başgil,

ilimize bağlı Çarşamba ilçesi Sarıcalı Mahallesi, Samsun Caddesi’ndeki baba evinde  (H.139, M. 1893 senesinde) doğdu. Babası “Bölükbaşı Oğulları”ndan Mehmet Şükrü Efendi’dir.

            Tahsilinin ilk ve orta okul kısmını Çarşamba’da, lise kısmının bir bölümünü ise İstanbul’da okudu.

            1914’de 1. Dünyâ Savaşı’na katılarak 4 yıl Kafkas Cephesinde çarpıştı. Savaştan sonra Fransa’ya giderek 1921’de Paris Buffone Lisesi’ni, 1925’de Grenople Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi.

            1928’de Paris Hukuk Fakültesi’nde “Boğazlar Mes’elesi”yle ilgili teziyle “Hukuk Doktoru oldu. Aynı yıllarda Sorbon Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Kolu’na da devam ederek, 1929 senesinde buradan da mezun oldu.

            Bu kadarıyla da yetinmeyen A. Fuat Başgil, Paris Siyasî İlimler Okulu’nu da bitirdi ve Lahey Devletler Hukuku Akademisi Kursları’nı dahi tamamladı.

            1930’da yurda döndü; önce, Maarif Vekâleti Yüksek Tedrisat Şube Müdürlüğü’ne, sonra da Umum Müdür Muavinliğine atandı.

            1931’de Ankara Hukuk Mektebi’ne “Doçent, 1932’de “Roma Hukuku Profesörü oldu.

            1933 ders yılı sonunda “Darülfünunun ilgası ile, yeni üniversite teşkili sırasında İstanbul Yüksek İktisat Mektebi Müdürlüğü’ne getirildi.

Şubat 1937’de Hatay’ın bağımsızlığı konusunda Cenevre’de toplanan Milletler Cemiyeti Komisyonu’nda Türk heyetine “Hukuk Danışmanlığı” yaptı.

Kasım 1937’de “Hukuk Fakültesi Dekanı oldu. 

1939’da “Ordinaryüs Profesörlüğe yükseldi. Hatay’ın bağımsız bir devlet olarak ilânıyla ilgili “Hatay Anayasası”nı hazırladı.

1941’de, Berlin’de yapılan Devlet ve İdare İlimleri Akademisi Kongresine, Alman Hükûmetinin dâvetlisi olarak gitti. Bundan başka, Beynelmilel İdarî İlimler Enstitüsünün ilmi komitesi azâsı sıfatıyla Enstitünün Nis, Madrit, İstanbul ve Lizbon kongrelerine iştirak etti.

1947’de Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’ni kurarak çok partili dönemde Demokrat Parti (D.P.)’yi destekledi.

1952’de Pakistan Karaçi’de toplanan Umumî İslâm Kongresinde ve yine 1959’da Viesbaden Hukuk Kongresinde Türkiye’yi temsil etti.

Ekim 1960’da 147’likler arasında gösterilerek üniversiteden uzaklaştırıldı ve D.P. lehine propaganda yaptığı gerekçesiyle yargılandı. Ama beraat etti.

Ekim 1961’de Adalet Partisi (A.P)’nden “Samsun Senatörü seçildi.

Cumhurbaşkanlığı için Cemal Gürsel’e karşı adaylığını koyduysa da baskılar sonucu senatörlükten çekilmek zorunda kaldı. Ocak 1962’de İsviçre’ye giderek Cenevre Üniversitesi Türk Târihi ve Dili Kürsüsü’nde dersler verdi.

Aralık 1964’de yurda döndü. Ekim 1965’de A.P.’den “İstanbul Milletvekili seçildi.

17 Nisan 1967 Pazartesi günü sabaha karşı, İstanbul-Kadıköy Fener Yolu Egemen Sokak 4 Numaralı evde, kalp krizi neticesi  öldü. 18 Nisan günü Kadıköy Osmanağa Camii’nde öğle namazının ardından kılınan cenaze namazını müteakip Karacaahmet Mezarlığı’ndaki aile kabristanlığında toprağa verildi.

