Şimdi onca uyarılara rağmen hala Peygamber diyor... Peygamberimiz diyemiyor.Peygamberimiz dese dilini eşek arısı! mı sokacak?Peygamber böyle dedi, şöyle dedi... Hangi peygamber bu. Nasıl bir peygamber?
Ben (1983-84) Samsun İmam Hatip Lisesi Mezunuyum.
Bugünü pek bilemem fakat geçmişte çok daha samimi bir eğitim vardı.
En azından hocaları öyleydi.
Tenkit ettiğimiz yanları davranışlarıydı.
Yani öğrenciyi anlamayan yanları.
Psikolojilerinin yetersizliği.
Mesela tatile gireceğimiz son günlerde birkaç idarecinin sınıflara baskın yapıp ellerinde getirdikleri makaslarla saçlarımızı kesip atmaları.
Hatta mezuniyetlerine 15 gün kalmış öğrencilerin bile bu akıbete uğramaları.
Bu tutumlarını akıl mantık almıyor.
Öğrencileri hem kendilerine düşman ederler hem de okula küstürürlerdi.
Öyle soğukluk verirlerdi ki bunu para verseniz yaptıramazsınız.
Elleri sopalıydı...Hem de ne sopa.
Bu sebeplerden dolayı yüzlerce öğrencinin okulu bırakıp çekip gittiğini biliyorum.
Giderse gitsindi. Umurlarında bile değildi. Nasılsa bir o kadarı sıra bekliyordu. Okula imtihanla öğrenci alınacak kadar çoktu.
Öğretmen öğrenci ilişkileri zayıftı. Velilerin okula ve öğretmenlere karşı eti senin kemiği benim anlayışı sahipti. Veli ne olursa olsun çocuğu okusun istiyordu.
Onların eğitim anlayışları böyleydi.
İtiraf etmek gerekirse aralarında çok iyileri de vardı. Samimi olanları...Öğrenciler de öyleydi velilerde...
Yani az önce ifade ettiğim yağıp gürleme esme...gibi kaba tavırlarını görmezsek samimiyet öne çıkıyordu.
Din duyguları maneviyat anlayışı iyiydi. Akidelerimize toz kondurmazdık.
Üzerinde titrer konuşurken büyük hassasiyet gösterirdik.
ben böyle çok arkadaş biliyorum.
Ancak;
Bir kısmı İlahiyat Fakültesine gidince gevşediklerini gördüm.
Eskiden Peygamberimiz der ardından salavat getirirlerdi. Baktım ki fakülteye adım atınca ya da mezun olunca hem peygamber diyor hem de salavat filan yok.
Her konuda tartışmaya giriyor.
Hassasiyet diye bir şeyleri kalmadığı görüyorum, hatta gördüm.
Halbuki İmam Hatip te biz Zemahşeri'nin tarif ettiği "Kocakarı imanı "gibi imana sahiptik. Az biliyorduk fakat karşılığında canımızı verebiliyorduk.
Fakülteye gidenler çok bilmişlerdi fakat artık canları imanlarından kıymetli olmuştu.
Neydi nedendi?
Sonradan kavradım ki Prof başlığı altındaki bazı hissiyatsız gevşek hocalarının etkisi altında kalmışlar.
Gölgeye düşmüşler.
Gölgede çınar yetişmiyor vesselam.
Şimdi onca uyarılara rağmen hala Peygamber diyor...
Peygamberimiz diyemiyor.
Peygamberimiz dese dilini eşek arısı! mı sokacak?
Peygamber böyle dedi, şöyle dedi...
Hangi peygamber bu. Nasıl bir peygamber?
Bugün müftüler de aynı üsluba hizmet veriyor.
Hz. Peygamberimiz Muhammed Mustafa (SAV) diyene az rastlarsınız.
İlle de peygamber diyecek, diyor da.
Sanki amcasına hitap ediyor.
Baba demek ayrı babam demek ayrı, hatta Anne demek farklı annem demek farklıdır. Hatta annemiz babamız demek çok daha sıcak bizden ve samimiyettendir.
O arkadaşlara diyorum ki ne kadar bilginiz varsa bir kenara koyun.
Emin olun daha samimi daha bizden daha içimizden birisi olacaksınız.
Sonra ne oldu?
(Bu zevatı kiram namazda kazası bile olmayan ana babalarının din anlayışlarını beğenmez oldular)
Onlara karşı en açık tavsiyemiz şudur ki;
Hiç de olmazsa taşıdığınız unvanla, ben tahsilliyim havasıyla davranıp da çevrenizdekilerin de gevşemesine sebep olmayın.
Tabi bu sözlerim geneli bağlamaz. Bağlamıyor da.
Öyle de bir niyetim yok. Olmaz, olamaz da.
En azından gördüğümü bildiğimi ifade etmeye çalıştım.
Herkesin hissesine düşen neyse o. Alır almaz.
Burada sadece önemli bir ayrıntıyı gündeme getirmiş oldum.
İlahiyat Fakültelerinin faydaları mı? Faydasız demedik ki...
İleri de bunu da yazıp konuşacak daha çok zamanımız olur.