Söze bir başladınız mı sonrası gelir derler. Sonrası gelir de asıl mesele başlayabilmek...Eğer söze başlayacağınız kimse bir de Yaşar Doğu'ysa...
Hemşehrimiz Türk Güreşinin Sembolü Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu Yaşar Doğu
Ahmet SEVEN
(Samsun Yazarlar Derneği Başkanı )
Samsun 'BÜTÜNŞEHİR' Dergisi: 2016 Yıl 1- Sayı 10 Sayfa 24-25-26
Söze bir başladınız mı sonrası gelir derler. Sonrası gelir de asıl mesele başlayabilmek...Eğer söze başlayacağınız kimse bir de Yaşar Doğu'ysa...
Dünya aynı yüzyıl içerisinde iki büyük harp yaşamış, birçok ülke felaket derecesinde bunalımlara sürüklenmişti. Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş savaşından çıkmış,toparlanma süreci yaşıyordu. Avrupa ve Doğu Bloku Ülkeleri sancı içerisindeydi. Yoksulluk ciddi boyutlara ulaşmıştı... Anadolu insanı tarihinin bu zorlu günlerinde yanık yüreğine su serpecek bir yiğit arıyordu.
Hakikat şu ki; Kahramanlar zor zamanlarda ortaya çıkıyordu. İşte böyle bir zamanda bir Yaşar Doğu adında bir Anadolu yiğidi çayırlardan fırlayıp milletlerarası minderlere uzanıyor, Milletine yüz görümlüğü gibi şampiyonluklar hediye ediyordu. Bayrağımız göndere çekilirken,ulusların gözleri ona takılıyor, defalarca dinletilen İstiklal Marşımız silinmemek üzere hafızalara kazınıyordu. Çileli Anadolu halkı elinden geldiği kadar bu şampiyonu takip ediyor, ona bir kahraman gibi methiyeler yağdırıyor, zaferden dönen orduyu hümayunu karşılar gibi içerisinde bulunduğu güreş kafilesine karşılama yapıyor,alıp bağırlarına basıyorlardı.
Kabına sığmayan bu Anadolu yiğidi,önüne kim gelirse gelsin birkaç dakika içerisinde sırtını minderlere yapıştırarak tuş ediyor, hem batı'da hem de doğu'da olmak üzere 'Türk gibi kuvvetli" sözünü zirveye taşıyordu. Onun şampiyonluklar kazandığını duyan çiftçi ertesi gün tarlasına kazmasını daha bir iştiyakle vuruyor, esnaf dükkanını heyecanla açıyor, işçi-memur görevine aşkla sarılıyordu. Yediden yetmişe herkes ümitsizlik perdesini yırtıyor, 'Yenilmek ve yılmak' kelimelerini lügatlerinden çıkarıp atıyor, işte biz buyuz diyordu. Onu analar çocuklarına ninniyle, babalar da övgüyle anlatıyordu.
Yeni doğan çocuklarının adını Yaşar koyarak hem bu yiğidi örnek almalarını, hem de kazanılan zaferlerin unutulmamasını istiyorlardı. Okullara, spor salonlarına, üniversitelere,mahalle, cadde ve sokaklara, turnuvalara adının verilmesi belki de bu yüzdendi. O günden bugüne hiç bir sporcuya böyle bir sevgi nasip olmamış, böylesine içten sahip çıkılmamıştı. Halk onu aileden biri olarak görüyor, kişiliği, yaşantısı, güzel ahlakı,milli-manevi şuur ve duruşuyla evlerinin en güzel köşesine yakıştırıyorlardı.
Fatih Sultan Mehmedin İstanbul'u fethiyle 'ortaçağ'ı kapatıp 'yeniçağ'ı açtığı gibi, Yaşar Doğu'da güreş tarihimizde yeni bir dönemin açılmasına sebep olmuştu. Açtığı çığırdan gidenler 1970'lere kadar başarılarını sürdürüp, yurda şampiyonluk kazanarak dönmüşler, her birisi örnek kişilikleriyle toplum içerisinde haklı olarak itibar görmüşlerdi.
Yaşar Doğu kazandığı şampiyonlukların yanısıra kendi döneminde, güreşçilere abilik ve hocalık yapmıştı. Güreş hayatını avuçlarına alan bu büyük spor adamı, sağlık sorunları yaşamasına rağmen kendi hayatını hiçe sayarak dava bildiği güreşe hizmetten geri durmamıştır. 15 Aralık 1955'te İsveç'te geçirdiği ilk kalp krizinden sonra doktorları artık güreşmek ve güreşçi yetiştirmek şöyle dursun güreş seyretmeniz bile uygun değil deseler de, 08 Ocak 1961 günü geçirdiği ikinci kalp kriziyle hayata veda edinceye kadar inandığı yolda yürümüş, onlarca şampiyon güreşçi yetiştirerek Türk Milletine armağan etmiştir. 1956 Melbourne ve 1960 Roma Olimpiyatlarında yalnız bırakmadığı talebeleriyle şampiyonluklara koşmuş, onların tarih yazmasına sebep olmuştur.