16-17 Nisan 2010 günlerinde Çarşamba ilçemizde, Çarşamba Belediye Başkanlığı ile Samsun Aydınlar Ocağı’nın müştereken tertip ettikleri “Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil ve Çarşamba Sempozyumu” adını taşıyan örnek bir programla anıldı. Bu programa; Çarşamba Belediye Başkanı Hüseyin Dündar, Samsun Aydınlar Ocağı Başkanı Prof. Dr. Cevdet Yılmaz ile Prof. Dr. Nedim İpek, Prof. Dr. Dursun Ali Akbulut, Doç. Dr. Osman Köse, Dr. Melike Karabacak, Yard. Doç. Dr. Rıza Karagöz, Doç. Dr. Önder Duman, Yard. Doç. Dr. Mucize Ünlü, Arş. Görevlisi Derya Demirel, Arş. Görevlisi Tuğba Kara, Doç. Dr. Halil İbrahim Zeybek, Prof. Dr. Ali Uzun, Yard. Doç. Dr. İlknur Karagöz, Yard. Doç. Dr. Pelin Kılıç, Prof. Dr. Yılmaz Can, Yard. Doç. Dr. Eyüp Nefes, Yard. Doç. Dr. Recep Gün, Dr. M. Sami Bayraktar, Av. Kerami Gürbüz ve Eğitimci Şâir ve Yazar M. Hâlistin Kukul konuşmacı olarak katıldı ve 5 ayrı oturumda rahmetli Başgil’i anlatmakla bitiremedi…

Yüce Türk Milletinin O’na bir şükrân ifâdesi olarak,  19 Mayıs Üniversitesi’nin ve Çarşamba Belediyesi’nin işbirliği ile Mustafa Kemal Güneşdoğdu isimli bir hayırseverin öncülüğünde Çarşamba’da, 42 dönümlük bir alan üzerinde “Ali Fuat Başgil Hukuk Fakültesi” adı altında bir eğitim ve kültür yuvası kurma çalışmalarına fiilen başlanmıştır… (Demokrasi’nin Müdafii Gazetesi, 7 Temmuz 2010, s. 4)  

Tek partili dönemde CHP’ye, 1960 sonrasında 27 Mayıs Hareketine karşı oluşu ve özellikle Türkiye’deki lâiklik anlayışına yönelttiği tenkîdler ile dikkati çeken Başgil’in başlıca eserleri şunlardır:

1-      La Question des Droits (1928)

2-      Esas Teşkilât Hukuku Dersleri (1934)

3-      Klasik Ferdî Hak ve Hürriyetler Nazariyesi ve Muasır Devletçilik Sistemi 1938),

4-      La Vie Juridique des Peuples (Türkiye Anayasası ve Siyasî Rejimi, Belçika-1939),

5-      Esas Teşkilat Hukuku Dersleri (3 cilt, 1940),

6-      Türkiye İş Hukuku (1940),

7-      Vatandaşın Büyük Millet Meclisine Müracaat Hakkı (1944),

8-      Hukukun Ana Meseleleri ve Müesseseleri (1946),

9-      Türkçe Meselesi (1948),

10-  Vatandaş Hürriyeti ve Bunun Teminatı (1948),

11-  Demokrasi ve Hürriyet (1949),

12-  Gençlerle Başbaşa (1949),

13-  Din Nedir? Din Hürriyeti ve Lâiklik Ne Demektir? (1954, 1962),

14-  Türkiye Siyasî Rejimi ve Anayasa Prensipleri (1957),

15-  Dinde Reformcular (Eşref Edip, N. Topçu, İ.H.Danişmend ve M.R.Ogan’la birlikte, 1959),

16-  Esas Teşkilât Hukuku (1960),

17-  İlmin Işığında Günün Meseleleri (1960),

18-  Vatandaş Hak ve Hürriyetlerinin Korunması ve Anayasamızın Eksiklikleri (2 cilt, 1960),

19-  Demokrasi Yolunda/Siyasî Hukuk Etüdleri (1961),

20-  Gençlerle Başbaşa (1961),

21-  27 Mayıs İhtilâli ve Sebepleri (1963),

22-  Cihan Sulhu ve İnsan Haklar,ı

23-  Vatandaş Hakları ve Bunun Teminatı,

24-  Seçim Sistemimizin Kıymeti ve Eksiklikleri,

25-  Ali Fuat Başgil’in Hâtıraları (1990). (*)

* - * - * -

Ali Fuat Başgil’i Kimler Tehdit Etti?

·        Tecrübe, ahlâk, zekâ, beceri... Köşk’e çıkmak için bu özellikler yetmez. Aynı zamanda dengeler sizden yana olmalıdır.

Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, 1961’de Samsun’dan senatör seçildi.

