Ayhan Sefer Üstün, 'HDP'li milletvekilleri hakkında düzenlenen fezlekelerin Adalet Bakanlığı'nca TBMM'ye sunulmak üzere Başbakanlık'a gönderilmesi' konusunda açıklamalarda bulundu
Ayhan Sefer Üstün, 'HDP'li milletvekilleri hakkında düzenlenen fezlekelerin Adalet Bakanlığı'nca TBMM'ye sunulmak üzere Başbakanlık'a gönderilmesi' konusunda açıklamalarda bulundu.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, dokunulmazlıkları kaldırılmak istenen HDP'li milletvekilleri hakkında tutuklama kararı verip vermemenin tamamen yargının takdiri olduğunu belirterek, "Meclis'in rolü, tutuklama kararı vermek veya vermemek değil, soruşturmanın önündeki engeli kaldırmaktır" dedi.
Meclis'te birçok milletvekilinin fezlekesinin bulunduğunu anımsatan Üstün, "Bu fezlekelerin konuları farklı olmakla birlikte, son günlerde çokça konuşulan fezlekenin konusu, kamuoyunun vicdanını sızlatan, 29 kişinin ölümüne sebebiyet veren teröristin taziyesine katılmış olmak" ifadesini kullandı.
Üstün, başka bir fezlekenin konusunun; bir milletvekilinin, eş başkanın, Türkiye'nin terör örgütü olarak kabul ettiği YPG için 'YPG arkamızda' demesi olduğunu belirterek, "Özellikle Cizre'de teröristlere yardım eden milletvekilleri var. Orada yaşananlar hakkında kamuoyunu yanıltan, sürekli polise hakaret eden, arabasında teröristlere silah taşıyan milletvekilleri var. Bu milletvekillerinin sayısı 3'ü, 5'i geçmez" diye konuştu.
Fezlekelerin Meclis'te izleyeceği yol
Bu milletvekilleri hakkındaki fezlekelerin henüz Meclis'e gelmediğini belirten Üstün, fezlekeler için Meclis'te izlenecek yolu şu şekilde açıkladı:
"Fezlekeler Başbakanlık'tan TBMM Başkanlığı'na ulaştıktan sonra Meclis Başkanlığı, Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden kurulu karma komisyonu belirleyecek. Fezlekeler bu komisyonda gündeme gelecek. Komisyon alt komisyonlar kuracak. Alt komisyonlar dosyaları tek tek inceleyecek, gerekirse hakkında fezleke düzenlenen milletvekilinin görüşlerini alacak; karma komisyona hazırlayacağı alt komisyon raporunu sunacak. Alt komisyon raporunda, dokunulmazlığın kaldırılıp kaldırılmaması konusunda karar verilmesini isteyecek.
Karma komisyon toplanacak, bu raporları görüşecek. Eğer komisyon 'dokunulmazlıklar kaldırılsın' derse, dosyalar TBMM Genel Kuruluna gelecek. Genel Kurulda bu raporlar milletvekillerine dağıtılacak. Dokunulmazlığı istenen milletvekili de belirlenen bir günde savunma yapacak. Savunması alındıktan sonra gizli oylama yapılacak, gizli oylamaya göre de bir karar ortaya çıkacak. Oylamada 'dokunulmazlık kalksın' sonucu ortaya çıkarsa, dokunulmazlıklar kalkmış olacak ve savcılar, fezlekede adı geçen kişi hakkında başladığı soruşturmaya devam edecek."
Üstün, kamuoyunda, "soruşturma başladı ve bu milletvekilleri dokunulmazlıkları kalktıktan sonra hemen tutuklanacak" gibi bir algı olduğunu söyledi.
Tutuklama kararı verip vermemenin tamamen yargının takdiri olduğuna dikkati çeken Üstün, "Savcı soruşturma sonucunda gerekirse tutuklama talebiyle mahkemeye sevkeder ve mahkeme tutuklayabilir. Sevk etmez, soruşturmayı böyle de devam ettirebilir ya da sevk eder mahkeme tutuklamayabilir. Bunun takdiri, yargılama sürecindeki hakim ve savcılara bağlı. Burada Meclis'in rolü, tutuklama kararı vermek veya vermemek değildir, soruşturmanın önündeki engeli kaldırmaktır" değerlendirmesini yaptı.
"Toplumun sinir uçlarına dokunmuş eylemler var"
Ayhan Sefer Üstün, "1994 yılında DEP'li milletvekillerinin Meclis'ten götürülmesine benzer görüntülerin yaşanıp yaşanmayacağı" ile ilgili soruya şu yanıtı verdi:
"Burada toplumun sinir uçlarına dokunmuş olan eylemler var. Bu eylemler açısından bir değerlendirme yapmak lazım. Yargılama sırasında, soruşturmayı yapanların da özenli bir soruşturma süreci yürütmeleri gerekir. Tutuklamanın son çare olması lazım. Tutuklama yerine, yurt dışı çıkış yasağı, imza atma gibi tedbirler öncelikle denenebilir. Zorunlu olmadıkça da tutuksuz yargılanması tercih edilir. Ama çok vahim suçlar ortaya çıkarsa, zaten bunu takdir edecek olan mahkemedir ve mahkemenin vereceği karara da saygı duymak gerekir.
Siyasetçilerden beklenen siyasetin ana mekanı olan Meclis'te siyaset yapmaktır. Bu fırsatı da bütün Türkiye HDP'li siyasetçilere 7 Haziran'da verdi. HDP'lilerden daha çok Türkiye, HDP'nin Türkiyelileşmesini istiyordu. Fakat bunlar Türkiyelileşmek adına aldıkları oyları gittiler Kandil'in iradesine teslim ettiler, Türkiye'ye büyük bir hayal kırıklığı yaşattılar. Siyaset yapacaklarına teröristlerin peşine takıldılar."
"Batıda bu eylemlere tolerans gösterilmez"
Üstün, HDP'li milletvekillerinin şu anda Meclis'te çok ağır ifadeler kullandıklarını, bazısının "demokratik özerklik" dediğini, bazısının başka bir şey söylediğini vurguladı.
Meclis dışındaki partilerin de çok ağır sözler kullandığını belirten Üstün, "Bu partiler ne bir takibata uğruyor ne de kapanıyor. Türkiye artık bu demokratik olgunluğa ulaştı. Söz söylediği için kimse hakkında takibat yapılmıyor. Ancak HDP'li milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili fezlekeler, siyasetle uzaktan yakından ilgisi olmayan eylemlerle ilgili. Bir milletvekili arabasının bagajına silahları doldurup terör örgütü PKK'ya götürebiliyor. 29 kişinin ölümüne sebebiyet vermiş bir caninin taziyesine gidebiliyor. Batıda bu eylemlere tolerans gösterilmez. Bu eylemlerin siyasetle alakası yok, bunlar tamamen terör eylemlerinin bileşkesidir, terörist eylemlerin aynısıdır" değerlendirmesinde bulundu.
Üstün, siyasetçinin de milletvekilinin de avukatın da doktorun da işçinin de sırf sıfatından dolayı suç işleme özgürlüğünün ve ayrıcalığının olmadığını söyledi.
"Onlar siyasetçi oldukları için, bu tür terör eylemlerinin tolere edilmesini bekliyorlarsa yanılıyorlar" diyen Üstün, hiçbir meslek grubunun suç işleme ayrıcalığının olmadığını kaydetti.