Onunla birlikte güreş yalnız bir spor dalı olarak görülmekten çıkmış, aynı zamanda bir irfan mektebi kimliği kazanmıştı. Güreş ocağını Pehlivan Tekkesi bilen Yaşar Doğu, bu kapının bir anlamda Yunus Emre'si olmuştur. Tıpkı o da Yunus gibi düşünerek güreşe eğri şeylerin girmesine karşı çıkmış, bir nefer gibi hayatı boyunca bunun mücadelesini vermiştir. Milletin gönlünde varolan güreş sevgisini bir devin yeniden uyanışı gibi yalnız uyandırmakla kalmamış, aynı zamanda onu milli ve manevi şuurla da mayalayarak beslemiştir. Uluslararası şampiyonalarda daima birincilik kürsülerine çıkarak bayrağımızın defalarca göndere çekilip, İstiklal Marşımızın ezberletircesine okutulduğunu görünce bu mayanın nasıl tuttuğunu daha iyi anlıyoruz.
Yaşar Doğu'nun Türk Güreşine kazandırdığı şampiyonluklarla birlikte kazandırdığı ruhu da iyi anlamalı, akademik seviyede inceleyip tespitler yapmalı ve yetişen güreşçilere aşılamalıdır. Güreşin bu dava adamının atasporumuza kazandırmak istediği irfan yeniden keşfedilmeli, spor akademilerinde Yaşar Doğu Kürsüleri kurulup ondan daha fazla yararlanma yollarına gidilmelidir.
Eğitim ve öğretimde insanlar verilen tavsiyelerin yanısıra bunun canlı örneklerini de görmek ister. Teorinin pratiğe geçişinde bu canlı örnekler önemli yeri tutar. Yaşar Doğu bu anlamda yalnız spor camiasının değil, yeni yetişen gençliğin de örnek alabileceği ender isimlerden birisidir. Çaresizliklerden çare çıkarmasını bilen, hiç bir şartta kötü alışkanlıklara tevessül etmeyip güzel ahlaktan ödün vermeyen, hayatını milletinin yarınlarına vakfeden vatan,millet ve bayrak sevdalısı bu insandan alınacak dersler vardır.
Kuşkusuz o güreşimizin şampiyon temsilcisi olmasının yanısıra, güreş sporunun bir dava adamı, efendisi, bilgesi ve mürşididir. Aynı zamanda minderlerin muhteşem hatibidir de. Onun kürsüsü minderdir. Dünyanın en etkili hatiplerinin saatlerce anlatamadıklarını o birkaç saniye içerisinde minderlerde anlatabilmektedir.
"Millet Yaşar Doğu'nun kazandığı zaferle beslenmiştir.Milletlere reklamların veya nazariyelerin dili ile değil,eser ve hadiselerin lisanıyla seslenmelidir. Mesela, Türk Milletine, bütün milletlerin aslında Türk olduklarını bütün eski medeniyetlerin bizim medeniyetimizden başka bir şey olmadığını yahut bütün dillerin Türk dilinden türediğini anlatan ciltler dolusu konferanslar verirseniz; Bu milleti, bir Yaşar Doğu'nun kazandığı zafer kadar Türk'ün büyük ve asil kudretine inandıramazsınız. Çünkü bu ikincisi, hissi bir tez veya ilmi bir nazariye değil, tanınmış dünya pehlivanlarının sırtını üç dakikada yere getiren hakikattir" (Kültür Köprüsü-Kubbealtı Neşriyatı-1985)
Milletinin örnek aldığı, gençliğin kahraman gözüyle gördüğü bu büyük spor adamı için ardından yazılıp söylenenler ancak deryadan sıçrayan birkaç damla niteliğindedir.
"Gençliğin kahramanlarıydılar.Eş dost bir arada heyecanla takip ettiğimiz o olimpiyatlar gençliğimin unutulmazları arasındadır. Yaşar Doğu, Celal Atik,Gazanfer Bilge, Nasuh Akar ve diğerleri bizim neslimizin kahramanları olmuştu?" (Hicran Göze-Kadıköylü Yıllarım: Çocukluk ve gençlik hatıralarım-1976)
Yaşar Doğu mitoloji kahramanı değildi fakat mitoloji kahramanı gibi, olmaz denileni gerçekleştiriyordu. Nitekim sahip olduğu efsane gücün masal kitaplarında da yerini almış olması bu düşüncemizi kuvvetlendirmektedir.