Başgil, o sırada İsviçre’deydi. Seçimden sonra Türkiye’ye geldi. Yeşilköy Havalimanı’na inişi görkemli olacaktı. Ancak General Faruk Güventürk, Adalet Partisi İstanbul İl Başkanı Muhittin Güven’i uyardı.

-         Otuzbin kişi ile karşılayacağınız haberini aldım. Oraya bir tabur

kuvvet gönderiyorum. Üç kişiden fazla karşılama heyeti bulunursa, ateş edeceğimi bilmenizi isterim. (Kaynak: Türkiye’de Millî İradenin Zaferi-Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak-Demokratlar Kulübü Yayını)

                                               * * *

            Prof. Başgil, 22 Ekim 1961’de trenle Ankara’ya geldi. Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin bir kısım üyeleri, “aday olun” dediler.

-         Seçmene söz verdik, Çankaya’ya sizi çıkaracağız.

Başgil, ısrarlar karşısında “olur” dedi. Ve adaylığını açıkladığı günün akşamı Başbakanlık’a çağırıldı. Hoca’yı “iki kişi” karşıladı. Başbakan Yardımcısı Em Org. Fahri Özdilek ile Devlet Bakanı Emekli General Sıtkı Ulay. Önce sohbet başladı. Sonra söz “adaylığa” gelince Sıtkı Paşa dedi ki: 

-   Adaylığınızı geri almanız lâzımdır. Gürsel Paşa’dan başka bir adaylığa asla müsaade etmeyeceğiz.

                                               * * * 

Konuşma ilerleyince Fahri Özdilek “seçim sonuçlarından memnun olmadığını” söyledi. Sıtkı Ulay ise şöyle dedi:

-   Bizi anlayınız...  Son günlerde, hükümet olarak bizim kuvvetimiz yoktur. Orduda yeni bir cunta kuruldu. Biz size, cuntadan aldığımız talimatı tebliğ ediyoruz. Kabul edip etmemek size aittir. Kabul etmediğiniz takdirde, hayatınızı garanti edemeyiz. Netice bundan da ibaret kalmayacaktır. Meclis açılmadan dağılacak, seçimler iptal edilecek, partiler kapatılacak ve askerî idare devam edecektir. Bir hukuk profesörü olarak memleketin böyle bir akıbete düşmesine elbette razı olmazsınız. (Kaynak  -Yine 1950–1960 dönemi, Erzurum Milletvekili ve İkinci Menderes Hükûmetinin Gümrük Tekel ve Millî Eğitim Bakanı, Prof. Rıfkı Selim Burçak’ın kitabı)

                                               * * *

Prof. Başgil “anılarında” şunları yazar:

-         Karşılaştığım terör havası içinde senatör olarak da hizmet imkânı bulunmadığına kanaat getirmiştim.

Ve, “istifa telgrafını” yazar, bir taksiyle İstanbul’a döner.”

                                                      (Sabah Gzt. 19 Ocak 2000, s. 24’den)

                                   * - * - *-

Kubbealtı Akademisi’nde Ali Fuad Başgil

                                                              GÜN IŞIĞINDA-Ahmet Kabaklı

30 Eylül Cumartesi, hatırı sayılır bir dinleyici-seyirci kitlesi önünde

Kubbealtı Akademisi’nin 30. yılı kutlandı. Dolayısıyla bu akademinin seçkin simaları ve onların ilim, ahlâk ve sanattaki üstün gayretleri yâdedildi. Samiha Ayverdi, Ekrem Hakkı Ayverdi, Nihat Sami Banarlı, Nermin S. Pekin, İlhan Ayverdi ve bilgin, sanatkâr, yazar olarak iz bırakmış daha pekçok aydınlar, yeniden aramızda bulunup mânevî huzurları ile toplantımızı şereflendirdiler.

Aynı gün, büyük hukuk ve dâvâ adamı Ali Fuad Başgil hocamız, şanına

uygun değerlendirmelerle Ergun Göze, Yılmaz Altuğ ve Rasim Cinisli beylerin muhabbet ve talakatları ile yeniden hürriyet bayrağımız oldu.                                     

                Hepsi birbiri kadar değerli olan bu konuşmacılardan, son konuşan ve Başgil’in en genç öğrencilerinden olan Rasim Cinisli yaşadığı o karanlık günleri hazin tablolar hâlinde canlandırdı.

