ŞİİR HAYATIMIZDA NEDEN YOK?
Şiir hayatımızda ne kadar yer alıyor?
Eski dönemlerde şiir toplumları sürükleyen çok önemli bir unsurdu. Devrin önemli kişileri şairleri destekler, şiirlerini dinler ve onların hamileri yani koruyucu ve destekçileri olurlardı. Yakın zamanlara kadar "Şiir günleri" düzenlenir, şairler şiirlerini insanla, toplumla paylaşırdı. Duygular, düşünceler, fikirler, anlatılmak istenen şiir ile dile getirilir ve bunu her zaman bir alıcısı, okuyucusu, dinleyeni bulunurdu.
Günümüzde şiirin eski şaşaalı günlerinden uzak kaldığı bir gerçektir.
Söz sanatları içerisinde en hisli olanıdır şiir. Osmanlı sultanlarının çoğunluğunun şair olması manidardır. Yüzyıllardan bu yana gelen şiir geleneğimizde, dağ başındaki çobandan, tarlada emek veren çiftçisine, padişahından ozanına kadar duygularını hep şiir ile ifade etmiş bir toplumuz biz. Karacaoğlan, Yunus Emre, Dadaloğlu, Âşık Veysel insanlara şiir ile ulaşmış değerlerimizdir. Sevgi de, nefrette, aşkta, özlemde hep şiirle ifade edilmiştir yüzyıllar boyu.
Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasındaki savaş öncesi yazışmaların, tehditlerin, göndermelerin bir kısmı şiir ile yapılmış ve bunlar tarihi olayları daha bir anlamlı kılmıştır.
Topkapı sarayında bazı ağaçları karıncaların sardığını gören ve bunun için karıncaları ilaçlayarak öldürmeyi bir çözüm olarak düşünen Kanuni Sultan Süleyman, hocası Ebussuud Efendiye bir şiir ile teklifini şöyle iletmiştir
"Meyve ağaçlarını sarınca karınca"
"Günah var mı karıncayı kırınca"
Şiire cevap yine şiir ile gelir. Şöyle cevap yazar Ebussuud Efendi.
"Yarın hakkın divanını varınca"
"Süleyman'dan hakkın alır karınca"
İnceliğe bakın, şiire sorulan soruya şiir ile cevap veriliyor. Hem de öyle güzel, öyle anlamlı bir cevap.
Tabii burada bir karıncayı bile incitmeden önce hocasına bunu danışan, fetva alan ince düşünceli bir padişahın duyarlılığını da unutmamak, hatta bir ders çıkarmak düşüyor bizlere.
Divan edebiyatı ve halk şiirinin zenginliğini günümüzde ne yazık ki yaşayamıyoruz, dilimizde şiir ıslanmıyor. Edebi sanatlardan uzak, kafiyesiz, inceliklerden uzak, herhangi bir kurala dayanmadan alt alta yazılmış kelimelerden oluşan sözcüklerin bizim şiir kültürümüzü yansıtmadığı fikrindeyim.
Manevi değerlerimizin eskisi kadar yaşanmadığı ve hissedilmediği 21. Yüzyıl dünyasında, his dünyamızın aynası, edebiyatın ana yapı taşlarından şiirin daha çok gündemde olması en büyük özlemlerimden biridir.
Yeni yetişen kuşaklara edebiyatı ve özellikle şiiri sevdirmek, bir görev olarak sevdirmek toplumsal bir vazife kabul edilirse şiir yaşayacaktır.
Biz; hisli, duygusal yönü ağır basan bir toplumuz. Şiir bizim geleneğimizde var olan bir tema. Şiir bize yakışır.
Şiir hayatımıza girerse daha anlayışlı, daha duyarlı bir toplum olacağımıza tüm kalbimle inanıyorum.