"Az gititk uz gittik, dağ ova düz gittik. Derelerden yel gibi tepelerden sel gibi, Yaşar Doğu pehlivan gibi gide gide bir iğne deliği kadar yol gittik?" (Mehmet Başaran-Aç kapıyı bezirgan başı- Evrensel Çocuk Kitaplığı-İstanbul-2003)
Yaşar Doğu hem bileğine, hem de yüreğine karşı kuvvetliydi. Gözü pekti. Samimi ve dürüsttü. Özüyle sözü birdi. Yalanı ve riyası yoktu. Dinine bağlılık, ona kuvvet ve güven kazandırmıştı. Haksızlık karşısında susmaz, susanları da sevmezdi. Çok konuşmaz fakat konuşunca yerinde konuşurdu. Muhatapları onun her sözünü dikkatle dinler, yerine getirmiş olmanın sevincini yaşardı.
Yakın Güreş tarihimizi tahlil edenlerin Yaşar Doğu'dan evvel ve Yaşar Doğu'dan sonra diye iki bölümde inceleme yapmaları çok doğrudur. Yaşar Doğu'nun minderlere çıktığı yıllar bir anda Türk Güreşinin de altın yılları haline gelmişti. O, sahip olduğu yetenek, kişilik ve ruhla rakiplerini birer birer devirirken güreşte yeni bir devrin başlangıcının da müjdesini vermişti.
Her Milletin gücünü temsil eden efsanevi kahramanları vardır. Türk Milletinin Efsane Güreşçisi 'de kuşkusuz Yaşar Doğu'dur. Kısa sürede tuşa getirip yendiği rakiplerinden sadece birisi olan 1948 Londra Olimpiyatlarında Yaşar Doğu'nun tuşla yendiği Avustralyalı güreşçi Richard Edward Gerrard'ın '?Böylesine müthiş bir güreşçiye yenilmiş olmak insana üzüntü değil, keyif vermeliydi. Ben, yaşantım boyunca Yaşar Doğu'ya yenilmiş olmanın, hem de finalde yenilmiş olmanın keyfini yaşadım. Başkalarını bilemem?' diyerek söylediği sözler acaba kaç pehlivana nasip olmuştu?
1913 Yılında Samsun-Kavak İlçesi Karlı Köyünde geldiği dünyaya 08 Ocak 1961 günü Ankara'da veda ederken arkasında eşsiz şampiyonluk tablosu bırakmıştı. Sırtı bir kere olsun yere gelmemişti. Aslında sırtı yere gelmeyen adına güreştiği Türk Milletiydi.
1939 yılı
Oslo Norveç'te Greko-Romen stil
1940 yılı İstanbul da Greko-Romen stil
1946 yılı Stockholm İsveç'te Serbest stil
1947 yılı Prag Çekoslavakya'da Greko-Romen stil
1948 yılı Londra Olimpiyatlarında Serbest sitil
1949 yılı İstanbul Türkiye'de Serbest stil
1951 yılı Helsinki Finlandiya'da Serbest stil
Her iki güreş stilinde 6 altın, 1 gümüş olmak üzere 7 madalya kazandı.
Ay-Yıldızlı forma ile 47 güreş yaptı.
Bu güreşlerin 33'ünü tuşla, 11'ini ittifakla, 1'ini ekseriyetle, 1'ini abandone
ile kazandı.
1955 yılında İstanbul Spor ve Sergi Sarayın' da yaptığı jübile ile güreşi
bıraktı.
Bu güreşlerin yalnız birinde; 1939'da Oslo'da yapılan Avrupa Grekoromen Şampiyonası'nda 66 kiloda güreşirken, karşısına çıkan Estonyalı Toots'a 2-1 sayı üstünlüğü ile yenilmişti. O da bir anlık dalgınlığın sonucuydu. Toots bir sonraki güreşini İsveç'in Şampiyonu Johanson'a karşı yapacak ve tuşla yenilecekti. Johanson bu güreşin ardından güreştiği Yaşar Doğu'ya yenilmekten kurtulamayacaktı.
Yaşar Doğu Milli Takım'da kazandığı 46 güreşin 33'ünü tuşla kazanmıştı. Kazandığı 46 güreşin normal zamanı toplamı 690 dakika olduğu halde,kısacık sürelerle yaptığı tuşlar yüzünden kazandığı 46 güreşin toplam süresi 372 dakika 26 saniye olmuştu.