                Hukuk ve hukuk devleti kavramlarının bizde ve dünyâda vazgeçilmez dirilişlere mazhar ve muhtaç olduğu şu günlerde, 30 yıl önce, barbar baskılar ile ziyân ettiğimiz büyük hukukçu ve rehber hocamız Prof. Başgil’i Allah’ın rahmetine ısmarlamak, bana da hepiniz gibi teselli veriyor. Cinisli’nin sözlerinden işte bâzı bölümler:                 

                Hoca Olarak Üstünlüğü

                “Ali Fuad Hoca salonu selâmladı; “Arkadaşlar” diye söze başladı. Kelimeler ağzından su gibi akıyordu.

                Ali Fuad Başgil gibi bir âlim bizi “Arkadaş” olarak kabul ediyor, bizi önemsediğini hissettiriyordu...

                İlk dersinde, “Hukukun ana meseleleri” üzerine konuştu; insan ve toplum hayatı için hukukun lüzumunu anlattı.

                Zalimlerin bile bir gün hukuka muhtaç olacağını vurguladı. Adaleti, insanlığa sunulmuş ilâhî bir nimet olarak yorumladı.”

                1960 Darbesi ve Başgil

                “Azgın ve insafsız bir terör, bütün gücüyle Ali Fuad Başgil’i hedef seçmişti. Bir bakıma herşeyi, herkesi sindirmişlerdi, tek başına Başgil Hoca ile başedemiyorlardı. Vakarlı bir duruşla bir elinde ilmi diğer elinde cesareti ile ayaktaydı.

                Bu onurlu duruş Başgil’i büyütüyor, darbeciyi, solcu eyyamcıları çıldırtıyordu. Üniversite gençliği öğrenci olmaktan çıkmıştı. Militan olarak kullanılıyordu. Solcu hocalar da bu senaryoya uyum sağlamışlardı. Savunma güdüsü ile solcu olmayanlar çare aramaya başladık. Tabii ilk sığınağımız Hocamız oldu. Feneryolu’ndaki evine gittim. Olanları anlattım... Hoca hüzünle düşündü...

                Milletin içine nifak sokulmuş, halk sıkıntılar içindeydi. Korku ve belirsizlik tehlikeli boyutlara ulaşmıştı. Böyle bir ortamda Ali Fuad Başgil can pahasına mücadeleye girdi. “İlmin Işığında Günün Meselelerini yazarak herkesi aklı selime dâvet etti.”

            Fuad Başgil Hoca Balmumcu’da

                “Balmumcu garnizonunda tutuklu olan hocayı ziyârete gitmiştik. İki üniformalı subayın nezaretinde geldi. Biz karşı tarafa sıralandık. Elini öpmeye masaların genişliği mâniydi. Hocanın gözleri hasta, sağlığı iyi değildi. Çok üzülmüştüm.

                -   Hocam görüyorum ki, burada çok rahatsızsınız, sağlığınız bozulmuş. Yazılarınıza bir süre ara verseniz olmaz mı?

Gülümseyemedi, dedi ki:

-          Yavrum ben Samsun’un Çarşamba ilçesinde mütevazı bir ailenin

çocuğuyum. Bu millet beni okuttu. Avrupalarda tahsil yaptım, bugüne geldim. Aziz milletimin bu dar gününde hizmet etmezsem borcumu ne zaman öderim?..

Yanımdaki arkadaşım:

-          Hocam, memleketin durumunu nasıl görüyorsunuz? Dedi.

Bu suâli bekliyormuş gibi sanki subayların raporuna geçsin diye, sesini

yükselterek:

-          27 Mayıs darbesi memleketi elli sene geriye götürmüştür. Bugün

memleket azgın dalgalı denizde sürüklenen kırık bir teneke gibidir. Su alıyor ve liman kabuğu gibi sallanıyor... İstikrarsız... Sisler içindeyiz...”

(Türkiye Gzt, 4.10.2000, s. 3) (*)

----------------------------------

(*): Mahalleden Bölgeye Samsun/2-Ali Kayıkçı, s. 270–273 ve Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi-İhsan

 Işık,  s. 168 ile Samsunlu Şâirler ve Yazarlar Ansiklopedisi-Ali Kayıkçı; Samsun 2005, s. 55–61; Samsun’un Mânevî Mîmarları (Dünkü ve Bugünkü Örnek Şahsiyetler)-Ali Kayıkçı; Samsun 2008, s. 27–30

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.