Güreşlerden evvel ; "Allah'ım ne olur bana güç kuvvet ver. Bana rakiplerimi yenme cesareti ver. Ülkemin bayrağını dalgalandırmayı bana çok görme. Onun aşağıda kalmasına dayanamam. Beni utandırma" diyerek dua yapar öyle çıkardı.
Çeşitli tarihlerde İsveç, Fransız, Alman ve Amerikalılardan kendi ülkelerinde güreşmesi için yüklü miktarda paralarla teklifler yapılmış, hiç düşünmeden her defasında şu cevabı vermişti;
'Biz para için değil,şeref için güreş yapıyoruz. Maksadımız şahsi değil millidir'
Yaptığı güreşlerde esas maksadını şu şekilde ifade ediyor;
"Bugüne kadar yüzlerce güreş yaptım. Ve bir o kadar güreşçi ile karşılaştım. Tek derdim rakiplerimi mağlup ederek Milletime şampiyonluklar hediye edip yüzünü güldürmek, Şanlı Bayrağımızı göndere çektirmek ve İstiklal Marşımızı okutmak olmuştur"
Güreşçi talebelerine nasihati;
"Her insan gibi doğdun ve öleceksin. Bu arada vatanına milletine çalışıp bir şeyler vereceksin, bu ise yaptığın güreşte şampiyon olmak ve Milli Marşını söyletmektir"
Yaşar Doğu'nun hayatı her insanın örnek alabileceği muhteşem kesitlerle doludur. O bir kelebeğin kanadında kaf dağının nasıl taşındığını göstermiştir.
Hiçbir zaman slogancılığa rağbet etmemiş, kuru hayalciliğe yüz vermemiştir. Her kişi gibi değil, er kişi gibi yaşamış ömrünce bunun mücadelesini vermiştir. Din, vatan, millet ve bayrak sevgisi onda zirveye çıkmıştır. Doğruluğundan cesaret, inancından güven, başarılarından ümit ve güç alarak hareket etmiştir.
Anadolu'nun bu çileli yoksul ve şehit evladı inancının gücüyle hem batı hem de doğu'da fırtınalar estirmiş, başarılarıyla yepyeni bir çığır açmış, kendisinden sonra gelenlere de yol gösterici olmuştur.
O rakiplerini tuş etmeden evvel imkansızlık kavramını yenmiş, rakiplerini pes ettirmeden evvel güvensizliğe pes dedirtip, çaresizliğe diz çöktürmüştür.
Çocukluğundan itibaren ruhunda besleyip büyüterek bir derviş misali ardına takılıp gittiği güreş sporuna olan sevdasının karşılığını elde ettiği zaferlerle görmüştür.
Şartlar ne olursa olsun ümitsizliğe kapılmamış, kalplerde sevgiden taht kurmuş, spora ve sporcuya kazandırdığı güzel ahlakı ile örnek olmuştur.
Beklenmedik bir anda 48 yaşında aramızdan ayrılıp giden bu büyük insanın ardında hep güzel şeylerin söylenip konuşulması, ağıtlar yakılıp destanlar yazılıyor olması ona olan sevginin bir tezahürüdür.
Şair; "Güzel insanlar güzel atlara binip gitti" diyor. O da güzel atlara binip gitmiştir. Aradan geçen bunca yıl sonra hala aynı güzellikte tarif ediliyor, hatırlandığında dudaklardan ona yakışan samimi dualar dökülüyorsa boşuna değildir.
Kazandığı şampiyonluklarla milletini gururlandırmış o güne kadar keder gözyaşı dökmeye alışmış Anadolu insanına sevinç gözyaşı döktürebilmeyi başarmıştır. Bununla kalmayıp bu gururu yaşatacak güreşçiler yetiştirmiş,arkasında kahramanlara yakışır örnek bir hayat bırakmıştır.
O bu dünyaya garip gelmiş, sevdası uğruna evi barkı rafa koymuş, örnek ahlakı ve güreş zaferleriyle kendinden sonra dudaktan dudağa geçecek ölümsüz bir şarkı bırakmıştır. Ve onun kahramanlık öyküleri dünden bugüne unutulmaz birer şarkı gibi söylenmektedir.
Velhasıl bu dünyadan bir Yaşar Doğu gelip geçmiştir.
08 Ocak 2016 günü vefatının 55. yılında dualarla yad edeceğimiz Yaşar Doğu'ya sonsuz Rahmet dileğimle...